Bir de ciddiyeti denesek!
Sakallı Celal’in ciddiyetle ilgili çıkışını çoğumuz biliyoruz. Türkiye’de meselenin çoğu durumda yöntem, teknik, araç, ideoloji vs. gibi hususlardan ziyade ciddiyetsizlik olduğuna ilişkin hayati vurgusu gün geçmiyor ki bir kez daha teyit edilmesin. Geçenlerde LGS sonuçları açıklanmış, ardından birinci yerleştirme sonuçları gerçekleştirilmişti. İkinci, üçüncü yerleştirme için süreç devam ediyor olsa da şu an yerleştirme sürecinin büyük kısmı şekillenmiş durumda. Yani elimizde sistemin işleyişine ve işlevselliğine ilişkin veriler var. MEB tarafından açıklanan genel istatistikler zaten vaziyetin iç açıcı olmadığını gösteriyor.
Bu
verilerden hareketle sistemin işleyişini ve işlevselliğini esaslı bir
sorgulamaya tabi tutmak gerekirken maalesef işin bu kısmı sessizce
geçiştirildi. Herkesin hem fikir olduğu başarısızlıktan şimdi akıl almaz
şekilde başarı hikâyeleri sunuluyor kamuoyuna. Basına yansıyan iki haber şöyle:
Meslek Liselerine İlgi Arttı, Anadolu İmam Hatipler Doldu. Bu iki başlıkta ilk
bakışta bir problem gözükmüyor elbette. Hatta bu iki başlık somut karşılığı
olan bir gerçeğe de işaret ediyor olabiliyor. Zaten cehenneme giden yolların
iyi niyet taşlarıyla döşeli olması gibi bizim bu yanlışlığı sürdürmemiz de
ancak sınırlı doğrularla mümkün olabiliyor. Yanlışlığa; gerçeklerin, doğruların
payanda edilmesi nedeniyle Sakallı Celal’in ciddiyet feryadına atıfta bulundum.
Şimdi
LGS verileri ve çok daha önemlisi ülke genelinde meslek liselerinin hali
ortadayken ‘Meslek Liselerine İlgi Arttı’ demenin anlamı nedir? Sadece birkaç
basit soru soralım: Meslek Liselerini tercih eden öğrenciler kimlerdir? LGS
sonuçları nasıldır? Bu öğrenciler örneğin hangi tür okullara yerleşebilecekken
oraları tercih etmeyip Meslek Liselerine yerleşmişlerdir? Bu yönde
uzatılabilecek soruları sıralamayı gereksiz görüyorum. Aynı şey ‘İmam Hatipler
Doldu’ haberi için de geçerli. Din Öğretimi Genel Müdürü’nün bir takım sayılar
üzerinden başarı hikâyesi yazması ne kadar gerçeğe uygun? Tablonun bütünü
açısından meseleyi ele aldığımızda bu genel başarısızlıktan nasıl böyle bir
tablo çıkıyor? İmam Hatiplerin dolmasının anlamı nedir? Okul tercih etme
sistematiği dikkate alındığında öğrencilerin neyi neye tercih ettiğini
belirlemek çok mu zor? Belirli bir sınırlılık hariç tutulduğunda genel
işleyişin nasıl olduğunu ilgili herkes bilmiyor mu? İstisnaları abartıp geneli
görünmez kılmanın bir anlamı var mı? Fen Lisesi varken acaba İHL’yi tercih etme
oranı nedir? Veya nitelikli bir Anadolu Lisesi varken İHL’yi tercih etme oranı
nedir? Aynı şey şüphesiz meslek liseleri için de geçerli? Tıpkı bazı İHL gibi
bazı meslek liseleri hariç yerleştirme sistemimizin işleyiş mantığını hepimiz
biliyoruz.
Dolayısıyla
önümüzdeki tablo bu iken bu tabloyu ciddiyetle ele almak, sorgulamak, daha
iyiye gitmesi için çaba sarf etmek yerine olanı meşrulaştıran ve sürekliliğini
sağlayan çarpık bir okumaya yol vermenin ne anlamı var? Genel eğitim
sistemimizin hali ortadayken bunu görmeyip meslek liselerine ilginin (neyse bu
ilgi!) artmasında veya İHL’nin dolmasında keramet aramanın bir gereği var mı?
Bütünü görünmez kılan bu konuşma, anlatmaya çalıştığı sözüm ona başarı
hikâyesiyle hezimetini saadet göstermek istemektedir. Bizim olanı başka türlü
göstermek gibi nevzuhur bir simyacılık yerine acı gerçeklerle yüzleşmeye, bu
yüzleşme için cesarete ve ciddiyete ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç giderilmediği
için Sakallı Celal Maarif Vekili Hamdullah Suphi’yi ciddiyete davet etmişti.
Aradan geçen onca süreye rağmen her alanda olduğu gibi eğitim-öğretim alanında
da ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey, ciddiyet.