Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yeni neslin arayışına cevap olabilir

Dede Korkut metinlerinin dünya çapında paha biçilemez bir kültür hazinesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Abdülkadir Emeksiz, “Dede Korkut anlatımları kaliteli yapımlarla sunulursa, günümüz dünyasının çocuklarının arayışlarına cevap olabilir.” dedi.
Yeni neslin arayışına cevap olabilir
03 Aralık 2018 08:10:00
Dede Korkut metinlerinin dünya çapında paha biçilemez bir kültür hazinesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Abdülkadir Emeksiz, “Dede Korkut anlatımları kaliteli yapımlarla sunulursa, günümüz dünyasının çocuklarının arayışlarına cevap olabilir.” dedi.

ÖZLEM DOĞAN

Türk Destanı "Dede Korkut", UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi'ne oy birliğiyle kabul edildi. Türk dünyasının yüzlerce yıllık kültürel kimliğinin taşıyıcısı ve ortak mirası olan "Dede Korkut" kimdir? Türk toplumu onu ne kadar tanıyor? Dede Korkut’u tüm yönleriyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Halk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Emeksiz ile konuştuk.

Bir bilge ozan, bir yolbaşçı

Dede Korkut kimdir, bir hayali kahraman mı yoksa gerçek bir karakter mi?

Dede Korkut bir bilge ozandır. Oğuz Türkleri için yolbaşçıdır. Müşkili ve danışacak meselesi olan Korkut Ata’ya müracaat eder ve deva bulur. Türk ülkelerinde yerleşik olarak ve yarı göçebe diyebileceğimiz şekilde yaşayanların destanlarındaki gibi Oğuz’ un tamam bilicisidir, gaipten haber verendir, ad koyup nasihat edendir. Bir yönüyle İslamiyet öncesi Türk yaşayışının kolektif şuur olarak taşınan geleneğinin ruhanî ozanıdır. Kopuzuyla geçmişten ses verir. Bir yandan da “Soy soylayıp boy boylayan” Müslüman veli tipidir. Atasının adını yürüten oğul Dede Korkut’un duasını almaya çalışır, yürütmeyen de tenkidine maruz kalır. Dede Korkut, duaları da bedduaları da Hak katında makbul olan Oğuz beylerinin hürmet ettiği ağzı dualı bir bilge, bir aksakaldır.

Türk Halk Edebiyatı’nda Dede Korkut’un yeri nedir?

Dünya edebiyatı içinde destan ve destanî hikâye söz konusu olunca Türk edebiyatı ve Türk edebiyatı sahasında da Dede Korkut Kitabı’nın tarihî derinlik, yayılma sahasındaki genişlik ve edebî verimin çeşitlenmesi bakımından “zirve eser” denilebilecek müstesna bir yeri vardır. Oğuzları anlamada ve anlatmada “Oğuznâme” olarak Dede Korkut boyları kıymetli bir anahtar hüviyetindedir.

Yüzyıllardır yaşamaya devam ediyor

Dede Korkut adı hangi eserlerde, söylencelerde geçiyor?

Dede Korkut metinleri üzerine yaklaşık iki yüz yıldan bu yana Türkiye’de, Türk dünyasının diğer ülke ve topluluklarında ve bunun dışında kalan dünyada gerçekleştirilen çalışmalar binlerce bibliyografik künyede toplanmaktadır. Dil ve edebiyat incelemelerinin ötesinde bu metinlerden hareketle resim, heykel, sinema filmi, tiyatro vb. pek çok sanat dalında eserler ortaya çıkmıştır. Destan, destanî hikâye, hikâye, masal adları veya formlarıyla Dede Korkut’un 12 boyu yüzyıllardan boyu yaşamaya devam ediyor.

Dede Korkut ve hikâyelerinde İslami olduğu kadar Şamanizm’den de etkilere rastlıyoruz. Bu bağlamda bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Dede Korkut metinlerini değerlendirirken “tarih” ve “coğrafya” iki problem alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. “Metinler tarihle ne derece ilgilidir? Yaşanan tarihî olaylar ve gerçek tarih kişileri metinlerde ne ölçüde yer almıştır? Olayların yaşanma zamanı ile sözel veya yazılı metinlerde yer almaları arasında ne kadar zaman farkı vardır?” sorularını dikkate almak lazım. Unutulmamalı ki bu anlatılarda bahsi geçen olaylar, yaşanmışlıklar ile metinlerin sözlü veya yazılı metin haline gelişi arasında yüzyıllarca yıllık bir zaman dilimi olabilmektedir. Diğer taraftan bütün metinler 12 anlatıyla sınırlı değil. Dede Korkut Kitabı’ndan bildiğimiz 12 boy yüzlerce çeşitlenmiş metin halinde Türk kültür coğrafyasının tamamında yeniden kurgulanarak yaşamaya devam etmektedir.

