Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2413.92
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Mart 2023

Enkazdan kurtulma çabaları

Bir ayı aşkındır depremle kalkıyor, depremle yatıyoruz. Yatınca da rüyalarımızda depremler başlıyor. Korkuyla uyanıyoruz. Depremin enkazı kaldırıldı, ruhumuzun enkazı kaldı. Bir ay geçti, kimi insanlarda daha dün gibi deprem yaşandı hissi devam etmekte. Gerçi bunda artçı depremlerin de etkisi vardır.

Okullarımızda psiko-sosyal eğitimler veriliyor. Öğrenciler yönelik, velilere yönelik... Sınıflarda üç dört öğrenciyle ders yapılıyor. Hâlbuki depremde en güvenilir yerler okullardı. Herkes okula, camiye, diğer resmi binalara sığınmıştı. İnsanımızda şu psikoloji hâkim: Bir tehlike olacaksa-oluşacaksa çocuğumla, çoluğumla beraber olayım.

Depremzedelere psiko-sosyal eğitim gibi psiko-edebiyat eğitimi de verilebilir mi? Evet verilmesi lazım. Psiko-edebiyat eğitimlerinin de bir an önce başlaması lazım. Gerçi bunun da hassas bir tarafı var. Bu alanda yeterli materyal bulunmayabilir. Materyal oluşacaksa, oluşturulacaksa da insanlara geriye dönük değil ileriye doğru umutlar aşılamalıyız. Masal dinletileri, şiir dinletileri, hikâye okumaları, günlük, hatıra okumaları… Bana soracak olursanız masal dinletileri, şiirler de tek taraflı olmamalı. Depremi yaşayanın acısını dindirmeli bu masallar, şiirler ama depremi ona unutturacak dozda olmamalı.

“Bir rüya gördün evladım, geçer şimdi, dememeliyiz.”

Şunu demek istiyorum. Kimileri deprem sonrası kendisinde oluşan travmayı dağ kadar büyütmüş, ruhunda mumyalaştırmış. Bu durum, onlarla ilgilenilmediğini gösteriyor. Burada belli bir süre sonra psikolji-psikiyatri uzmanları devreye girmelidir. Edebiyatçılara kalan depremde yaşanılan travmayı olduğu kadar minimize, minyatürize etmelidir. Depremzedenin varsa yasını, taziyesini, acısını yaşamalıyız. Depremden bir hafta sonra yazar-şaire arkadaşımız Gül Kaçar Hanımefendinin Urfa’da taziyesine-yasına gittik. Kızı Adıyaman’da enkaz altında kalmıştı. Öyle olaylar anlattı ki Gül Hanım, bazı şeyleri burada anlatmaya dilim varmıyor, kalemim mecalsiz kalıyor. Bu durum-bu olay, ancak korku filmlerinde olur diyesi geliyor insanın. Ne yazık ki bu hakikat... Gül Hanım dün de kaldırılan enkazın ardından kızının ayakkabısının bir tekini bulmuş. Oradaki bir güvenlik görevlisi “buraya girmek yasak” hanımefendi, demişti. Ben, bu ayakkabının sahibinin annesiyim. Enkazda kurtulamayan kızımın annesiyim. Güvenlik görevlisi, çaresiz “efendim burada istediğiniz kadar kalabilirsiniz” demişti. Rahmet, rahmet, rahmet…

Çok şükür ki huzur, esenlik duygusu içerisinde yaşayan bir cemiyetimizde var. Böyle bir felaket Fransa’da ya da Batı’nın başka bir ülkesinde-bölgesinde olsa toplumlar iflas eder. Taçkıran salgınında gördük İtalya’nın halini. İnsanlar parklarda, sokaklarda, caddelerde ölüyordu. Bunu ülkemizde göremeyiz. Depremde yıkılan bir iki mağazadan çalınan eşyalar vardı. Bunları çalanları da oranın yerleşik halkı engellemeye çalışıyordu, “YAPMAYIN, ETMEYİN” diye. Hırsızlık maalesef bir hastalık, psikolojik bir hastalık. Toplumumuzda manevi yücelik, -manevi ahlak- bu hastalığı da bertaraf edebiliyormuş.

Enkazdan kurtulma çabalarını bu minvalde değerlendirelim. Artık manevi enkazımızı kaldırma zamanı gelmiştir. Aktif bir sabır gerekir bize. Bunu söylerken Şişli-Etiler ahalisinin “Allah’ım sabır ver ama çabuk olsun.” şeklinde değil. Hayatın hakikatine burun kıvırmadan sabır istemeliyiz. Sebat etmek gerekir. Duanın hız ve ritmine uymalıyız. Sabır acı ama meyvesi tatlıdır.

Sabır konusunda en kötü senaryoyu kendimizi hazırlamalıyız. Ve iyi senaryoyu bekleyeceğiz. İnanıyorsak bileceğiz ki bizi bilen elbette unutmamıştır. Bizi unutmayan da tehlikelere karşı koruyacaktır.

Konuyla ilgisi ne kadar var, bilmiyorum. Deprem sonrası Urfa İl Milli Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği bir online konferansta Prof. Dr. Nevzat Tarhan Hoca’yı dinlemiştim. Tarhan Hoca, Güney Afrikalı lider Nelson Mandela’nın bir hatırasını anlatmıştı. Mandela yirmi yıl hapiste kalmış. Onun kaldığı koğuşta da Hintli bir Müslüman hapis yapıyor. Mandela diyor ki “ben tam bir yerde pes edecekken.” Hintli Müslüman hayır pes etme, bizim kutsal kitabımızda diyor ki “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin.” Mandela için hayat senaryosu orada yeniden değişiyor. Yeni bir senaryo başlıyor ve sabrın sonunda hapis bitiyor. Mandela Güney Afrika’nın lideri oluyor.

Şimdi demem o ki yaşadıklarımızdan bir erdem-fazilet çıkararak hayatımızda yeniden bir adlandırma yapmalıyız.

Kalın sağlıcakla