Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.44
Gram Altın
2472.28
BIST 100
9570.79
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Nisan 2021

Eğitim-öğretim alanı nasıl anlamsızlaştırılır?

Söylesek faydası yok, sussak gönlümüz razı değil. Salgının başından bu yana eğitim alanında yapıp ettiklerimize ilişkin bir takım eleştiri ve değerlendirmelerde bulunuyoruz. Ancak MEB, kurumsal olarak kendisine ve daha önemlisi topluma çıkardığı maliyete bakmaksızın kendi ezberini sürdürmeyi en temel politika olarak benimsemiş durumda. Hele hele buna bir de diğer kurum ve kurullar ile yaşanan uyumsuzluk eklendiğinde iş iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Salgının neden olduğu sağlık riskine ve tedirginliğe paralel seyreden ve şüphesiz sağlık riskini ve tedirginliği arttıran bir yönetsel kriz de yaşıyoruz.

Mevzuyu çok teferruatlandırmak istemiyorum. Ancak bir kaç başlıkta yaşadığımız kafa karışıklığına değinme mecburiyetindeyim. Birincisi ve çok önemli olan husus mevcut yönetsel tarzımızla ilgili. İnsiyatif almayı imkansız kılan, ilgili kurumları ve yetkililerini basit icracılara dönüştüren bir yönetsel tarzın oluşturduğu ciddi bir deformasyon söz konusu. Bunun ciddi bir şekilde ele alınması gerekiyor.

İkincisi MEB’in meseleyi anlama, kavrama ve çözüm üretme tarzı ve zihniyeti ile ilgili husus. Altını defaatle çizdiğimiz üzere salgının başlangıcından bu yana MEB salgın öncesi işleyişi sanal platforma aynı şekilde taşımaya odaklanan bir akıl tutulması ile yol almaya çalıştı, bugün hala bu ısrarında devam ediyor. Milyonlarca öğrenci gerekli teknik donanım ve beceriye sahip olup olmadığına bakılmaksızın bir uzaktan eğitim cenderesine sokuldu, yüzbinlerce öğretmen ve okul idarecisi yapılan işi anlamsızlaştıran, değersizleştiren bir pratiğe mecbur edildi. Büyük resmi görmemenin, içinden geçilen zamanın hususiyetlerini göz ardı etmenin getirdiği bir şaşkınlık içerisinde debelenip duruyoruz.

Üçüncüsü bu şaşkınlık halinin bir uzantısı olarak yaşadığımız kafa karışıklığı. Kamu yönetiminin tam bir fecaate dönüştüğü bu süreçte kesin tarihler açıklanıyor, açıklanan tarihlerin hem öncesinde bambaşka bir karar alınıyor. MEB hala hangi belirsiz zeminde karar açıkladığının maalesef farkında değil. Ve açıkladığı her bir kararın merkezden taşranın en ücra yerine uzanan bir iş ve işlem zinciri başlattığının ayırdına varamıyor. Dolayısıyla açıklanan ve iptal edilen her bir karar, milyonlarca öğrenci ve aileleri, öğretmenler ve okul yöneticileri, milli eğitimin taşra teşkilatlarının her bir birimi için yeni bir planlama, yeni bir organizasyon, yeni bir uygulama vs. demek.

Dördüncüsü ise son zamanlarda yaşamaya başladığımız devletin değişik kanallarından gelen karar ve açıklamaların birbiriyle çelişik vaziyeti. Önceki açıklamayla sonraki açıklama arasındaki çelişki yaşanıyor, kurumların, kurulların açıklamaları birbiriyle uyuşmuyor. Dolayısıyla her kafadan bir sesin çıktığı kaotik bir süreç yaşanıyor. Sadeleştirmek, basitleştirmek, mümkün olduğunca belirsizliği dikkate alan keskin olmayan bir dil kullanmak gerekirken maalesef üst üste binen yanlışların bizi sürüklediği bir anaforda savruluyoruz. Kamuyu yönetmesi ve yönlendirmesi gereken kurumlar bırakın yönetmeyi yanlışlarında bile sabit kalmıyorlar.

Teferruatlandırmayı gereksiz gördüğüm bu hususlar sadece yönetsel bir krizi ima etmiyor aynı zamanda zaten dökülen ve salgının iyice döktüğü eğitim-öğretim pratiğimizi büsbütün anlamsızlaştırarak herkes için sevimsiz bir angaryaya dönüştürmüştür. Eskiden eğitim-öğretim sisteminin mevcut halini eleştirirken anlamlı bir şeylerin olabileceği, olması gerektiği üzerinden yol almaya çalışıyorduk. Şu son dönemde yaşadıklarımız, yaşamak zorunda bırakıldıklarımız alanı büsbütün anlamsız bir şeye dönüştürmüş durumda. En büyük maliyet bu. MEB kurumsal itibarını aşındırmakla kalmadı içine sürüklediği ilişki ağıyla eğitim camiasını da itibarsızlaştırdı, öğrenci ve velilerini de muhatap kıldığı çelişkili açıklama ve uygulamalarla alanın makuliyetine ve meşruiyetine halel getirdi.