Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2420.35
BIST 100
9678.4
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ben sana özgürlüğü veriyorum, sen de bana özgünlüğü ver çocuk!

Geleceğimizin mimarları olan öğretmenler ve onların kalpten verdikleri emek… Takdire şayan, idealist bir öğretmen olan Emel Arığ Işık ile Türkiye’de yaygınlığı her geçen sene artan okul öncesi eğitimi konuştuk. Meslekte çocukların basmakalıp etkinliklerle değil; hayal dünyasını harekete geçirecek faaliyetlere yönlendirilmesinin öneminden sıkça bahseden Emel Hanım, başarının sanattan ve bilimden geçtiğini ve en büyük datanın, verinin içimizde olduğunu söyledi.
Ben sana özgürlüğü veriyorum, sen de bana özgünlüğü ver çocuk!
16 Ekim 2018 08:52:00
Geleceğimizin mimarları olan öğretmenler ve onların kalpten verdikleri emek… Takdire şayan, idealist bir öğretmen olan Emel Arığ Işık ile Türkiye’de yaygınlığı her geçen sene artan okul öncesi eğitimi konuştuk. Meslekte çocukların basmakalıp etkinliklerle değil; hayal dünyasını harekete geçirecek faaliyetlere yönlendirilmesinin öneminden sıkça bahseden Emel Hanım, başarının sanattan ve bilimden geçtiğini ve en büyük datanın, verinin içimizde olduğunu söyledi.

Okul öncesi öğretmenliğin, eğitmenlik ile şefkat yüklü annelik duyguları arasında kalmış “araf”ta bir meslek olduğunu vurgulayan Emel Arığ Işık; “araf”ta olma halini sevdiğini ve bu mesleğin böyle olması gerektiğini söyledi. Okul öncesi öğretmeni Emel Hanım sosyal medyada cokemel_teacher kullanıcı adıyla, içeriği özgün ve okul öncesi öğrencileri için faydalı paylaşımlarda bulunarak da eğitime katkıda bulunuyor.

SÜMEYYE YARDIM - MilatGazetesi.com

Okul öncesi öğretmenler içinde sizin en çok özgün ve üretken yapınız dikkat çekiyor. Mesleğinizde özgünlüğü nasıl yakaladınız?

Mesleğimde 10.yılım. Benim de heyecanlı olduğum kaygılarımın olduğu ilk yılımı mesela hiç unutmam. Fetih Suresini okumuştum. Her geçen yıl bir öncekinden daha tecrübeli geçti. Süreç içerisinde kopyaladım, birilerinden esinlendim, kalıplar kullandım, köpüklü tabaktan ben de pembe kulaklı tavşan yaptım. Panoya baktığın zaman hepsi aynı tornadan çıkmış gibi görünen birçok etkinliği ben de zamanında yaptırdım öğrencilerime. Son süreçte ben de gelişmeye başladım. Yabancı kaynakları yabancı siteleri gezdim. Zaten gelişmem ve girişimlerim buradan başlıyor. Bakıp kaynaklardan etkileniyorsunuz. Sanat da böyle bir şey. Sanat esinlenmeyle başlar, taklitle başlar, kopyalamayla başlar. Sonra kendi içimde de bu gelişim nasıl farklı ve özgün olabilir diye düşünmeye başladım. Kalıplardan sıyrılıp daha özgün şeyler için uğraştım ve özellikle bu son 4 yılda bir şeyler çıkarmaya başladım. Özgün bir şeyler çıkarabilmeniz için artık içinizdeki dataya dönmeniz lazım.

Özgünlüğü yakaladığınızı nasıl hissettiniz?

