Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2436.12
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Temmuz 2020

MEB’in karnesi veya fazladan söylenen şeyi duymak!

Eğitim sistemimizde iki önemli sınav var. Bir tanesi LGS, diğeri de YKS. LGS temel eğitimden ortaöğretime geçişte, YKS de ortaöğretimden yükseköğretime geçişte başvurduğumuz bir eleme ve sıralama sınavı. Eleme ve sıralama sınavı olarak kullanılması bütün anlam ve öneminin bununla sınırlı olduğu anlamına gelmiyor elbette. Aynı zamanda akademik başarıya ve akademik başarının kök sebeplerine ilişkin hayati veriler de sunuyor. Örneğin MEB’in Eğitim Analiz ve Değerlendirme Raporları Serisi kapsamında 13’üsünü açıkladığı 2020 Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezi Sınav başlıklı raporunda değindiği gibi anne-baba eğitim düzeyinin öğrencinin başarısına olan belirleyici etkisi gibi.

LGS ve bugünlerde açıklanacak olan YKS verilerini etraflıca değerlendirmeyi sonraya bırakarak bu yazıda iki hususa değinmek istiyorum. Birincisi; sınava giren öğrenci sayısı. LGS sınavına bu yıl korona virüs salgını nedeniyle tüm 8.sınıf öğrencilerin başvurusu otomatik yapıldı. Böyle olunca sınava başvuru yapan öğrenci sayısı 1.671.337 oldu. Sınava katılan öğrenci sayısı ise 1.472.088 oldu. Bu veriden hareketle sadece şuna dikkat çekmek istiyorum. 2017’de ansızın TEOG’u kaldırmaya karar verdiğimizde ileri sürdüğümüz gerekçelerden birisi de sınava katılan öğrencilerin fazlalığıydı. Yeni sistemle öğrencilerin büyük kısmı merkezi sınavlara girmeyecek, herkes mahallesindeki okula gidecek vs. deniliyordu. Bugün gerekçe olarak kullanılan bu hususların nasıl keyfe keder şeyler oluğunu maalesef yaşayarak tecrübe ediyoruz. Kamu politikasını bu şekilde gerekçelendiren bir yönetsel aklın performansını bu tecrübe ışığında değerlendirmemiz gerekiyor.

Değinmek istediğim diğer husus ise LGS sınavına ilişkin doğru cevap sayıları ve bunların ne anlama geldiği, gelebileceği ile ilgili husus. Bilindiği üzere LGS’de öğrencilere Sözle Bölüm’de Türkçe’den 20, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük’ten 10, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’nden 10 ve Yabancıl Dil’den 10 soru soruldu. Sayıl Bölüm’de ise Matematik ve Fen Bilimleri’nden 20’şer soru soruldu. Peki, bu sınav sonuçlarında nasıl bir tablo ortaya çıktı? Öğrencilerimizin performansı nasıl oldu? Bu testlerde doğru cevap sayısı Türkiye ortalaması olarak şu şekilde gerçekleşti: Türkçe’de 20 soruda 10, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük’te 10 soruda 5,05 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisin’de 10 soruda 6,39, Yabancı Dil’de 10 soruda 3,53 doğru cevaplanmış. Sayısal Bölüm’de ise Matematik’te 20 soruda 4.89, Fen Bilimleri’nde de 20 soruda 10,21 doğru cevap verilmiş.

Merkezi sınavların öğrencilerin, okulların, ilçe ve illerin performanslarına ilişkin veri sunduğu kabul edildiğine göre aynı zamanda bu sonucun -her ne kadar yapılan sınav eleme ve sıralama sınavı olsa da- MEB’in performansına ayna tuttuğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Bu kabul “asıl suçlu kim?” şeklinde yanlış ve yanıltıcı bir noktaya bizi savurmasın. Bunu şunun için söylüyorum: Büyük ve genel problemlerin teknik ve lokal nedenleri olmaz. Yapısal problemlerin yapısal çözümleri olabilir. Tekraren değinmekte fayda görüyorum. Her ne kadar akademik başarısızlığa ilişkin tespitimiz sıralama ve eleme amacı belirgin olan merkezi sınavlar üzerinden dile geliyor olsa da hem bu sınavlar hem de diğer pek çok parametre tarihsel derinliği ve sistemik kökenleri olan bir akademik başarısızlık hikayemiz olduğunu doğruluyor. LGS testindeki veriler üzerinden sadece şuna dikkatleri çekelim. Sınav üzerinden öğrencileri bir başarı dizgesine yerleştirdik. Onlar bu yerleri üzerinden bazı okullara yerleşecekler. Ancak Türkiye ortalamasını baz alarak MEB’e 100 üzerinden bir karne verdiğimizi düşündüğümüzde şöyle bir tablonun ortaya çıktığını görmemiz gerekiyor. MEB Türkçe’den 50 (Geçer), T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük’ten 50,05 (Geçer), Din Kültürü ve Ahlak Bilgisin’den 6o,39 (Orta), Yabancı Dil’den 30,53 (Zayıf), Matematik’ten 24,45 (Zayıf) ve Fen Bilimleri’nden ise 60,05 (Orta) almış oluyor.

Bu sonuçtan hareketle ne diyeceğiz? Az mı çalıştık? Yanlış mı çalıştık? Yanlış yere mi çalıştık? Çalıştığımızı ölçen şey mi yanlış? Veya bu sistemin kendisi mi problemli? Veya hiç bir problem yok, biraz daha gayret göstersek düzelir mi?

Sonuçların yerleştirme için kullanılması dışında sistemin gerçekliğine ve işlevselliğine dönük bir gösterge olarak kullanılması önem ve anlam ifade ediyor. Aksi taktirde şu şu puanı aldı, bu testte doğru ortalaması şu veya anne-baba eğitim düzeyi ile çocuğun başarı durumu arasında şöyle bir etki var demenin bir anlamı yok. Her veri yürüttüğümüz iş ve işlemlerle ilgili zannettiğimizden çok daha fazlasını söylüyor ve bizim o fazladan söylenen şeyi duymak ve gereğini yapmak gibi varoluşsal bir görevimiz var. Evet bu varoluşsal görev ancak o fazladan söylenen şeyi duymak ile ilgili.