Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.96
Gram Altın
2432.87
BIST 100
9772.98
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Kasım 2020

Eğitim reformu söyleminde mevzu ne?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “eğitimde kapsamlı bir reforma ihtiyacımız var” şeklindeki tespitinden hareketle eğitimdeki genel görünümümüzü tartışmaya devam edelim. Son birkaç yazımda hayret etmemiz gereken şeyin başarısızlığımız değil başarı beklentimiz olduğunu vurgulamaya çalıştım. Buradan devam edelim. Neden başarısızlığımızı sürpriz görmeyelim ve neden başarılı olma beklentimize şaşıralım? Öncelikle eğitim bahsinde pek çok şey birbirine karışmış durumda. Başarılı olmak nedir? Ne olduğunda başarılı olmuş olacağız? Bu sorularda karşımıza iki husus çıkıyor. Birincisi, akademik başarı; eğitim-öğretimden geçen öğrencilerimiz kendilerine aktarılmak istenen müfredatı belirli düzeyde almışlarsa kendimizi başarılı göreceğiz. Ancak bunu yapamadığımız ortada. İkincisi, biraz daha işin eğitim boyutu diyebileceğimiz ve sistemin öğrencileri “makbul vatandaş veya insan” olarak yetiştirme başarısı. Belirlendiği şekilde düşünen, inanan, davranan, tepki veren bir insan yetiştirilmişse burada da sistemin başarılı olduğunu düşüneceğiz. Şimdi bu iki hususun yani akademik başarı ile makbul vatandaş veya insan yetiştirilmesinin doğru olup olmadığını tartışmayı bir kenara koyuyorum. Bu etraflıca tartışılması gereken çok önemli bir tartışma başlığı. Gelelim şu an tartışmasız kabul ettiğimiz bu iki hususta sergilediğimiz performansa. Bu hususlarda performansımızın ne olduğuna ilişkin veri sunmak anlamsız. Zira herkesin başarısızlığı kabul ettiği noktada başarısızlığı gerekçelendirmek için bir çabaya girişmeye gerek yok. Başarısızız! Güzel, o halde başarısızlığımızı kabul ettiğimiz ve kapsamlı bir reform yapmaya ikna edildiğimiz noktada birinci adım olarak neden başarısız olduğumuza ilişkin bir bakış/kavrayış edinmemiz gerekiyor. Neden başarısız olduğumuzu çözümlersek o zaman yapacağımız kapsamlı reformumuzun ne olacağı, nasıl olacağı da açıklık kazanacaktır. Evet, akademik anlamda neden başarısız olduğumuzu düşünüyoruz? Belirli yaş grubunun zihinsel, psikolojik, sosyal gelişimlerini dikkate alarak belirlediğimiz bir içeriği neden aktaramıyoruz? Belirlediğimiz içerikte mi problem var? İçeriği aktaran öğretmenlerde mi problem var? İçeriği aktarmaya çalıştığımız yerlerde mi problem var? İçeriği aktarma şeklimizde mi problem var? Bu minvalde sorular uzatılabilir. Ders araç gereci mi yanlış materyal mi eksik? Yöntem ve teknikte mi sıkıntı var? Nedir bu başarısızlığın gerekçesi? Daha da önemlisi başarısızlığın gerekçesinin bu veya şu veya o olduğunu ne zaman, nasıl tespit ettik?

Aynı sorular başarısız olduğumuzu düşündüğümüz “makbul vatandaş veya insan” yetiştirme hususu için de geçerli. Biz ne yapıyoruz da “makbul vatandaş veya insanı” yetiştiremiyoruz? Neyi eksik yapıyoruz da beklentimizi gerçekleştiremiyoruz? “Makbul vatandaş veya insan” tanımımız da mı problem var? Problemi “makbul vatandaş veya insanın” ne şekilde doldurulacağında mı görüyoruz? Bu hususta da soruları daha fazla uzatmak gerekmiyor. Aynı şekilde “makbul vatandaş veya insanı” yetiştirmede yaşadığımız problemin nedenlerini ne zaman, nasıl, ne tür bir yaklaşımla tespit ettik? Resmi bir hakikat düzeninin bir uyum aparatı olarak konumlandırılan “makbul vatandaş veya insanı”, mantık ve kurgusu itibariyle mi sorun ediyoruz yoksa aynı mantık ve kurguyla karışımı farklılaşmış yeni bir “makbul vatandaş veya insan” üretmek mi istiyoruz? Başarısızlığımız karışımda altın oranı yakalayamamaktan mı kaynaklanıyor yoksa insanın bir tür insandışılaştırılması olan bu tarz bir mühendislik faaliyetinin nesnesi kılınmasından mı kaynaklanıyor?

Başarısızlığımızın bir çözümlemesi olacak ki reform düzenlememizin bir içeriği olabilsin? Bizim şu an başarısızlığımıza dair bir çözümlememiz yok. Reformumuzun ne olacağı, nasıl olacağı gibi muhabbetin siyasal bir manipülasyon dışında bir anlamı yok şu an. Başarısızlığa ilişkin bir çözümlememiz olduğunda ve bu çözümlemenin ne tür bir çözümleme olduğuna ilişkin katılıma açık, çoğulcu bir kamusal tartışmamız olduğunda ve şüphesiz bu tartışma belirli bir olgunluğa ulaştığında bir çözüm bulma ihtimalimiz olabilir. Yoksa “eğitimde başarısızız” tespitimizin ve tartışmamızın mantığı ve kurgusu itibariyle bu şekilde olması “canımız çok sıkılıyor” yakınmasından bir farkı kalmıyor.