Tek bir sahaya saplanıp kalmamalı

O halde tek bir bakış açısı ve bir zaman dilimiyle değerlendirmemek lazım öyle değil mi?

Pertev Naili Boratav’dan naklen ifade edelim: “Dede Korkut Kitabı’nı inceleyenler çok defa bir tek tarihi ana ve coğrafi sahaya saplanıp kalıyorlar. Unutmamalıyız ki bu metin, bir destan te’lifidir; böyle olunca onun içindeki unsurlarda zaman, mekân ve kaynak birliği aranmaz.

Dede Korkut metinlerinde öne çıkan karakterler kimlerdir?

Dede Korkut anlatılarının içeriğine, konularına baktığımızda öne çıkan husus bir mücadelenin varlığıdır. Dede Korkut hikâyeleri genel olarak bir takım mücadelelerin destanlarıdır. Bu mücadelelerin ikisi Oğuzların kendi aralarında geçer. Bunlardan birinde ( Dirse Han oğlu Buğaç ) mücadele bir beyin ile kendi adamları arasında geçer. Ötekinde İç Oğuzla Taş Oğuz ( Üç Ok – Boz Ok ) karşılaşır. İki hikâyede ise mücadele tabiat ve insanüstü kuvvetlere karşıdır. Birinde Delü Dumrul, Azrail’in karşısına çıkar. Ötekinde Basat, Depegöz adındaki devi öldürür. Bunların dışında kalan sekiz hikâyede mücadele Oğuz beyleri ile kuzeydeki ve batıdaki kâfirler arasındadır. Dede Korkut Kitabı’nda yer alan anlatıların bu kitap dışındaki çeşitlemelerini dikkate aldığımızda “kâfirler”in yerleri ve adlarında değişiklikler olur, ama Türk destan kahramanlarının temel nitelikleri ve destanî karakterleri aynı kalır.

Merhamet ve cengâverliğin hikâyesi

Peki, metinlerin özünden elde edilen bilgiler nelerdir?

Dede Korkut metinlerinde biz Türklerin aile tipini, devlet yönetimindeki ve karar mekanizmalarındaki sistemi, sosyal ve kültürel hayatı, insan ilişkilerini, tabiata ve dış dünyaya bakışı, merhamet ile cengâverliğin nasıl at başı gidebildiğini görebiliriz.

Dede Korkut öğretilerinin Türk tarihi ve kültürünün anlaşılması açısından günümüze etkileri nelerdir?

Türk kahramanlık destanlarında terennüm edilen olaylar ve bu olaylarda rol alan bahadırlar Türk toplumunun tarihi ile düşünüş ve inanış sistemleriyle destanları meydana getiren toplum ve çevre şartlarıyla birlikte değerlendirilmelidir. Türklerin destan devrini yaşayacak kadar köklü tarihe ve destan türünü oluşturacak yaşayış tarzı ve düşünce dünyasına, coğrafi zemine, mücadele şartlarına ve kültürel zenginliğe sahip oluşu çok sayıda “doğal” destan meydana getirmesini sağlamıştır. Atlı bozkır kültüründe, açık ve geniş mekâna bağlı yaşama, Türkler için destanî hayatın edebî türde ifadesini bulması anlamına gelmiştir.

Halk dilini yansıtan gelişmiş üslup

Hikâyeleri dil ve üslup bakımdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Manzum ve mensur ölçülerle dile getirilen Dede Korkut hikâyelerinde, Oğuzca’nın, çok canlı, elle tutulur tasvir ve benzetmelere dayanan, akıcı ve etkileyici halk dilini yansıtan gelişmiş üslup özelliklerinin sergilendiği görülmektedir.

Ünlü Tarihçi Fuat Köprülü , ‘Terazinin bir gözüne Dede Korkut'u, diğer gözüne bütün Türk Edebiyatı’nı koysanız yine de Dede Korkut ağır basar’ demiştir. Bu sözden yola çıkarsak Dede Korkut Hikâyeleri’nin edebi değeri ve içeriği nedir?

Dede Korkut Kitabı’ndaki anlatıların yapısına baktığımızda nazım ve nesir bir arada görülür. Bir destan, hem nazım şeklinde ve hem de nazım ve nesir karışık şekilde düzenlenmiş olabilir. Oğuz Türklerinin Dede Korkut Kitabı’nda görüldüğü gibi, nazım ve nesrin karışık halde bulunması, Türk boylarının edebî yaratmalarında oldukça eski bir geçmişe sahiptir.

