Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.92
Gram Altın
2435.96
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Kasım 2021

'Neremi Neremi?'

carsaf-koseyazisi-1kasim_d0e1b51365bdf56619e4f02b6b859ade.jpeg

KÖYDE birazcık kafa dinlemeye çalışıyordum ki…

Görüntüler önüme düştü.

Merak işte, izledim.

İzlemez olaydım!

Çarşaf giymiş bir şahıs…

Mini mini öğrencilere şunu soruyor:

“Bakın benim neremi görüyorsunuz sadece?”

Çocuklardan gelen sesleri net olarak duyamıyoruz…

Şahsın dedikleri ise açık, seçik:

“Başımı göremiyorsunuz. Sadece gözümü görebiliyorsunuz. Hatta Osmanlı zamanında bazen gözlerde peçete (!) olur, bez olur, gözünüz de görünmez.”

Böyle diyor “şahıs”.

Sonra da üstündekileri sıyırmaya başlıyor.

Kısa (mini) etek!..

Böyle çok daha güzel, çok daha çağdaş…

Mış!

***

Sanki kadın salt bir “görsellik” unsuru.

Sanki Türk Kadını, fiziği ile dikkat çekmeye muhtaç!..

Sanki Türk Kadını’nın ruhu yok!..

Sanki Türk Kadını’nın adı yok!..

Sanki çarşaflılar taşımadı, sırtlarında kurtuluş mermilerini!..

İşte bir kadın, bir Hanımefendi, Meslektaşımız Özlem Doğan…

Şöyle dile getirmiş hislerini:

“Fransız /Ermeni askerleri Maraş’ta ‘Burası artık Türk memleketi değil. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!’ diyerek kadınlarımıza saldırmış, Merhum Sütçü İmam da kadınlarımızın çarşafına el uzatan işgalcilere haddini bildirmişti!.. “

Selâm olsun Hanımefendilerimize…

NE GÜZEL ÖĞRETMEN

Hiç unutmam…

Çocukluğumuzda ne güzel öğretmenlerimiz vardı.

Şimdi de var mutlaka.

Ah, istifade edebilsek!

***

Merhume Semiha Hanımefendi, ilkokul öğretmenimiz.

Başörtülü değildi.

Kıyafetleri ölçülüydü.

Mini etekli kıyafetini hatırlamam.

Uzun etek giyerdi.

O zamanlar okula çarşafla gelen veliler de vardı, sayıları az da olsa.

Başörtülü hanımlar çoktu.

Semiha Öğretmen’in “ayrımcılık” yaptığını görmezdik.

Öyle bir gündemimiz yoktu.

Semiha Öğretmen, mesaisini hafta içi günlerle sınırlı tutmazdı.

Gönüllü öğrencileriyle hafta sonlarında buluşur, ders çalıştırırdı.

Bu iş sırayla olurdu.

Evleri müsait olan bir veliler, bizleri öğretmenimizle birlikte kabul ederlerdi.

Bizi misafir eden anneler arasında başörtülü olanlar da vardı.

Hatta, sayıları, başörtülü olmayanlardan fazlaydı. Semiha Öğretmen, kimin örtülü olduğuna, kimin olmadığına bakmazdı. Tek kuruş istifadesi olmadığı halde, sırf konuları tekrar imkânına kavuşalım diye ‘ek ders’ verirdi Merhume.

Bir hafta sonu…

Karlı bir hafta sonu…

Çok bekledik, gelmedi.

“Herhalde bir işi çıkmıştır.” dedik.

Evlerimize gittik.

Semiha Öğretmen,

Pazartesi günü de okula gelmedi.

Öğrendik ki, karda kışta düşmüş, bacağı kırılmış.

Alçıya almışlar.

Bundan dolayı gelememiş.

O gün çok ağlamıştık.

Annesinin başı açık olan da ağlamıştı, annesi çarşaflı olan da…


NELER OLUYOR?

bust-koseyazisi-11kasim_fe2074f7d353ced1fdcf8cde36a16c52.jpg

Bu 29 Ekim’de…

Bundan evvelki birkaç 29 Ekim’de olduğu gibi çok tuhaf “okul, anaokulu” görüntüleri çıktı önümüze.

Birkaç yerden görüntüler geldi.

Birçok yerden ise “Benzeri bizim okulda da yapıldı!” şikâyetleri.

Son vakitlerde bir haller oldu.

Okullarda “Kul’a secde!” görüntüleri var.

“Ayin” görüntüleri var!

O kadar ki…

Mustafa Kemal Atatürk’e gönülden bağlı olduklarını bildiğimiz birçok “arkadaşımız” da tepki gösteriyor bu hallere!

“Atatürk yaşasaydı bunları kovalayabildiği yere kadar kovalardı!” diyenler oluyor…

Çocukluğumuzda, bizleri toplayıp bir büste, heykele, fotoğrafa “secde” ettirmek gibi tuhaf işler yoktu.

Ben hatırlamıyorum böyle bir şeyi. Son yıllarda bu tür sahnelere çok rastlıyoruz.

Okullarımızda tuhaf şeyler oluyor.

Memlekette tuhaf şeyler oluyor ve bu tuhaf şeylerin sayısı gittikçe artıyor.

Eylemler gittikçe radikalleşiyor.

***

Elbette çok daha fazlasını söylemek geçiyor içimden.

Tutuyorum kendimi!..

Bu duruma içerleyen birçok okuyucum var.

Kimileri, çok daha keskin ifadeler kullanmamı, çok daha fazla yüklenmemi istiyor.

Ben sabrediyorum.

***

Bir şeyler yapılıyorsa, bir şeyler için yapılıyordur da ondan.

“Sert tepki” verirken, bir şeyler için bir şeyler yapanların emellerine hizmet etmek de var!

Geçtiğimiz aylarda diş hekimi arkadaşımı ziyaret etmiştim.

Duruma baktı.

Dişlerimde aşınma varmış.

“Dişini çok sıkıyorsun galiba!” dedi.

“Hayırlısı” dedim.

Birkaç dişin lâfı mı olur!