Türk Kahvesinden İzdüşümleri etkinliğini ortaya çıkardım. Türk kahvesini sulandırıp, kağıdın üzerine döküp, ikiye katlayıp, oradan çıkan desenlerden yorumlamalar yaptık. Onun öncesinde Türk kahvesini içtik, çocuklarla sohbet ettik. Mesleğimin en can alıcı en güzel anlarından bir tanesiydi. Kahve içmenin ne anlama geldiğinden, sohbet etmenin güzelliğinden bahsettim. Biz bir kahvede fal değil; içimizdeki izdüşümleri gördük. Bu Pinterest'te yok, hiçbir yabancı sitede yok.

Peki bu özgünlüğün dışında bir okul öncesi öğretmeninin olmazsa olmaz özellikleri de var mıdır?

Bazı öğretmen arkadaşlar diyorlar ki, “Ben bir yaprak bile çizemiyorum, yeteneğim yok ben ne yapabilirim.” Çocuklara öğretebildiğimiz kadar sanata karşı ilgili ve alakalı olmamız lazım. Siz “yaprak bile çizemem” deyip sürekli hazır faaliyetlerden faydalanırsanız, çocuğun önüne koyarsanız yazık olur. "Ben sana özgürlüğü veriyorum, sen de bana özgünlüğü ver çocuk" diyorum öğrencilerime. Varsın olsun muntazam olmasın yaptığı etkinlik ama ona ait olsun. Okul öncesi öğretmenleri şefkatli ve sabırlı olmanın yanı sıra bilhassa sanata ve bilime meraklı olması lazım. Yeteneği olmayabilir ama araştırabilir.

Son günlerde çok konuşulan Montesorri eğitimini nasıl buluyorsunuz? Siz bu usulün eğitimde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Tabi ki. Gerçek anlamda Montesorri uygularsanız faydası olur ama bu sadece anasınıfında kalmamalı. İlköğretimde de devam etmeli. Çünkü çocuğu tamamen özgür bırakıyorsunuz tabağı bile kendisi yıkıyor. Çocuk bu eğitimden sonra nasıl klasik eğitime geçecek? Burası bir karmaşa. Ben kendi imkanlarımla sabah Montesorri ile başlıyorum öğlen Waldorf'a geçiyorum sonra Çokomel Teacher oluyorum. Füzyon bir sınıf oluşturuyorum. Elimde materyallerle kendim bunu oluşturuyorum. Eğitimini de aldım.

Dikkatimi çekti. Çokemel Teacher ismi nereden geliyor?

Lakaplarımdan birisidir. Çocukluğumdan ve üniversiteden arkadaşlarım Çokemel derdi bana.

Okul öncesi eğitimine yeni başlayan çocukların tepkisi nasıl oluyor?

Öncelikle uyum sürecimiz var. Bu süreçte velilerimiz bazen sınıfa giriyor, hep beraber oturuyoruz, ama birden kucak açan çocuklar olduğu gibi inanılmaz direnen, sınıfa girmek istemeyenler de oluyor. Bu direnen çocuklarda en çok şunu fark ettim; ya evde sayısızca oyuncakları var ya da yapılandırılmış oyuncakları... Ve televizyon ya da tabletle çok haşır neşirler. Saf masum bir beyin Minecraft oynuyor. Okula geldiğinde oynayalım zıplayalım daldan elma toplayalım demek cazip gelmiyor çocuğa. Uyum sürecinde sınıf kurallarını da vermeye başlıyoruz. ‘Çocuk ne gereği var’ diye düşünüyor. İşte bu yüzden en çok zorlandığımız çocuklar bunlar. Anne baba devreye giriyor burada. Anne babayı tanıyınca görünce çocuğun da sınıfa nasıl uyum sağlayacağını tahmin edebiliyorsunuz. Oryantasyonda ben ağlayan çocuğu susturmaya çalışmam. Bence çocuk ağlama ihtiyacını da gidermeli, ağlamalı da. Hatta bir çocuk annesi gitti diye ağlarken yanına gittim ve anlıyorum seni dedim. Sonra yavaş yavaş sınıfa adapte oldu. Şunu da söylemek istiyorum çocuklar uyum haftasını bitiriyorlar, ama veliler kendi uyum haftalarını bitiremiyorlar.