Çok güçlü ve özgün bir metin

Diğer dillerde bu tür metinleri tanımlayan bir terim, anlatım bulunuyor mu?

İngilizce’de bu şekli ifade edebilecek bir terim bulunmamaktadır ve Dede Korkut’ta başka edebiyatlardan alınma bir yer yoktur. Çok güçlü ve özgün bir üslup vardır Dede Korkut’ta. His, fikir ve heyecanı, destan ruhu ile hikâye etkisini birlikte barındırır metinler. Dede Korkut metinleri sadece Türk edebiyatı sahasında değil, dünya çapında düşünüldüğünde de paha biçilemez bir kültür hazinesidir.

Dede Korkut’un UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültür Mirası Temsili Listesi’ne alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk kültürünün tanınmasına katkısı olacak mı?

Şüphesiz. Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan’ın ortak dosyası olarak UNESCO tarafından değerlendirmeye alınan ve listeye dâhil olan Dede Korkut, hepimizin üzerimize düşen gayretleri de göstermesi neticesinde hak ettiği ölçüde Türk kültürünün daha da tanınmasında etkili olacaktır diye düşünüyorum.

Kendi kültürel kodlarımız önemli

Dede Korkut’u ve hikâyelerini toplum olarak yeterince tanıyor muyuz? Özellikle ABD kaynaklı şiddet kullanan hayali karakterler tüm dünya çocukları tarafından bilinip taklit edilirken, Dede Korkut gibi bilge öğretilere sahip destansı bir karakter çocuklar üzerinde daha olumlu bir etki oluşturmaz mı?

Mutlaka oluşturabilir. Edebî metinler olarak kıymetini bildiğimiz Dede Korkut anlatmalarının günümüz dünyasının çocuklarının arayışları için cevap olabilecek nitelikte yapımlarla filmlerinin, çizgi filmlerinin, belgesellerinin, eğitim materyallerinin, oyunlarının tasarlanması ve sunulması gereklidir. Beğenmediğimiz veya kendi kültürel kodlarımıza göre uygun bulmadığımız şeyleri kötüleyerek yol almak, yol aldırmak mümkün değildir. Tercih etmediğimiz ve istemediğimiz ne varsa ondan daha iyisini sunmak durumundayız.

Dede Korkut anlatıları bir ‘Oğuzname’dir

Verdiği bilgiler doğrultusunda ele alırsak Dede Korkut Hikâyelerini bir kimlik belgesi olarak da değerlendirebilir miyiz?

Türklerin, Oğuz Türklerinin tarih boyunca verdikleri mücadeleler, tarihî ve biyografik mahiyetli eserlerde olduğu kadar edebiyatta da işlenmiştir. Mitolojik anlatılarda, menkıbevî tarihte, tarih eserlerinde, destanda, destanî hikâyelerde, menakıpnameler ve atasözlerinde Oğuzların konu edinildiği eserler “Oğuznâme” olarak nitelendirilmiştir ve bu anlamda Dede Korkut anlatıları da Türk tarihi, devlet ve düşünce sistemi ile Oğuzların yaşayışı hakkında verdiği bilgilerle bir Oğuznâmedir.

Din faktörü hareket nedenlerinden biri

Bir destanı din faktörü nasıl etkiler?

İslamiyet öncesi Türk hayatından izleri, Şamanizm kalıntıları olmak üzere dağ, su, ağaç kültlerini ve İslam olduktan sonraki zamanın görünümleri aynı metinler içinde karşımıza çıkar. Arı sudan abdest alan kahramanlar iki rekât namazlarını kılarlar, Allah adına mücadele ederler. Destanlarda inanç, çoğunlukla din faktörü destan kahramanının hareket nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkar. Din uğruna veya din farklılığına bağlı mücadele, destanî olmak için engel teşkil etmez, epik karakteri ortadan kaldırmaz; kahramana bağlı olarak ortaya konulan hedefin ve mücadelenin ne uğruna gerçekleştirildiğini gösterir.

ABDÜLKADİR EMEKSİZ KİMDİR?

1972'de Konya'da doğan Abdülkadir Emeksiz, 1995'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. "İstanbul Folkloruyla İlgili Kitaplar İçin Açıklamalı Bir Bibliyografya Denemesi" konulu tez çalışmasıyla Türk Halk Edebiyatı Anabilim Dalı'nda yüksek lisansını tamamladı. 2005'de yardımcı doçent kadrosuna atandı. 2013-2014 yıllarında İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevini üstlenen Emeksiz, halkbilimi üzerine yaptığı çalışmalarıyla 2011'de doçent, Türk Halk Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarıyla ise 2016 yılında profesör oldu. Prof. Dr. Abdülkadir Emeksiz halen İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürütmektedir.