Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2498.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Libya - Türkiye hattında birileri için ''kıyamet'' koptu!

48-50 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervi, 55-56 trilyon metreküp kanıtlanmış doğalgaz rezervi; elindeki enerji kaynaklarının değeri tam 6 trilyon dolar olan, Akdeniz güvenliği ve Avrupa güvenliği açısından önemli bir konuma sahip olan birçok açıdan stratejik bir ülke… Libya
Libya - Türkiye hattında birileri için ''kıyamet'' koptu!
19 Aralık 2019 15:05:00
48-50 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervi, 55-56 trilyon metreküp kanıtlanmış doğalgaz rezervi; elindeki enerji kaynaklarının değeri tam 6 trilyon dolar olan, Akdeniz güvenliği ve Avrupa güvenliği açısından önemli bir konuma sahip olan birçok açıdan stratejik bir ülke… Libya

Söyleşi: Sercan Barlık

Avrupa ve ABD'nin Libya'ya yönelik vahşi iştahının arkasında ne yatıyor?

Arap Baharı sürecinden önce günde 1,6 milyon varil petrol üreten Libya’nın bu üretimi dünya üretimi içerisinde %2’lik bir dilimi karşılıyordu. Afrika’nın en fazla petrol rezervine sahip ve üretim anlamında birinci sırada yer alan Libya, iç savaşın başlamasından sonra bu anlamda önemli bir gerileme yaşadı. Avrupa’ya en yakın rezervler olması nedeniyle Avrupa ülkeleri açısından maliyeti en düşük petrol Libya’da bulunuyor ve bu durum Avrupa ülkelerinin iştahını kabartıyor. Zaten İç savaştan hemen önce Libya’da üretilen petrolün yaklaşık %90’ı direk Avrupa ülkelerine satılıyordu. Şu anda İtalyan ENI, Fransız Total ve birçok Avrupa devi enerji şirketi Libya’da hisse almak adına yarışıyor. Bu yarışa ABD’nin enerji devi Exxon Mobile’da katılmış durumda… Libya’nın kendi öz kaynaklarına Akdeniz’de ki stratejik konumundan kaynaklı deniz hakları ve uluslararası hukuka dayalı olarak yapabileceği, taraf olabileceği anlaşmaların önemi de eklenince gerek Avrupa ülkeleri gerekse ABD ülkenin kendi kontrolünde olmasını istiyor.

Peki Libya şu anda bulunduğu iç savaş noktasına nasıl geldi ve içeride neler yaşanıyor? Hangi ülke Libya özelinde neler yapıyor?

İlk adımlar 2000’li yılların başında ABD’den gelmeye başladı. ABD Libya’ya ve Kaddafi’ye yönelik teröre destek olma noktasında uluslararası arenada çeşitli suçlamalar yöneltmeye başladı. Bu suçlamalar içerisinde Kolombiya/FARC’tan, İngiltere’de IRA’ya kadar geniş bir yelpazede başlıklar bulunuyordu. Kaddafi bu durumu şiddetle reddetse de teröre destek iddialarını kısa süre sonra “diktatör” söylemleri takip etmeye başladı. İplerin tam anlamıyla gerildiği nokta ise 2009 yılındaki BM toplantısıydı. Kaddafi BM kürsüsünden çok sert bir konuşma yaptı ve konuşmanın sonunda elinde bulunan BM Sözleşmesi’ni yırttı. Afrika kıtasında yaşanan zulümleri hatırlattı ve BM güvenlik konseyini uluslararası bir terör örgütüne benzetti.

Tarihe geçecek kadar sert bir konuşma yapmıştı. Bu çıkışın faturası ne oldu?

Bu konuşmanın hemen akabinde Libya’da iç kargaşalar ilk filizlerini vermeye başladı. Uzun süre ötelenmesi başarılsa da 2011 yılında insan hakları savunucusu olduğunu söyleyen bir kişinin gözaltına alınması sonrası ülkenin tüm şehirlerinde eş zamanlı olarak protesto eylemleri başlatıldı. Batı basını Kaddafi’nin bu eylemleri bastırmak için çeşitli şehirlere hava saldırıları düzenlediğini iddia eden haberler yapmaya başladılar. Nihayetinde BM Güvenlik konseyi Kaddafi’ye görevi bırakma çağrısı yaptı ve ilk olarak Fransa’nın başlattığı kısmi müdahaleyi daha sonra NATO üstlendi. Kaddafi’nin bir grup eylemci tarafından öldürüldüğünün duyurulması ile günümüze kadar uzanan siyasi boşluk ve meşruiyet krizi başlamış oldu.