Okula başlamadan önce velilere çocuklarını ve kendilerini anaokuluna hazırlamaları için neler tavsiye edersiniz?

Yapılandırılmamış oyuncaklarla çocukları oynatmaları çok önemli. Gelmiş geçmiş yapılan en güzel oyuncak icadı bence Lego. Minik minik Legolar sonsuz bir Permutasyon içeriyor. Yapılmış bir Barbie evini çocuğun önüne koyarsınız ve çocuk sadece bakar ama Legolardan bir uçak yapar bir mutfak tezgahı yapar. Velilerin doğru oyuncağı, doğru televizyon kanalını, doğru yemeyi, doğru tutumu sergilemeleri lazım ki biz de daha sağlıklı bir yol alabilelim. Özellikle annelerin çok kararlı olmaları lazım.

Öğrenci sayısı sınıfta iletişim kurarken sizi ne kadar etkiliyor? Her bir öğrenciyi anlayabilmek için nasıl bir yöntem izliyorsunuz?

Sınıf mevcudumuz 25 kişi. Ama yönetmelik 24 diyor ve bu sayı gerçekten çok fazla. Bunlar bizim acı taraflarımız. Ben 25 çocukla sulu boya çalışması yapıyorum. Ne kadar zorlandığımı düşünün. Sıraya girmeyi, koşturmamayı, ittirmemeyi, konuşurken parmak kaldırmayı ilk benden öğreniyor çocuk. Evde anne ve babalarının prenses ve prensleri okula geliyor ve olay burada kopuyor. Bütün mesele burada zaten. Öğrencilerimin durumunu böyle anlatıyorum ben. "Anne titizliği karşısında halkın arasına karışmamış şatodaki pensesin anasınıfına başlamasıyla gerçek yaşam serüveni başlamıştır. Artık oyunlarda hep kazanmıyor evcilikte de sürekli anne olamıyor. Halbuki her şey masal gibiydi. Hoş geldin küçük kız sana gerçek gücünü göstermeliyim... Kalbini... Okul öncesi öğretmenliği özeti bu. Bir de kralın oğlu küçük prensler var. Aslan parçası, erkek adam, kız gibi ağlamasın. Ezileceğine ezsin diye yetiştirilen cengaverler... Babayla oynanan güreşte hep üstte kalan pehlivanlar, ta ki anasınıfına gelene kadar. Bakar ki her taraf prensle dolu... Burası gerçek yaşamın ta kendisi ama merak etme ben senin yanında olacağım. Sana kaybetmenin olmadığı oyunları, paylaşmanın güzelliğini, sıraya girmenin erdemliğini, özür dilemenin yüceliğini anlatacağım. Çünkü ben senin ilk öğretmeninim.”

Eğitim alanındaki yeniliklerden nasıl haberdar oluyorsunuz? Mesleğinizde güncelliği sağlayabilmek için bu yenilikleri programınıza ve kendinize nasıl adapte ediyorsunuz?

Eğitim sürekli gelişen ve yenilenen bir şey. Bu yüzden sosyal medya, Instagram, Twitter ve Facebook’ta inanılmaz gruplar ve oluşumlar var. Çok faydalı projeler, yurt dışı bağlantılı etkinlikler var. Bunların hepsine sosyal medyadan internetten ulaşabilmek mümkün. Benim de takip ettiğim yayınlarını beğendiğim birtakım sayfalar ve kişiler var. Bir de artık öğretmenler de birbiriyle etkileşim halinde. Etkinlik proje ve seminer olduğu zaman öğretmenler birbirine haber veriyor.

“KALIPTAN DEĞİL KALPTEN ETKİNLİKLER”

Benim eğitim hayatına bakış açım "benim daha iyi bir fikirim var". Düsturum bu. Farklı ve özgün olmayı seviyorum. Çünkü kalıptan tek bir şey çıkar ama fikirlerden başka başka şeyler çıkabilir. Özgün çalışmaları panoya koyduğumuzda ve veli baktığında çocuğun küçük kas gelişimini ve el becerisini görebildiği gibi, burada üretkenliğini de özgünlüğünü de sebatını da görebilir. Benim bu nesilde en çok zorlandığım onlardan bir şey istediğimde "ben yapamam ki" demeleri. Çocuk yapılıp, hazırlanıp önüne sunulmasını bekliyor. Özellikle Instagram’da da görüyorum. Anneler sürekli çocuklarına etkinlik yapıp hazırlayıp önüne sunuyorlar. Çocuk o etkinlikle ne yapabilir ki? Çocukların burada yaşadığı "öğrenilmiş çaresizlik" oluyor. Bunun olmaması için çocukları bol bol yüreklendiriyorum, onlara gaz veriyorum avam tabirle.

Bir öğretmen olarak sizin için ebeveynlerin neleri bilmesi anlaması size yardımcı olur?

Bir kere okul öncesi öğretmenine velinin güvenmesi gerekiyor. Benimle birlikte iletişim halinde olmalı. Okul öncesi eğitimde artık çocuğun sosyalleştiğini ve okulun gerçek hayata acılan bir kapı olduğunu, buna dair çocuğunu minik bir bebeden ziyade bir birey gibi davranmaları ve özellikle öz bakım becerilerini kazandırma yolunda çocuklarını teşvik etmeleri lazım. Çocukları için artık büyük birer insan olma yolunda attıkları ilk adım gibi düşünmeleri ve ona göre tutum ve davranış sergilemeleri gerekiyor. Örneğin Japonya'da 2 yaşındaki çocuğu kreşe almaları için yemek yeme alışkanlığının çocukta olması gerekiyor. Fakat bizde maalesef böyle bir şey yok.

Ebeveynlerle iletişim kurarken ne tür zorluklar yaşıyorsunuz? Bunları nasıl aşıyorsunuz?

Ebeveynlerle iletişim kurarken en başta özellikle olabildiğince onlarla haşır neşir olmaya çalışıyorum. Her sorularını bıkmadan cevaplamaya çalışıyorum. Çünkü onların da bir kaygısı olduğunu düşünüyorum. Ben onlara önyargılı değilim. Onlar da bir anne baba en kıymetli varlıklarını bize emanet ediyorlar. Sabırlı olmak lazım bu yüzden. Veli, veli olmayı da ilk kez anasınıfında öğreniyor. Karşılıklı güveni ve uyumu sağlamalıyız. Her sene farklı veli profili var. Yaşadıklarımı anlatsam çok değişik hikayeler ortaya çıkar. Bana okul öncesi öğretmenliği zor değil mi diye sorduklarında şunu diyorum "hayır zor değil ama veliler zor". Ve çocuklar yaralamaz yorar ama büyükler yaralar." Velilerimden hep şunu istiyorum "Ben kanatlarımı açabildiğim kadar açmış ve çocuklarıma uçmayı öğretmeye çalışırken ne olur beni ayaklarımdan aşağı çekmeyin."

Mesleğine yeni başlayan okul öncesi öğretmenlere ne tavsiye edersiniz?

Mesleğe yeni başlayan arkadaşlara demek isterim ki; bu meslek zor ama bir o kadar da ruhunuzu tatmin edecek bir iş. Öğretmenlik ile şefkat yüklü annelik duyguları arasında kalmış "arafta" bir iş. Ama ben bu arafta olma halini seviyorum. Bilişsel etkinliği anlatırken birden derse ara verip burnunu temizlemekte zorlanan bir yavrunun burnunu siler okul öncesi öğretmeni. Öğrettiğiniz her yeni bilgi karşısında yağmuru ilk kez gören o küçük kızın gözlerini görür okul öncesi öğretmeni. İşte tüm bunları tadabilmek için donanımınız çok önemlidir. Bilim ve sanatı asla bırakmamalı, yeniliklere, gelişime acık ve takipte olmalısınız.