Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2488.98
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 May 2023

​Kitap molası XXIX; Gizlenimler

Son zamanlarda okuduğum her şiirin ayrı bir duruşun, duyuşun, duygu ve düşünce kimliğinin ifadesi olduğunu içselleştirmek mutlu ediyor. Görmeyi ve fark etmeyi geride bırakan bir güzelliği var çünkü duyumsamanın. Böylece yazılandan yazıcıya gidiyorum. Ele aldığım kitapta ses ögesi baskınsa şairin işitsel olduğu düşünüyorum, eserdeki şiirler daha ziyade pitoresk bir yapı ortaya koymuşsa görsel yönü güçlü bir şairle karşı karşıya kaldığımı fark ediyorum. Sezgisel şiirler şairinin dokunsal yönü güçlü bir karakter olduğunu fısıldıyor bana. Hülasa bir süredir eseri, yazanın hayatıyla irtibatlandırmayı seviyorum.

Şiirlerine edebiyat dergilerinden aşina olduğumuz Erhan İksamuk’un 2022’de Ototrof yayınlarından çıkan Gizlenimler’i şairin bir yıl arayla yayımladığı ikinci şiir kitabı. 99 sayfalık eserin girişinde Erdoğan Alkan çevirisiyle Arthur Rimbaud’un mısralarına rastlıyoruz (O Mevsim, Havuz). Kitabın adındaki “gizlenim” duyusal bir tesirin sığınağı olarak izlenimi de içine aldığı için dikkati çeken bir yerde duruyor. Gerek etimolojik gerekse anlam bilimsel olarak “Gizlenimler” diğer türlere kıyasla sırrolan, “saklı” nın yakınında bulunan şiire yakışmış bir isim. Erhan Bey’in kitabını adlandırma noktasında şiirin özüyle yakaladığı uyum, kapak görselinde de görülüyor. Kavuniçi bir arka fon üzerinde taş bir oyuk. Mağara girişi yahut kuyu ağzı gibi duran bu küçük yapı, antik şehrin bir parçasını andırır durumda. Eserin içindekiler kısmında ise “Mabet Ağacı”, “Giyotin Bakmanın Hizasında”, “Bâtın” ismini taşıyan üç alt başlıkla karşılaşıyoruz. Başlangıçta bu isimleri kitabın bölümleri olarak okusak da sayfaları adımladıkça her birinin uzun bir şiire ad olduğu anlaşılıyor. Şiirlerde benin merkeze alındığı bir tavır dikkat çekiyor. Kitaba şairinin vurguladığı değinileri göz önünde bulundurarak yaklaşıyoruz. Nitekim şiirlerini “bir defterde biriktirdiğini” söyleyen Erhan Bey, onların arka fonunda yaşanılan mevsim duygusunun velut kılındığını, inanç meselesinin ve ruhumuzun bir köşesinde soluduğuna inanılan yeryüzü macerasının garipliğinin atlatılamadığı hayret duygusunu ve gerilimi içeren (Mart, Kitap Haber, Erhan İksamuk ile Şiir Üzerine)” bir içerik taşıdığını belirtiyor.

Gömülürken görmeliyim kendimi/Sonra da akıbetini bensiz yaz akşamlarının/Bu iyi huylu bir dönüş olurdu ziyaret saatinden (s. 20)”

“Mabet Ağacı” adını taşıyan ilk parça, yoğun bir imge çeşitliliğiyle selamlar okurunu. Henüz bu safhada kelimeleri ham hâliyle kullanmaktan kaçınan, okurda çağrışımlar yaratmayı amaçlayan bir bilinçle karşılaşılır. Sadece sezgi yoluyla ulaşılabilecek bilgilerin his dünyasına dokunan büyüsü kuşatır okuru. Şüphesiz şair hayatın satır aralarında ve ince temaslarda yakaladığı gizleri “zamanın simyası/merdivenin kırık basamağında saklı kâinat (s. 13)” gibi mısralar üzerinden aşikâr eder. Okuru ile sembol ve sezgi yoluyla rabıta kurabilen şiirler sırrolma makamındaki şairin, sır katmanlarında dolaşırken sırrın peşinde koşma teamülünü de ortaya koyar; “Tanrım beni eskinin bilgisine işaret et (s. 22).”

Burada antik dönemler üzerinden tarihin sayfalarını bilinmezliğin bilgisiyle adımlayan şairin yaşadığı çağa ait olmadığının ve ruhunun uzun bir yürüyüşü içinde taşıdığının farkında olduğu da belirtilmelidir:

Ben mektup yazıyorum bin yıl öncesinden/serin yüzünüzde haklılığı su götürmez haz taneleri/kalbimi neresine gömecektim çağınızın/ne yana baksam/korkudur kavuşan demirden gagasına (s. 26)”

Kendini “yanımda yöremde ne şahmeran ne eumenidler/yalnız bayağı gürültüleri bunamış şehrin çıplaklığımda/ ben duvarın arkasındayım çağdan mustarip (s. 32)” mısraları ile devrinden soyutlayan, insanıyla zamanın ve mekânın ötesinden söyleşen bu tavrın baskınlığını diğer iki şiire kıyasla daha kısa olan “Giyotin Bakmanın Hizasında” başlığı altında da görürüz.

Kış sesleri biriktirmeyi öğrenmiştim/sesimle yetinmeyi öğrendiğim zaman (s. 47)”

Tematik olarak bir önceki şiir ile benzerlikler ihtiva eden parça, burada ağırlıklı olarak ikili ve üçlü hâlde sıralanan mısralar üzerinden bir yapı sergiler ve bu durum yer yer özdeyiş intibaı uyandırır. Bölüm içindeki mısra gruplarının her biri, kendi başlarına bağımsız şiir olabilecek kıvamdadır. Her ne kadar şairin özellikle orta kısımlarda vurguladığı “ben kelimesiz olamam” söylemini tekrarladığı kısımlarda bir ahenk göze çarpıyorsa da “Giyotin Bakmanın Hizasında”nın derinlikli bir çeşitlilik sergilediğini söylemek mümkün. Şüphesiz kısımlar arasında tesis edilen farklılığın kelime seçiminde görüldüğü de söylenmelidir. Şair Arap ve Fars kökenli kelimelere yer verdiği kadar “yılkı”, “ilenç”, “bungun”, “kargı”, “yalvaç”, “tin”, “lir” gibi eski Türk kaynaklarında kullanılan ancak bugün fazlaca kullanılmayan kelimeleri de şiirlerinde ağırlar. Kitabın “Bâtın” adıyla anılan son şiiri ise sezgisel ahengin en yüksek noktaya ulaştığı mısraları bünyesinde taşır.

ben kelebekler kadar ustası değilim zavallı yaşamımın (s. 79)”

Bâtın aşikâr edilenin zıddı. Görülüp duyulamayan, his yordamıyla fark edilebilen bir giz membaı… Nitekim sadece bakmakla kalmayıp tüm azalarıyla gören ve hisseden bir şairin yürüyüşüyle açılır burada kapı. Kurt inlerinden, vişne bahçelerinden, attar çarşılarından, intihar köşelerindeki kadınlardan, türbelerin yeşil bakışından, esrarlı suskunun tekniğinden, yorgun sabahların demirinden, sevilmeyişinden, dipnot düşülen mutsuzluktan, annelerden ve babalardan geçen (s. 73-74) geçen yazıcının muhayyilede çizdiği resim, ücra sokakların gizine çıkarır bizi. Böylece sezgi ağırlıklı saf şiirin daha modern ve üst bir dilini gördüğümüz şiirlerin bu kısmı, Erhan Bey’in mısralarındaki görsel yapıyı da anlamlandırmamızı sağlar. Yine Gizlenimler’de bulduğumuz bir diğer özelliğin yani aynı mısra içinde birbirine zıt dokunuşların daha net hissedildiği detaylar sunar bize Bâtın. Gül ile beton tezadı. Şair bu tezat üzerinden oluşturduğu anlam çeşitliliğini siyah ve beyazın uyumuyla verir okuruna.

ne kötü vazgeçmeyi bilerek başlamak seçilmiş yola (s. 77)”

Erhan İksamuk’u bu güzel eseri için kutluyor, şiirle olan arkadaşlığının devamını diliyoruz.