Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Diktatör öldü ama 12 Eylül düzeni yaşıyor!

Türkiye tarihi, bir darbeler tarihidir. Darbeler konusunda dünyanın en tecrübeli halklarından birinin Türkiye toplumu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye'de tartışılan en önemli sorulardan biri, darbe tehlikesinin hala var olup olmadığıdır. Darbe tehlikesinin olup olmadığı sorusu, toplumsal dokumuzda darbe travmasının yaratmış olduğu derin korkuyu ve tahribatı göstermesi açısından önemlidir.

Topluma, siyasete, hükümete, sandığa ve insana yapılan her türlü müdahalenin darbe olarak nitelenmesi darbe travmasının yarattığı bir sonuçtur. 27 Nisan muhtırasının, 7 Şubat MİT müdahalesinin, 17-25 Aralık operasyonlarının, Gezi kalkışmasının darbe olarak nitelenmesi, toplumsal tahayyülümüzde darbe kavramının ifade ettiği sarsıcı anlamları, hatıraları, acıları ve kaosu ifade etmektedir.

Türkiye, 12 Eylül darbesi denilen karanlık bir dönemi yaşadı. 12 Eylül darbe düzeninin mimarı Evren, 98 yaşında öldü. Bütün darbeciler gibi, insanlığın hafızasında kara ve kirli bir iz ve miras bırakarak öldü. Evren, bir İttihatçıydı. O, İttihatçı militarizmin sembolüydü.

12 Eylül 1980 Tarihinde sadece bir darbe gerçekleşmedi. Aslında 12 Eylül düzeni, Türkiye'yi yıktı ve karanlık bir sistem icat etti. Bugün yaşanılan Kürt sorunu, paralel yapı, anayasa, seçim barajı, vesayet kurumları gibi büyük sorunların temelinde hep 12 Eylül düzeni vardır. Paralel yapı, 12 Eylül düzeninin bir ürünüdür.

Paralel yapı, darbeci geleneğini 12 Eylül'den miras almıştır. Paralel yapının 12 Eylül'ü kutsamasının arkasında onun 12 Eylül'ün öz çocuğu olmasından kaynaklanmaktadır. Paralel yapı ideolojisi, 12 Eylül'ü şu şekilde kutsamaktadır: " Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rehnedar olmuş bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, milli bünyeyi kemiren yıllanmış seretanlar berteraf edilebilsin. Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık bekleyişin tuluu00fb saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına alamet sayıyor; ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam" duruyoruz" (Sızıntı, Ekim 1980, Son Karakol) Paralel yapı ideolojisi, darbeci Evren'in cennete gidebileceğini ilan etmekte tereddüt etmiyordu (Milliyet, 31 Ocak 2005).

Paralel yapının cennetlik olarak müjdelediği Evren'in liderliğindeki 12 Eylül düzeni, Türkiye toplumunu enkaza çevirmiştir. Diyarbakır cezaevinde insanlık dışı işkenceler yapılmış, 650.000 kişi gözaltına alınmış, 1.683.000 kişi fişlenmiş, 230.000 kişi yargılanmış, 7000 kişi idamla yargılanmış, 50 kişi idam edilmiş, 171 kişi işkencede, 158 kişi açlık grevlerinde ve cezaevlerinde ölmüş, 5000 üniversite hocası işten atılmış, siyasi partiler kapatılmış, 300 gün boyunca gazeteler yayınlanmamış, 14000 kişi vatandaşlıktan çıkarılmış, 30.000 kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına kaçmıştır. 12 Eylül'de insanı yk etmek için her şey yapılmıştır. 12 Eylül, Türkiye'yi her açıdan bir harabeye çevirmiş, bütün insani ve toplumsal kaynaklarını tüketmiştir.

Paralel yapının cennetlik olarak müjdelediği Evren hakkında, darbeci arkadaşları dahi olumlu düşünmüyordu. 12 Eylül'ün darbecilerinden Bedrettin Demirel, darbe şartlarının olgunlaşması için beş bin insanın kanının döküldüğünü şöyle ifade ediyordu: "12 Eylül'ün geç yapıldığına inanıyorum. Arkadaşlarımın çoğu 'Tam olgunlaşsın, millet tarafından tasvip edilsin' dediler. Bana kalsaydı en az bir yıl önceden yapardım. Bir yıl çok kan aktıu2026Gelecek kuşaklar bizi lanetleyecek"(Milliyet, 15 Eylül 1988).

Bedrettin Demirel haklı çıktı. Bütün Türkiye, vebadan kaçar gibi bir darbecinin ölüsünden kaçtı. Evren'in cenaze törenine sadece militerler katıldı. Toplum, Evren'in ölümüne göstermiş olduğu tepkiyle darbeciliğin bütün biçimlerini ve bütün darbecileri tarihin karanlık sayfalarına ve Büyük Mahkemeye havale ettiğini ortaya koymuş bulunmaktadır.

12 Eylül düzeni, Türkiye'nin sırtında artık taşıyamayacağı ağır bir yüke dönüşmüş bulunmaktadır. 12 Eylül uygulamalarına yargı yolu açılmasına rağmen, Evren ve diğer darbeciler gerçek anlamda yargılanmadan bu dünyadan göçtüler. Türkiye'nin gerçek anlamda darbe hukukundan, darbe yapılarından, darbe anayasasından ve darbe zihniyetinden arınması gerekmektedir. Darbecilik, militarim ve paralelizm hastalıklarına karşı Türkiye, demokrasiyi, hukuku, barışı, refahı, özgürlüğü ve çoğulculuğu yeniden inşa etmelidir. 12 Eylül düzeni darbecilerle birlikte gömülmediği sürece, Türkiye'nin kendisine giydirilen deli gömleğinden kurtulması mümkün değildir. 12 Eylül, Yeni Türkiye'nin inşasının önündeki en büyük engeldir. Türkiye'nin önündeki en büyük meydan okuma, 12 Eylül düzeni parantezini bir daha açmamak üzere kapatmaktır. Evren'in şahsında somutlaşan ve sembolleşen darbeciliğin gerçek anlamda ölmesi için 12 Eylül düzeninin kurumlarıyla, anayasasıyla, hukukuyla ve ideolojisiyle ortadan kalkması gerekmektedir. Türkiye'nin mücadelesini verdiği Yeni Türkiye'nin kurulması için 12 Eylül düzeninden kurtulması gerekmektedir.