Bugün Libya'da nasıl bir tablo var?

Şu anda Libya’da iki farklı hükümet boy gösteriyor. Bunlardan birincisi Birleşmiş Milletler’in de resmen tanıdığı ve Türkiye’nin de yakın zamanda önemli anlaşmalar imzaladığı Ulusal Mutabakat Hükümeti diğeri ise Hafter’e bağlı Tobruk Hükümeti… Ancak bu iki “hükümet” dışında bölgede etkin olan farklı yapılanmalarda mevcut. Bunlardan öne çıkanlar Kaddafi’nin devrilmesinde en büyük paya sahip Misrata merkezli güçler ve Ülkenin batısında, Tunus sınırına yakın Zintan merkezli güçler.

Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi; ABD, İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fransa ve kısmen Rusya’dan destek buluyor. BM tarafından resmi olarak tanınan Trablus Hükümetini ise Türkiye ve kısmen Katar destekliyor. Rusya’nın bu noktada Tobruk Hükümeti’ne yakın durma tavrının sebebi 2017 yılında Libya Ulusal Petrol Şirketi ile Londra’da yaptığı iş birliği anlaşmasıdır.

Libya ve bu ülke ile yapılan anlaşma Türkiye için neden bu kadar önemli? Yunanistan neden büyük bir tepki verdi anlaşmaya?

Yunanistan Kaddafi’nin devrilmesinin hemen ardından yaşanan karışıklığı ve otorite boşluğunu fırsat bilerek Libya’ya ait 39 bin kilometrekarelik deniz alanını sahiplenmiştir. Türkiye bu noktada itirazda bulunmuş, Akdeniz rezervlerinin paylaşımı noktasında hayati önem taşıyan deniz yetki alanları sınırlandırması konusunda adımlar atmıştır.

Mevcut durumda Libya’nın büyük enerji rezervleri yanında Akdeniz’de yer alan rezervlerde Akdeniz’e komşu ülkelerin yanında Avrupa ülkeleri ve ABD’nin ilgi alanındadır. Bu noktada Türkiye’nin haklarını gasp etmek için ABD’nin “gözlemci” statüsünde olduğu iddia edilen bir “gasp ittifakı” kurulmuş ve İsrail-Yunanistan-GKRY ve Mısır’ın dahil olduğu bir dizi toplantı gerçekleştirilmiş çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır. Bu anlaşmalarda gerek Türkiye’nin gerekse KKTC’nin hakları yok sayılmakta ve ittifak ile rezervler oldu bittiye getirilerek paylaşım yapılmak istenmektedir.

Akdeniz Rezervlerinin çeşitli kaynaklara göre tüm Avrupa ülkelerinin yaklaşık 50 ila 70 yıllık ihtiyacını karşılayacağı ön görüsü mevcuttur. İlgili ülkeler bu rezervleri Akdeniz’de yapılacak bir boru hattıyla Yunanistan’a ulaştırmak oradan da Avrupa’ya dağıtmak istemektedirler. Her ne kadar bu projenin finansmanı hususunda net bir fizibilite ortaya konamamış olsada, çeşitli kaynaklar projeyi Suudi Arabistan ve BAE’nin İsrail üzerinden finanse edeceğini iddia etmektedir.

Avrupa ülkeleri bu rezervleri kıtaya ulaştırırken Rusya’ya bağımlılığı azaltmayı hedeflerken, ABD ise Exxon Mobile eliyle işletme noktasında pay almakla birlikte İsrail’in de yanında durma noktasında tavır sergilemektedir.

Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı deniz yetki alanları sınırlandırma mutabakatı tüm bu ülkelerin planlarına darbe vurmakta, olası boru hattının Türkiye’den izinsiz şekilde yapılmasını imkansız hale getirmekte ve Türkiye’nin meşru haklarını garanti altına almaktadır.