Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Temmuz 2019

Akıldın ve ahlaktan yanmak...

Farkında mısınız?

Hayatın anlamını yitirmesine paralel olarak yaşamı anlamsız kılan şeylerin sayısı gittikçe artıyor. Bunların üstesinden gelmek duyarlı olmakla oluyor. Anlamsızlık ortamında, anlama dair küçük iyi bir dokunuşun büyük bir iyilik dalgasına dönüşeceğinin farkındayız. Dolayısı ile acısını duymadığımız ve hissetmediğimiz hiçbir şeyin yarayı iyileştirmeyeceğini de bilmeliyiz.

Umutsuzluk ortamında yıkık dökük kalplerde bir düzelme oluyorsa…

Yaraya onaran bir elin, tatlı bir dilin dokunuşu olmuştur deriz. Kör olası haz ve hız tutkusu kalpteki boşlukları artırdığı gibi umutsuzluğu ve yalnızlığı da artırıyor. İyileşmeyen boşluklar büyük bir depremden sonra büyük kırılmalar gibi sarsıyor. Bu nedenle değerlerdeki yaraların iyileşmesi zaman alıyor. Tehlikenin erkenden farkına varılması gözden çok akıl ve gönülle oluyor.

Asıl tehlike ne?

Ahlaksızlık ve sapıklıktır!

Bunlar soysuzlaştırıyor…

İyi ve kötülüğün iç içe geçtiği zor ve tehlikeli zamanlardan geçiyoruz. Hayatın ya kazanını ya da kaybedeni olmak bizim elimizde. Geçte olsa zehirden derman çıkarabilir dolayısı ile kazananlardan olabiliriz. Yaraya merhem olabiliriz.

He şeyin bir çaresi var. Her derdin bir devası var ama ar damarı çatlamışlığın ne devası ne de çaresi yoktur. Ne demek istiyorum?

İnsanın cinsiyet rolleri saptıkça “Homoseksüellik, ensest ilişkiler, seviyeli birliktelik, Sex işçiliği” gibi sapıklıklar meşru zemine çekilerek aile ve tüm insanlık hedef alınıyor. Kötü olan gittikçe kanıksanması ve özgürlük alanları içinde görülmesidir. Bu, kıyametin kenarına gelindiğinin işaretidir. Sorarım aramızdan kaç kişi LBGT yürüyüşüne tepki göstermiştir? Kaç kişi bu büyük tehlikenin farkında olmuştur?

Martin Luther King’in dediği gibi insanlığın ortak geleceği ahlakı değerlerdir: “Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelerle, güzel binalarla ve milli gelirine değil, insanların ahlakı değerlerine bağlıdır.”

Muhayyel tanımlamalar yapmadan, dünyayı sürgün görmediğimiz gibi kendimizi de sürgünde ve çaresiz görmemeliyiz. Gayet net imtihandayız. Ya mahkûmiyeti kader sayıp başımıza gelene razı olacağız ya da acıtan, sömüren, ahlaksız düzenlere başkaldırıp Allah’a olan hesabımızı kolaylaştıracağız.

Hayatı kötülük ve kötülerden kurtardığımız gün her köşeye iyiler kurulacaktır. İşte o zaman karanlık başı ve köşe tutan karanlık kimliklerin gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır. Hayatta hiç savrulma olmayacaktır demiyorum ama iyiler çoğunlukta olunca savrulmalar daha az olacaktır. Ölümcül vuruşlar, yenen darbeler daha az olacaktır.

Kadim değerlerin uzağına düşme mesafemiz arttıkça, Allah’la olan kalp ve gönül mesafemiz de artıyor. Bu yüzden başımıza gelmedik şeyler kalmıyor! Kalp ve gönülde gerçek arınma olmadan hayatın istikametinde düzelme olmuyor.

Hedef insanı düzletmektir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi: “Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” Dünya üstümüze gelse de Allah’ın emrettiği şeyleri yapmak insanlığın hayrınadır.

İnsan aklından ve ahlakından yandığında dünya kalbinden ve yüreğinden yanıyor!

Benden hatırlatması…