Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2440.01
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Kasım 2022

İma yoluyla hakaret, yanıltıcı bilgi ve itibar suikastı

CÜNEYD ALTIPARMAK

Sosyal medyanın gücünün artması ve yaygınlaşması ile mevzuat değişiklikleri oldu. İtibarın korunması, ima yoluyla hakaret ve yanıltıcı bilgiyle karşılaşma… Bu üç konu daha sık gündemimizde… Bunlardan şikayetçi olmayan kimse yok diyebiliriz. Hemen herkesin başında.

Bunlardan ilki “ima yoluyla hakaret” meselesi. İkincisi ise “yanıltıcı bilginin yayılması suçu”. Üçüncüsü ise itibarımızın korunması… Hakaret olgusu Yargıtay’ın son kararlarında gayet geniş yorumlanmakta. Bunu zaman zaman sosyal medyaya yansıyan kararlarda verilen takipsizlik kararlarında okuyor, görüyoruz. Yanıltıcı bilginin yayılması suçu ise henüz yürürlükte. Haber verirken nelere dikkat etmek gerekiyor, netleştirmek lazım. Tüm bu hengamenin ortasında itibarımızı nasıl koruyacağız. Bu konular girift ve karmaşık. Biz yalın biçimde özetleyeceğiz.

Bu bağlamda beş soru üzerinden meseleyi biraz belirginleştirmek, netleştirmek istiyoruz. Sorularınız olursa [email protected] adresine e-posta atmanız halinde yardımcı olmaya çalışacağım. Sizin sorularınız üzerine yaptığım bu derlemelere böylece katkı vereceğiniz için şimdiden teşekkür ediyorum.

Cevap arayacağımız sorular şunlar:

İma yoluyla hakaret mümkün mü?

Yanıltıcı bilgiyi yayma suçunun unsurları nelerdir?

Verilen haber yanlış çıkarsa suç olur mu?

Paylaşımlarımda neler dikkat etmeliyim?

İtibar suikastına nasıl karşı koymalıyım?

1.İma yoluyla hakaret mümkün mü?

TCK 125. maddesinde yer alan hakaret suçu, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte “somut bir fiil veya olgu isnat etmek” veya “sövmek” suretiyle bir kimsenin itibarını düşürmek şeklinde oluşur. Burada belirtilen sözlerin somut ve net olması şartı aranır.

Her söz hakaret suçunu oluşturmaz. Toplumdaki hakaret algısı ile TCK’nın aradığı şartlar ve bağlam birbirinden faklıdır. Örneğin birisine beddua etmek, ona kötü dilekte bulunmak Yargıtay uygulamasında suç olarak değerlendirilmemektedir.

Yine eleştirinin dozunu kaçmış olursa; Yargıtay bu anlamda “ağır eleştiri” var diyerek suçun oluşmadığını kabul etmektedir. Örneğin bir öğrencisinin “sınav kağıtlarını okumuyorsunuz, itiraz edince de bize kafayı takıyorsunuz, sınıfta bırakıyorsunuz, bu iş bilmezliktir, eğitim adına rezil bir durumdur” şeklindeki ifadesi suç oluşturmaz. Yine kaba hitaplar da hakaret suçuna vücut vermez. “Sen kimsin be!” “ne mal olduğunu biliyoruz” “terbiyen yok senin” şeklindeki hitaplar hakaret suçunu oluşturmaz. Yine rahatsız eden her kelime, söz hakaret suçunu oluşturmaz. Rahatsız etmek amacıyla söylemiş “bu bir rezalet” “hadsizliğin son noktası” “cehaletin son durağı” ifadeleri de hakaret olarak değerlendirilmemiştir. Görüleceği üzere kapsam gün geçtikçe Yargıtay’ın yorumu ile daralmaktadır. 2022 uygulamasına göre “Haysiyetsiz”, “Nankör”, “Adın batsın”, “Kukla”, “Beceriksiz başkan”, “Adam değilsin”, “Sana belge verenin…”, “Eşkıya mısın?”, “Sen kim oluyorsun”, “Siz polis misiniz be”, “Suratsız seni”, “Beceriksiz herif”, “Seni paramla satın alırım” gibi ifadeleri hakaret olarak kabul etmemiştir. Pek tabi bu ifadeler suç değildir ancak hukuk mahkemesindeki yargılamada kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirip tazminata konu edilebilecektir.

Hakaret suçunda en önemli sorun, hitabın yani sözün kimse söylendiğinin net biçimde yazılmaması halindedir. Birçok siyasiye, yerel yöneticiye isim verilmeden yapılan hakaret içerikli söylemlerin ima yoluyla yapıldığı görülmektedir. Burada yapılacak hukuki işlemlerde TCK’nin 126. Maddesine dikkat etmek gerekir. Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun yani kime karşı söylenmiş ise o kişinin ismi açıkça belirtilmemiş olabilir. Ya da hakaret içeren ifade üstü kapalı geçiştirilmiş olabilir. Bu halde eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılacaktır. Bunun için özellikle sosyal medyada bağlamı doğru kurmak gerekir. Birkaç paylaşım öncesi sizden bahsedip sonrasında ortaya hakaretler savuran kimsenin bu suçu size karşı işlediğini ispat etmek için önceki paylaşımları, olayı ve paylaşım biçimini net biçimde ortaya koymak ve savcılığa böyle dilekçe vermek gerekmektedir.

Yanıltıcı bilgiyi yayma suçunun unsurları nelerdir?

Türk hukukunda yeni bir suç ihdas edildi. Geçtiğimiz günlerde TCK’ye eklenen 217/A maddesi ile “ (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. (2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” hükmü getirildi.

Bahse konu düzenleme haberin yalan olmasının yanında birçok şart arıyor. Aksi halde eylemi suç olarak değerlendirmiyor! Buna göre yeni düzenleme suçun oluşması için şu beş şartı arıyor:

1.Yayılan bilgi gerçek olmayacak, yanıltıcı olacak,

2.Ülkenin güvenliği ve kamu sağlığı ile ilgili olacak.

3.Halk arasında panik, korku ve endişe oluşturma kastı olacak.

4.Kamu barışını bozmaya elverişli olacak.

Aleni (yani ilgisi olmayan kişilere ulaşabilir) olacak….

Bu suçun oluşması çok nadir gerçekleşebilecek bağlamda düzenlenmiş. Bu konuda düzenleme yapılması ihtiyacı ile toplumun bu konuda “farkındalık” hissetmesi arasında bir yerde duran bir yaklaşımla yazıldığını düşündüğümüz bu madde ile ilgili birçok kimse kişi hakkında yanıltıcı bilgi vermenin suç oluşturacağı varsayımı ile konuyu bakmakta. Oysa bu düzenleme kamuya ve kamuyu ilgilendirecek, etkileyecek bilginin yayılması ile ilgilidir. Bu konuda birçok suç duyurusu bu mahiyeti itibarıyla takipsizlikle sonuçlanacağını değerlendirmekteyiz…

3.Verilen haber yanlış çıkarsa suç olur mu?

Tüm suçlar için basın veya medya bir takım koruma altına alınmıştır. Bunun genel olarak anayasal boyutu vardır. Yine bu konuda basın mevzuatında da düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerinden bazılarını şöyle anımsatalım:

Anayasa: “Basın Hürriyeti” başlıklı 28.madde, “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır.”

Basın Kanunu: “Basın özgürlüğü” başlıklı 3.maddesi “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir”

Ancak en önemli düzenleme TCK m.217/A’nın hemen altındaki, TCK 218. maddedir. “Ortak hüküm” başlıklı m.218 şöyledir: “(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.”

Buna göre bir medya mensubu haber unsurlarını taşıyan bir bilgiyi paylaşırsa TCK m.217/A’daki suçun faili olmaz. Peki haberin unsurları nelerdir? Hepimizin hatırlayacağı üzere bir haberi veren basın mensubu haberini gerçek olaylar, durumlar ve açıklamalar üzerine kurmak zorundadır. Olayları, durumları ve açıklamaları bir araya getirirken bazı sorular sorar. Bu sorular gazetecilikte 5N+1K olarak nitelendirilir. Buna göre “görünür gerçekliğe uygun”, “güncel” ve “kamuyu ilgilendiren” bilgileri paylaşmak anayasal koruma altındadır ve TCK anlamında suç olarak değerlendirilemez.

4.Paylaşımlarımda neler dikkat etmeliyim?

Ancak bu düzenleme (TCK m.217/A) bizlere daha dikkatli olma görevi yüklüyor. Zaten biraz da amacı bu. Nitekim maddenin gerekçesinde şöyle deniyor:

Bunları şöyle sıralamak isterim:

Size ulaşan bir bilgiyi, mahiyeti ne olursa olsun, paylaşırken, yazarken veya bir biçimde yayarken dikkatli olmak gerekiyor. Bu bilginin doğruluğunu araştırma ve tam anlamıyla emin olmak artık bir ödev. Bunun için resmî açıklamaları, teyit sitelerini, ilgililerin paylaşımlarına, gerekli sitelere bakmak bir gereklilik artık.

