Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9705.41
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Şubat 2023

Kalpler pır pır ağızlar vır vır

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkez üssü olan, bir günde iki büyük deprem ile Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde can ve mal kayıplarına neden olan büyük bir afet kalplerimizi pır pır ettirdi.

Canımız yandı.

Depremin getirdiği o çaresizlik hissine karşı elimizin kolumuzun bağlı olması bir yana hayatlarımızda aslında gerçek ihtiyaçların bir anda farkına varacak vakti de bir anlığına denk getirdik.

Her ne kadar binlerce insanın yaralı kaldığı, yüzlerce insanın ise hayatını kaybettiği deprem afetine karşı devletimizin dört bir kolla mücadele ettiğini görmek çok güzel olsa da keşkeler içimizden geçti de durdu.

İnsanlarımız her bir taraftan çağrıda bulunuyor, yardımcı olmak için ellerinden gelenleri yapıyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığı camileri sığınmayı yeri olarak gösterirken Alevi Dernekleri ise Cemevlerinin kapılarını sonuna kadar açıyorlar.

Artık sadece zor zamanlarda bir araya gelebilme hâlini görmek insanı üzerken az da olsa yine de sevindiriyor maalesef...

Keşke birbirimizin farkına sadece zor zamanda varmasak...

Evvelinde de ahirinde de bu topraklarda hep birlikte yaşam sürdüğümüzü ve aynı mezarlıkları kendimize mesken tutacağımızı hatırlayabilsek...

Ama bazen olmuyor işte...

Kalplerimizin pır pır ettiği o zor zamanlarda aslında kapitalist dürtülerle zenginleşme araçlarına saldırışımız ne kadar da boş geliyor değil mi?

Hâlbuki göçük altında kalan bebekler, çocuklar, yaşlılar yani tüm canların yaşamak için kentsel dönüşüm konusunda uzlaşma olmasını beklemesi mi gerekirdi?

Canları korumak yerine daha fazla daire almak için hesap yapanlar sebebiyle kazması vurulamayan dönüşüm projelerinden belediyelerde rant kazanmak için fazladan çıkılan katlara kadar bu canların hesabını kimler verecek?

Aklımızın alnımıza çalınan karayı göremediği için duygusuzlaştığı yeni bir dönem mi bizi bekliyor?

Yoksa bu sefer ders çıkarıp da kentsel dönüşümün en büyük konut projesi olduğu gerçeğini anlayabilecek miyiz?

Toplanan deprem vergilerinin, ilgili yere harcanması için daha kaç can hiç olmalı?

Siyasetçilerin oy toplamak uğruna birbirlerini suçladığı o kısır tartışmalar şimdi o canları geri getirecek mi?

Ülkemizin nimetlerini paylaşırken kendilerini ayrıcalıklı gören bazı müteahhitlerin yıkılan binaların sorumluluğunu alacağını görebilecek miyiz?

İllaki onursuzluğun Japonya’daki bedelini mi talep etmemiz gerekiyor?

Yoksa başka çözümlerin mümkün olduğu bir Türkiye bizlere lütuf mu sayılır?

İnsanlarımızın ayrıştığı dünden, bugün ortaklaştığı bir tas çorbaya ne kadar hızlı geçtik değil mi?

İnşallah menfaatlerimizi de bu denli ortaklaştırarak, bizleri kandırmak isteyenlere karşı vatandaşlık haklarımızı talep edebiliriz.

Bizi kandırmak isteyenlere dönüşüm vaatlerinin detaylarını sorabiliriz.

AFET DÖNEMİNDE ENERJİ KITLIĞI

Japonya için gününün normali olan, bizim için ise hâlâ büyük bir afet olarak görülen depremin kış dönemine rastlaması aynı zamanda büyük zorlukları da beraberinde getiriyor.

Yıkılan binalarda gaz sıkışması ve patlamaların önüne geçilmesi için doğal gazın merkezi olarak kesildiğini biliyoruz.

Ama aynı zamanda elektrik de patlama riski taşıyan alanı tutuşturabileceği için kesiliyor.

Hayatın akışında olmazsa olmaz olan enerji bir anda yeşil enerji, yenilenebilir enerji, konvansiyonel enerji ayrımından çıkıyor.

Afet bölgesinde ışık ve makinaların çalışması için motorin ihtiyacınız hasıl oluyor.

Bu nedenle çevreci enerji sağlama imkânı neredeyse imkânsız bir hâl alırken konvansiyonel enerji kaynakları vazgeçilmez oluyor.

Petrol bazlı ürünler ısınma için de iş makinaları için de jeneratörler ile elektrik üretmek için de olmazsa olmaz oluyor.

Bu nedenle dünyanın yenilenebilir enerjiye ihtiyacı olduğu kadar kriz zamanlarında kolayca kullanacağı konvansiyonel enerji kaynaklarına da ihtiyacı olmaya devam edecek.

Petrol aramanın ve piyasaya ulaştırmanın ne kadar değerli ve önemli olduğu düşünülünce Türkiye’nin arama ve bulma faaliyetlerinde çok daha agresif olması gerektiği daha iyi anlaşılıyor.

Ülkemizi dört koldan daha müreffeh bir hale getirmek için artık rasyonel, hesap verebilir ve makul davranmanın zorunluluğunu anlamamızın vakti geldi.

Siyasetçileri ortak menfaatlerimizde birleşmeye zorlamazsak saçma gündemlerle bizleri avutmasına devam ederiz.

Benden söylemesi...