Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2492.23
BIST 100
9489.45
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Eylül 2022

Bağ Bozumu

Osmanlı’nın son devrinde, Bediüzzaman Hazretlerinin ruh bağında oluşan nurdan salkımlar, cumhuriyetin güz mevsimi hükmünde ki dönemde,bağ bozumu Risale-i Nur olarak muhtaçların ellerine uzatılmıştır. Kendini üzümün kuru çubuğu hükmünde gören ve hasiyeti lezzetli salkımlara veren Bediüzzaman, salkım güvelerini yani batılı felsefecilerin, İslam deccallarının, pompalamaya çalıştıkları tabiatçılık ve başka sapık fikirleri çürüterek ve tahribatlarını ortadan kaldırmaya çalışarak, Âlemi İslam’ı minnettar bırakacak büyük bir hizmet yapmıştır. Evet, salkım güvelerine karşı kimyasal olmayan, ilmi ve imani hakikatlerle büyük bir muharebe yapılmış ve o muharebe reçetelerin zaferiyle neticelenmiştir, İşte semereleride milyonlar iman ehliyle meydandadır…

Tek parti dönemi, bu millete şiddetli bir güz mevsiminden sonra öyle bir kış yaşattı ki müminlerin ruhlarında şaşkınlık sarkıtları oluştu... O zor mevsim yani güz mevsimi, belki de tarihimizde hiç olmadığı kadar sert bir kışın geçeceğine başlangıç olmuştu. Üstadımızın ruh bağından dile gelen salkımların büyük bir titizlikle kaleme alınması, kıt imkânlarla ve elle çoğaltılıp dinsizlik kasırgalarının başladığı o karakış döneminde insanlar, kansız; imansız kalmasın diye ellerine nurdan salkımlar tutuşturulması tamda: “Ben lezzetli üzüm salkımlarının kuru çubuğu hükmündeyim” sözünün hakikatini ortaya koymuştur.

Fiziki olarak da gerçekten üzümün kuru çubuğu gibi zayıf ve çilenin çeşidini yaşamış olan Bediüzzaman, nurdan şerbet tulumbacıklarını kâh hücrelerde, kâh derelerde kâh tefekkür kulesi dağlarda satırlara takmıştır... O kuru çubuk, herkesten daha çok iman hakikatleri salkımlarıyla ruhunu doyurmuş ve her türlü karanlıklara karşı dimdik ayakta durmuş ve hiç çekinmeden hesap sormuş, hakikatleri başını feda edercesine haykırmıştır…

Bağ bozumu; İman Hakikatlerinin ortaya çıkması mevsiminden, kar kışa yoksulluk ve türlü cefalarla girenlerin damarlarında sımsıcak iman kanı akmaya başlamış, mukaddesata sahip çıkan eller çoğalmıştır… Davaları nur, yüzleri nur insanlar, kuru çubuktan çıkan lezzetli salkımların etkisiyle hayata ve her şeye bakış açıları değişmiştir. Kur’an’ın nuruyla ve uhuvvetin sırrıyla öyle bir aydınlandılar ki; güzel ve hayırlı olana karşı muhabbet etmeyi ve harekette de müspet olanı prensip edinmişlerdir. Sadece kendi hizmetlerini değil, o kara kışta Kur’an’a hizmet eden kim var ise muhabbetle kucaklamışlardır… Evet,Cadde-i kübra-yı Muhammedînin (asm) ve mi'rac-ı Ahmedînin (asm) gölgesinde hakikate çalışan ve hakka erişen ve aynelyakîne yetişen binlerle ve milyonlarla kudsî mürşidler”e ve onların yetiştirdiklerine muhabbet ve dua etmeyi vazife bilmişlerdir… Âlemi İslam’ı ayakta tutacak harcın uhuvvet olacağına ve buna yakınlaştıracak tek vasıtanın ise şüphesiz ihlâs olduğuna inanmışlardır...

İmansızlık kışında, ruhun ihtiyacını gidermek ve kansız kalmamak için her bir hakikati kuru üzüm olan Risale-i Nurları, küfür anemisinden, iman zafiyetinden kurtuluş reçetesi olması için kullananlar, o ağır kış şartlarında, imanları sarsılmadan dimdik ayakta kalmışlar ve tek partinin zalimane işkencelerine beş para ehemmiyet vermemişlerdir… Üzümün yaşını bağbozumu işçileri olarak ağabeyler yemiş, şimdi bizlerde kurusunu… O vefalı ağabeyler, bağ bozumunda öyle fedakâr çalışmışlar ki… Onların heyecanını örnek alan kahraman Nur Talebeleri avuç dolusu; sayfalarca kuru üzümleri muhtaçlara sunuyor… Latin Amerika kuru üzümün tadını aldı, balkanlar, uzak doğu ve kışları çok ağır geçen Rusya ve bütün dünya o tadı aldı. Kuru üzümün; Risale-i Nurların gittiği yerlere ne yazık ki Vehhabîlik,Şialık ve FETÖ güveleri de gidiyorlar, ta ki o manevi üzümler insanlığı cana – kana ulaştırmasın diye…

Evet, madem Üstadımız kendini üzümün kuru çubuğu olarak görüyor, bizlerde kuru çubuk olmalıyız. Ancak kuru çubuktan ihlas ve uhuvvet salkımları çıkar. Eğer bunu beceremez isek münafıkların, nifak ve adavet güveleri bizleri yer bitirir… Ama yiyemeyecekler ve bitiremeyecekler… Onlar küfürde öyle bir kansız kaldılar ki yıkılmaları an meselesidir. Yeter ki hep birlikte sebat edelim ve daha fazla birbirimize muhabbet edelim ve kuru üzümleri cebimizden ve de dilimizden eksik etmeyelim ki kansız kalmayalım…