Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.94
Gram Altın
2323.68
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Ekim 2012

Kutsal Topraklar'ın kutlu kafilesi (2)

BU yol güzergahlarını izleyen Hacı kafileleri yolda kendilerine eklenen Hacı adaylarıyla birlikte genelde Ramazan ayının 20'sinden itibaren Şam'da toplanmaya başlardı. Değişik yerlerden gelen Hacı adayları burada toplanır ve Ramazan Bayramı bu şehirde geçirilirdi.
***
Sürre Alayı, bayramın hemen akabinde büyük bir törenle buradan yola çıkardı. Hacıların toplanma yerinde bulunması sebebiyle, Şam Paşası, Osmanlı döneminde her zaman ayrıcalıklı bir yere sahip olmuştu. Şam Paşası ya da o civarın kudretli beylerinden biri İstanbul tarafından Hac Emiri tayin edilir, o yıl Hac ile alakalı bütün işler bu Hac Emiri'nin riyasetinde gerçekleşirdi. Hac Emiri'nin en mühim vazifelerinden biri de çölleri aşmak zorunda olan Hacıların güvenliği idi. Bu yüzden Hac yolculuğu toplu bir halde gerçekleştirilirdi. 1864 yılına kadar kara yolundan deve, katır ve atlarla yola çıkan Alay, bu tarihten 1908 yılında Hicaz Demiryolu hizmete girene kadar vapurla gönderildi. Yolun kısalması nedeniyle Şaban ayının 15'inde İstanbul'dan kalkan vapur Beyrut'a giderdi. Hacı adayları buradan yine Şam'a geçerek bir araya gelirdi.
***
Şam'da toplanan kafileler, burada "ağır kervanlar" ve "hafif kervanlar" olmak üzere iki kısma ayrılırdı. Hediyeleri taşıyan Sürre Alayı, "ağır kervanlar" arasında yer alırdı. Ağır kervanlar kışın gündüz yol alıp, geceleri dinlenirdi. Yaz mevsiminde ise öğleden sonra saat 5'te yola çıkılır, sabah güneş doğduktan iki saat sonra mola verilirdi. Günümüze göre oldukça meşakkatli olan Kutsal Topraklara yolculuk sırasında Hacı adayları toplam 54 yerde konaklıyordu. Kafilenin hızı, taşımada kullanılan hayvanın cinsiyle de doğrudan ilgiliydi. Hız sıralamasında önce at, sonra katır, en son ise develer geliyordu. Ancak yavaş da olsalar her biri 3-5 beygirin yükünü taşıyabildiği için develer (bir deve 339 kilo yük taşıyabilirdi) daha çok tercih ediliyordu. Nakliye ücreti de yolculuğun mevsimine ve eşyaya göre değişiyordu. Ücret her batman (8 kilo) için günde 90 para ile 3 kuruş arasında iner çıkardı. Sürre Alayı'nın güvenliği konusunda ne kadar özen gösterilirse gösterilsin, beraberinde kıymetli hediyeler taşıyan bu Hacı kafileleri zaman zaman çöl bedevilerinin saldırısına uğrardı. "Urban" adı verilen eşkıyalar, ellerindeki silahlarla kafilelere saldırır, Hacıları öldürür ve hatta bunu kendilerine maişet kaynağı olarak görürdü. Bu soygun olaylarından biri Osmanlı'nın karışık olduğu IV. Mustafa döneminde meydana geldi. Sürre Alayı'nın baskına uğradığını duyan dönemin padişahı Sultan Mustafa üzüntüsünü ifade etmek için şu cümleleri kaleme aldı: "Niyet ettik Beytullah'a gitmeğe/ Hacerü'l Esved'e yüzler sürmeğe/ Arafat'ta hem vakfeye durmağa/ Takdir her tedbiri bozar dediler."
***
İstanbul'dan çıkıp Şam'da diğer Hacılarla bir araya gelen Hacı adaylarını ve beraberindeki hediyeleri, Kutsal Topraklara ulaştırmakla vazifelendirilen Sürre Emini, eğer sağ salim Mekke'ye varırsa yanında getirdiği "Name-i Hümayun"u merasimle Mekke Emiri'ne takdim ederdi. Mekke Emiri de nameyi öpüp başına koyar ve şehre 4 saat mesafedeki Mina mevkiinde padişahın mektubunu halka alenen okuturdu. Bunun ardından İstanbul'dan çıkan hediyeler, Mekke Emiri, Sürre Emini, Mekke Kadısı, Şeyhü'l Harem nezaretinde sahiplerine dağıtılırdı. Vefat ya da başka nedenlerden dolayı teslim edilemeyen hediyeler tekrar Sürre Emini'ne teslim edilerek, İstanbul'a geri gönderilirdi. Hac kafilesi Mevlid Kandili'nde yani Rabiulevvel ayının 12'sinde İstanbul'a geri dönmüş olurdu. Sultanahmet Camii'nde gerçekleşen Mevlid Merasimi'nde padişah ve devlet ileri gelenlerine Mekke'den gönderilen hurma ikram edilir, Haccın sağ salim gerçekleştiğine dair gönderilen berat okunurdu. Hacı evlerinde ise Hacı tehniyeleri haftalar, hatta aylar boyu devam ederdi. Mekke ve Medine'de hediyeleri alanlar, gönderenler için mukaddes makamlarda yıl boyunca dua eder, ayrıca aynı meşin torbalara kına, sürme, gümüş yüzük, hurma gibi ufak tefek hediyelerle mukabelede bulunurlardı. Yani bir anlamda Sürre Alayları, o devrin güç şartlarında Hacca gitme imkanı bulamayanlar ile Mekke- Medine arasında bir nevu00ee irtibatı temin ederdi.
***
Hac yolu, bazı dönemlerde çöl bedevilerinin baskınları sebebiyle kesintiye uğrasa da, Hac kafilesiyle Sürre gönderilmesi geleneği 1915 yılına kadar devam ettirildi. Hatta Osmanlı Devleti, Mekke Emiri'nin isyan etmesine karşın 1916 yılında güç şartlar altında Medine'ye hediyeler gönderdi. Osmanlı Devleti bu geleneğini, 7 düvele karşı savaştığı 1918'de paraya muhtaç olduğu bir dönemde dahi sürdürdü. Bu tarihte gönderilen hediyeler ancak Şam'a kadar ulaşabildi. Hediyeler, 1919'dan sonra artık yollanamaz oldu. Bununla beraber 1919-1920 yıllarında Sultan Vahdeddin tarafından Haremeyn fukarasına sadaka dağıtıldı. Padişahlık sıfatını taşımamakla birlikte Osmanlı hanedanından gelen ve Son Halife olan Abdülmecid Efendi, 1923-1924 yıllarında bu geleneğe resmen son verdi.
1. Dünya Savaşı'nda Haremeyn ile irtibat kesilinceye kadar devam eden bu gelenek; asırlar boyunca bu milletin hediyelerinin yanında, sevgi dolu gönülleri ve selamları Mekke ve Medine'ye taşıdı. İngilizlerin, Hicaz Bölgesi'nde Osmanlıya karşı kışkırttığı Şerif Hüseyin ve casus Lawrence'nin kirli oyunlarına direnen Fahrettin Paşa, Sürre Alayları'nın asırlardır "Kutsal Topraklar"a taşıdığı değerli hediyelerin büyük bir bölümünü yağmadan kurtararak, İstanbul'a geri gönderdi. Onun içindir ki, Fahrettin Paşa'nın destansı"Medine Müdafaası"nda "sürre"leri unutup, İngiliz altınlarına teslim olanların adaletsizliği içimizi acıtıyor. Mekke ve Medine'de saf saf olmuş fakirler, yolumuzu bekliyor. Ve hala Sürre Alayları ile teberru gönderen "Mekke ve Medine'nin Hizmetkarları" için dualar ediliyor...
Kaynakça: Adım Adım Hac ve Umre / Beşir Kitabevi
 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan