Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25. Kare diye bir şey var mı?

Bilindiği gibi yabancı filmlerde batılı şirketlerin ürettiği mamulata ait reklam karelerinin filmlerin 25.karesine konulduğu ve bu sayede insanların şuur altına inilerek istenilen mesajların yerleştirilerek tüketimin artırıldığı iddia edilir.
25. Kare diye bir şey var mı?
25 Şubat 2015 13:29:00
Bilindiği gibi yabancı filmlerde batılı şirketlerin ürettiği mamulata ait reklam karelerinin filmlerin 25.karesine konulduğu ve bu sayede insanların şuur altına inilerek istenilen mesajların yerleştirilerek tüketimin artırıldığı iddia edilir.
İbrahim Demirkan / Senarist-Yönetmen
SİNEMADA var olduğu soylenen 25.kareden başlayarak subliminal mesajlara kadar insan ruhuna ve şuuruna muteallik girişimleri ele alacağım. Bunu nedense sinemacılardan cok eğitimcilerin konuştuğuna şahit oldum. Haklılar cunku sinemada kadar guclu başka bir eğitim aracı var mı? (Son 20 yılda sadece dijital oyunlar katıldı buna) İlk once 25.kare olayından başlayalım. Bilindiği gibi yabancı filmlerde batılı şirketlerin urettiği mamulata ait reklam
karelerinin filmlerin 25.karesine konulduğu ve bu sayede insanların şuur altına inilerek istenilen mesajların yerleştirilerek tuketimin artırıldığı iddia edilir. Teknik bir konu olduğu icin herkesin anlayacağı şekilde izahatta bulunalım. Sinema filmlerinde 1 sn.lik goruntude 24 kare yer alır. TV'de ise 1 sn.lik goruntude 25 kare yer alır. Şimdi sinemada toplam bir saniye
icinde yer alan 24 karenin sonuna yani 25.kareye bir goruntu koyduğunuzda insan gozunun bunu algılaması mumkun değildir. Cunku saliselik bir andır. Peki, bu konuda iddia edilen ABD'de denendi şoyle oldu Fight Clubta işte bakın şu sahnelerde 25.kare kullanılmış gibi iddialara bakarsanız inkarı mumkun gorunmeyen bir olay gibi gelebilir.
BÖYLE BİR ŞEY YOK
Ben kestirmeden soyleyeyim: 25.Kare diye bir şey yoktur. İnternet aleminde resimli ornekleriyle anlatılan Cola'dan sigara paketlerine ya da cizgi filmlere kadar yer alan goruntuler 25.kare değil belki subliminal mesaj başlığı altında ele alınabilir ama resimlerin icine bir şeyleri gizlemenin 25.kareyle alakası yoktur zaten. O bahs-i diğer. Konumuz resim değil hareketli goruntuler olan filmler, videolar. Bu konuda ornek verilen Fight Club filmi zaten direkt 25.kareyi anlatan, bu konuda acıkca bir sahnesi olan filmdir. İşin komik tarafı yonetmeni bunu filmdeki karakterlerin ağzıyla soylettiği halde insanlara bunun gizemli bir olaymış gibi internette pazarlanmasıdır. Eğer şu filmde 25.kare var diyen varsa buyursun hodri meydan ispatlasın. Profesyonel kurgu masaları artık her yerde var.25.karesine kadar filmlere inebiliyoruz.
BUNLAR DİREKT MESAJ
Subliminal mesajlara gelince batı dunyasının buna ne kadar ihtiyacı var acaba? Hani batının kibri ve buyuklenmesi oylesine fazladır ki garp kurnazlığına kactığı yer cok olmakla birlikte kendini ustun goren bir anlayıştan dolayı genelde hicbir şeyini saklamadan direkt mesaj verdiği soylenebilir. Peki, ozellikle batı sineması subliminal ya da ortulu mesaj vermez mi? Verir elbette. Bunu inkar edecek değilim. iki ornekle konuyu kapatalım. İlki 2001'de yapıldıktan sonra devam filmleri de yapılan Shrek adlı cizgi film. Aşağıdaki resim bu filmdeki bir tuvalet sahnesinden alınmıştır. Burada acıkca tuvalet kapısına cizilen hilale durup bakalım. Sizce bir Musluman ulkede herhangi bir cizer bırakın hilali, hac işareti ya da Yahudi işareti 'Davut Yıldızı'nı tuvalet kapısına yapar mı? Yapmaz. Burada cizgi film yapan ekip zehrini kusmuş. İşte yılan su icer zehir akıtır, arı su icer bal akıtır sozune guzel bir ornek. Bu subliminal bile demeye gerek olmayan apacık bir mesaj şekli. İkinci ornekte dininden vazgecemeyen batıdan carpıcı bir kare. Hani bizde laikler ve batı hayranları batıda uretilen filmlerin tarafsız objektif ve dinden uzak olduğunu duşunurler ya halbuki o kulture ait filmlerin coğunda ya bir kilise gosterilirya da kilise sahnesi vardır ama gel de bunu bizimkilere anlat. Her neyse mesele karşı olmak ya da taraf olmaktan cok bir şeyler uretebilmektir. Batıda bunu yapıyor bizde oturmuş onları tenkitle uğraşıyoruz. Başbakan Davutoğlu'na ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ozellikle Milli Eğitim Bakanlığına 'Aman bakın bu tip cizgi filmlere zinhar izin vermeyin' zaptiyeliğinden cok uretime katkıda bulunmayı davet ediyorum. Hukumetin butcesiyle ozellikle okul cağındaki cocuklarımıza cok guzel cizgi filmler uretebilir.
GRAN TORİNO ÖRNEĞİ
BURADA ne Hristiyanlıktan ne Hz. İsa'dan bahsedilmeyen ama Oscar'lı yonetmen Client Eastwood'un Hristiyani geleneği ustaca modern bir zaman hikayesine taşıdığı 2008 Yapımı Gran Torino filmine bakalım. Client Eastwood, emeklilik hayatını yaşadığı mahallede gunlerini sade bir şekilde gecirmektedir. Filmdeki oynadığı karakterin deyimiyle 'cekik gozlu' komşularından nedense hoşlanmaz. Halbuki kendisi bir Kore gazisidir ve savaşta işlediği gunahlarından da arınmak istemektedir. Bu arada Korelilere mahallede ki serserilerde kafayı takmıştır. Filmin finalinde Hristiyanlığa gore Hz.İsa nasıl insanlık icin kendini feda edip gunahlarından azade olduysa Eastwood'da aynı yolu tercih eder ve cekik gozlu diye kucumsediği Koreli masum gencleri sıkıştıran mahalle serserilerinin karşısına cıkarak onları kurtarmak icin kendi hayatını feda eder. Aşağıda yer alan resim bu filmin son sahnesine ait.
FİLMİN FİNAL SAHNESİ
Filmin finalinde kamera ağır ağır yukselir bir nevi Allah'a yukseliştir bu. Ve yatış vaziyeti Hz. İsa'nın carmıha gerilmiş şeklidir aslında. Bu şekliyle subliminal mesaja iyi bir ornektir. Gerci yonetmenin bu sahneyle ilgili bizim yorumladığımız şekilde bir acıklaması varsa o zaman subliminalden acık mesaja cıkar. Eastwood'un 2004 yapımı Oscarlı 'Bir Milyon Dolarlık Bebek' filminde de Hristiyani geleneğe uygun olarak acı bir fedakarlık ve kaybediş oykusu vardır. Yukarıda ki resimde olduğu gibi gokyuzune yukselen kameranın dikkat cekici ve yoğun bir şekilde kullanımını ilk once Sean Penn'in yonettiği Jack Nicholson'ın oynadığı 'The Pledge'(2001) filminde gormuştum. Sean Penn kamerayı ilahi bir bakış acısını vermek istercesine gokyuzunden sahneleri izlemeye calışıyordu. O filmde aslında dini bir filmdi.
NOT: Eğitim Bir Sen'in 3 ayda bir çıkarttığı 'Eğitime Bakış' adlı derginin bu sayısı Sanat ve Eğitim konusunu işlemiş. Dergide özellikle Hıdır Yıldırım'ın 'Eğitimde Medya/ Medya Yüzleri Etkisi: Örtük Müfredat Eğitim ve Çevre' ile İhsan Kabil'in 'Sinema ve Eğitim Fonksiyonu' başlıklı makalelerini öncellikle Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarına tavsiye ederim.