Paylaşımlarınızda dikkat çekmek için yazacağınız ifadelere dikkat etmeniz gerekiyor. Paylaşımlarınıza rağbet artsın diye yapacağınız “abartılı ifadeler” daha sonra size sorun teşkil edebilir. Örneğin, “şok şok”, “korkmakta haklıyız” “hepimiz tehdit altındayız” “her an bir saldırı olabilir” vb mahiyetli içeriklerin, paylaşımların dayandığı bilgiler yanıltıcı ise endişe, korku ve panik oluşturması mümkün olabilir.

Güvenlik, kamu düzeni ve sağlık konularında paylaşımlarda özen gösterin bu alana girmemek faydanıza girecekseniz de bilerek, somut veriye dayanarak yazın.

Kamu barışı, ceza hukukunda “sosyal yaşamın düzgün işlemesi, vatandaşların devletin ve hukukun egemenliği altında uyum ve esenlik içinde bir arada yaşamaları” demektir. Buna zarar verecek ifadeler, söylem ve mottolardan kaçınmak gerekiyor. Eleştirilerimizi ve düşüncelerimizi de açıklarken somut olgular üzerine dayandırmakla yükümlüyüz. Bir yorum veya yanlış anlama ile yapılacak irade beyanları kamu barışına etki edecek düzeydeyse, söz veya paylaşım toplumda bir infial uyandırabilir.

Unutmayalım ki bilginin bu denli hızlı yayıldığı bu çağda, konuyu ceza hukukunda düzenlemek bir gerekliliktir. Suç ihdasının amacı cezalandırmak kadar önlemektir. Sosyal medya okur yazarlığınızı arttırmamız gerekiyor. Bilgi kontrolünü yapmak hepimiz için gerekli. Düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi yaparken ölçüyü ve hukuka uygun zeminini korumak zorundayız. Daha çok empati kurmak hepimizin ödevidir.

5.İtibar suikastına nasıl karşı koymalıyım?

Bu dönemin özeti bence “çamur at izi kalsın” çağı. Zira bir kimse hakkında söylediğimiz bir yalanın, doğrusuna göre 70 kat fazla inanı var. Bunun için hem kendimizi korumak hem de başkalarını töhmet altında bırakmamakla yükümlüyüz. Hakkımızdaki bir karalamayı, yanıltıcı bir bilgiyi, çarpıtma içeren bir paylaşım hakkında neler yapmamız gerekiyor 11 maddede sıralayabiliriz:

İddialara öğrenince sakinliğinizi koruyun.

Yapılan paylaşımın etkileşimine göre bir yol çizeceğinizi bilin. Kimsenin ilgilenmediği bir hesap üzerinden yapılan bir paylaşım ile tanınan birisinin yaptığı paylaşım aynı ölçekte ele alınmayacaktır.

Paylaşım tanına birisi tarafından yapılmış ise onun itham ve iddialarına ilişkin olarak kendi hesabınızdan bir bilgi paylaşabileceğiniz gibi yapılan paylaşımın altına yorum yapmanız da mümkündür.

Bu konuları görmezden gelmek veya üzerine gitmemek bunu yapanlara bir cesaret vereceği için ölçülü bir karşı koyuş geliştirin.

Hakaret, iftira, kişisel verilerin kullanımı, özel hayatın gizliliğini ihlal gibi davranışlar veya ifadeler varsa mutlaka suç duyurusunda bulunun.

Paylaşımın ekran fotoğrafının alın.

Vaktiniz varsa e-noter uygulaması ile paylaşımı elektronik tespite tabi tutun.

Paylaşımı yapan medya mensubu ise bağlı olduğu gazete, dergi veya dernek gibi tüzel kişilikle irtibata geçin paylaşımın bir yönüyle onları da bağlayacağını ihtar edin.

Yine kişilik haklarına bir saldırı varsa içeriğin çıkarılması/kaldırılması için sulh ceza hakimliğine başvuru yapın.

Sosyal medya platformuna şikayette bulunun. Bunu platformun içindeki bölümleri kullanarak hızlıca yapabilirsiniz.

Bu paylaşımı kullanan hesaplarla irtibata geçip bilgi verip konuya ilişkin haksız fiile veya suça kendilerinin de dahil olabileceğini anımsatın.

Tazminat davası açma hakkınız da olduğunu unutmayın.