Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2427.90
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Gemi yolcuları

Eylül ılık esintilerle, hazanı kuşanmış geldi günlerimize…

Güneşin bakir ve sımsıcak ışıklarına pencerelerimizi sonuna açarak, gökyüzüne ve yeryüzüne bakarak, nice hayırlı kararların insanlığın üzerine akmasını umut ederek;

“Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır / Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır” diyen Üstat Sezai Karakoç’un berceste mısraları dua sıcaklığında gelir aklımıza.

Yolcusu olduğumuz fâni dünyada ahir zaman vebası gibi insanlığı kuşatmış bir pandemi ile savaş verirken anlıyoruz bu yolculuğun ne kadar gerçek ve ahiret yurdunun ne kadar yakın olduğunu.

Vazgeçtiklerimizin sahibi, sahip olduklarımızın şahidi olduğumuzu anlıyoruz.

İbn Hazm; “Gerçekleştirilen her ümidin ardından üzüntü gelir. Bunun da sebebi, ya elde ettiğin şeyin seni terk etmesi ya da senin onu terk etmendir buyuruyor.

Kendi içimize doğru yolculuğa çıktığımız karantina günlerinde tefekkür, tezekkür ve derinlemesine bir teslimiyet ile eşyaya ve dünyaya bakışımızı sorgulamamız gerekiyor.

Yine Yunus Emre’ye ait olduğu söylenen mısralar; “Sular hep aktı geçti / Kurudu vakti geçti / Nice han nice sultan / Tahtı bıraktı geçti / Dünya bir penceredir Her gelen baktı geçti” diyor ya, bizlerde ev penceremizden dünyaya bakarken bu faniliği ve yolculuğumuzun hakikat durağındaki geçiciliğinin gerçekliğini duyumsuyoruz.

Bu yazıyı yazmama sebep olan Ebu Yusuf İshak El – Kindi’nin gemi yolcularından bahsetmeden önce, Def’ul Ahzân’da (Üzüntüden Kurtulma Yolları) kitabından bir cümleyi aktarmak istiyorum. Kindi ’ye göre; “kaybedilmeye elverişli bütün dileklerde musibet, geçici olan her şeyde acı ve keder, imkânsız olanı ummakta üzüntü ve sıkıntı, her güvenliğin sonunda korku vardır.”

İshak El Kindi’nin, Def’ul – Ahsan, (Üzüntüden Kurtulma Yolları) risalesinde anlattığı gemi yolcuları kıssasından bahsetmek istiyorum. Fâni dünyadaki konumumuzu ve yaptığımız dünya yolculuğunu sorgularken; bu yolculuğa anlamlı bir şerh düşecek olan gemi yolcuları hikâyesinden bahsetmenin anlamlı olacağını düşünüyorum.

Kindi’nin gemi yolcuları olarak anlattığı insanlardan bazıları, indikleri sahildeki tüm güzellikleri temaşa ederler, çiçekleri koklayıp gezip dolaşırlar ne yazık bu güzellikleri de almaya paraları olmadığı için hiçbir şey almadan gemiye dönerler. Bunlar da gemide rahat ve geniş yerler bulurlar.

Bazıları da büyülenmiş halde sedefleri, çiçekleri, taşları toplarlar. Çürüyüp gidecek olan nice çiçeği, bozulacak olan nice meyveyi yüklenerek gemiye gelirler, ancak geminin en iyi yerlerini önceden gelenler doldurmuştur. Buldukları dar bir yere yüklendikleri eşyalarla zar zor sığarlar, seyahat devam ettiğinde ise artık bozulup kokuşmaya başlayan ve büyük bir rahatsızlık veren yüklerini denize atarlar. Ama bu ağır yüklerin verdiği yorgunluk ve ıstırapla yorgun düşerler, daha sonra da bozulmuş çürümüş yemişlerin sebebiyet vermesiyle vatanlarına varmadan amansız hastalıklara yakalanırlar, kimisi de yolda ölür.

Yine bazı insanlar da sahildeki güzelliklere dalarak, gemilerini ve gitmek istedikleri vatanlarını unutup temaşa ettikleri ormana dalarak kayboldular. Tüm lezzetli meyveler ve uçsuz bucaksız uzanan güzellikler de gemiyi hatırlamalarına engel olur. Ama daha sonra kaybolup gittikleri ormanda nice tehlikeli yırtıcı hayvanlar, uğrayacakları kesintisiz, her şeyi unutturacak belalar da onları bekleyecektir.

Risalenin sonunda Kindi, üzüntünün afetlerinden korunmuş olarak, süreklilik yurdu ve iyilerin yeri olan en üstün vatana ulaşmak için, kralları köleleştiren güce, yani bütün fenalıkların ve acıların kaynağı olan öfke ve şehvet güçlerine yenik düşmemekten bahseder.

Hâsılı kelam sevgili dostlar şimdi yeryüzüne doğru dağıldığımızda, bindiğimiz dünya gemisinin has yolcuları olarak biz hangi yolcuları temsil ediyoruz bunu derinlemesine düşünelim…