Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.55
Gram Altın
2498.31
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Şubat 2023

​Mehmet Özger ile Diriliş Edebiyatı

Batının Rönesans, Reform ve Sanayi devrimiyle aydınlanma(!) süreci yaşadığı zihinsel ve kültürel değişim, Tanzimat ile birlikte Osmanlı’da da kendini göstermeye başladı. Batılılaşma, toplumsal alanda kendini göstermekle beraber dinî, edebî ve sanatsal meselelerde varlığını ispatlamaya çalışmıştır. O güne kadar toplumda var olmayan pozitivist ve rasyonel akımlar peyda olup yeni bir akımın ayak sesleri ile edebiyatta yeni oluşumlar peşinde koşarken hedeflerine ulaştıklarına şahitlik ediyoruz. Her ne kadar, o zamanlar bazı sesler ‘öze dönüşü’ savunmak için dirense de gelen çığa engel olamadılar.

Lakin Necip Fazıl ile başlayıp Sezai Karakoç, Yedi Güzel Adam ve onların arkasından gelen şairler ve edipler bu durumu tespit ederek direniş nesline öncülük ettiler. Bu öncülün belli başlı şairleri başta olmak üzere, son elli yıla damga vuran bu ekolden gelen veya kalemi bu yönde kullanan şairlerin şiir okumaları üzerinden bilinçaltında dirilişin şifrelerinin kodlandığı ve değerlendirilmesinin yapıldığı bir kitap olarak karşımıza çıkıyor Mehmet Özger’in Dikiş Yeri. 2018 Yılının Ekim ayında Çıra Yayınlarından ‘Modern Şiir Okumaları’ kapak konusuyla yayımlanan Dikiş Yeri, 15 beş şair ve şiirinin okuması, bir de eleştiri yazısı ile toplam 127 sayfadan müteşekkildir. Aynı mahallede büyümüş olmamıza rağmen Sevgili Mehmet Özger ile daha önce tanışmamış olduğum için kendi adıma üzgünüm.

“Cahit Zarifoğlu Şirini Okumak” diyerek kitaba başlayan Mehmet Özger, son dönemin belki de en büyük sorunlarından birine değiniyor. Sosyal medyaya baktığımız zaman sözü en çok paylaşılan şairlerin başında gelen Cahit Zarifoğlu, sözleri ne kadar çok paylaşılmış olursa olsun şiirlerinin anlaşılamamasından yakınılır. Bu kadar anlaşılmaz oluşuna karşın o kadar sözünün paylaşılmış olmasını Zarifoğlu’nun bilgi birikimiyle değil de yaşanmışlıklarla anlaşılabileceğini anlatıyor bize Sevgili Özger. Hatta bu durum ile ilgili olarak Zarifoğlu’nun sözüne de atıf yapıyor: “Hiç kimse, şu ya da bu şiiri anlamak zorunda değildir. Şiirimi bana şikâyet ediyorlar. Anlamıyorlarsa niye rahatsız oluyor bilmem?... Ben de botanikten hiç anlamam.”

Dikiş Yeri’ne genel hatlarıyla baktığımız zaman yukarıda belirttiğimiz batı normların edebiyatımızdaki etkilerine karşın son dönem şairlerinin duruşu üzerine temellendiğini söyleyebiliriz. Bunu Akif İnan’ın Divan Edebiyatı tarzında yazmaktaki ısrarında görebiliyoruz. Sayın Özger, Akif İnan için “Diriliş ve yerli düşünce kavramlarıyla aslında Tanzimat sonrasındaki Batılılaşmaya karşı bir reddiyeyi dile getirir.” diye açıklamıştır.

Herhangi bir kitabı okurken daha önce bildiğiniz konular ile karşılaştığınız zaman sizde var olan bilgi pekişmiş olur ve bir bakıma kitap, sizdeki bilgileri teyit ve tasdik ederek taşların zihninizde yerli yerine oturmasına vesile olur. Ancak bazı kitaplar vardır ki, okunduğu zaman daha önce bildiğinizi düşündüğünüz şeyleri yerle yeksan ederek sizlere yeni ufuklar açar. Aslında anlatmak istediği konu ile ilgili pek de fazla şey bilmediğinizi yüzünüze vurur. Belki size bu durum acıtıcı ve incitici olarak gelebilir, lakin kaliteli bir okur iseniz bu duruma üzülmek yerine yeni şeyler öğrenmiş olduğunuzun huzurunu duyarsınız. Dikiş Yeri’de işte tam da böyle bir kitap. Mesela Kamil Eşfak Berki ismini daha önce duymuş olmama karşın, bende ne kadar büyük bir boşluğu olduğunu fark ettim ve tekrar okumam gerektiğine kanaat getirdim.

Öznel yaklaşımlarla nesnel sonuçlara ulaşmaya gayret eden Sevgili Özger, değerlendirmeye tabi tuttuğu şairlerle ilgili bilgileri, yine şairlerin şiirlerinden örneklendirerek okurun zihninde kalıcı belleğe yerleştiriyor.

Mehmet Özger’in kitabının geneline baktığımız zaman, modern şiir okumalarını esasında Sezai Karakoç’un temellendirdiği Diriliş Edebiyatı olarak tanımladığı düşüncenin etrafında şekillenen şiiri temel alan şairler üzerinden bir okuma gerçekleştirmiş diyebiliriz. Bunu kendisi; “Diriliş düşüncesi de Sezai Karakoç’un güçlü bir ses olarak ortaya çıkışından sonra aynı yolu takip eden birçok şair yetiştirir. Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Alaettin Özdenören, Kamil Eşfak Berki, Ebubekir Eroğlu, Cahit Koytak ve Necat Çavuş en başta sayabileceğimiz isimlerdir. Bu şairlerin dışında adını unuttuğumuz ve 90 sonrasında yazan onlarca şair daha ekleyebiliriz listeye. En az otuz civarında şairin aynı düşüncenin takipçisi olduğu düşünüldüğünde bir Diriliş Edebiyatı’ndan söz etmek yersiz olmayacaktır.” sözleriyle dile getiriyor.

Aslında Mehmet Özger, baklayı ağzından çıkarmış oluyor Dikiş Yeri’nde. Bu kitaba, Dikiş Yeri yerine Diriliş Akımı demek daha doğru olurdu kanaatimce. Son dönemde dağınık olan şiir ve şairlerin belki de böyle bir akıma ihtiyacı vardır. Bu durum, hem son dönem şiir tanımlaması, hem yeni bir dönemin kurulması, hem de ahde vefa adına önemli olacaktır. Kaynak belli olunca, varılacak hedef daha da kıymetli ve anlamlı olur. Onlarca şairin farklı kapılar açarak vardıkları yer, bu kitaptan da anladığımız üzere Diriliş Edebiyatı’dır. Ancak bugüne kadar bunu kimse Mehmet Özger kadar açık bir yüreklilikle ifade edebilmiş değildir. Bu açıdan bakıldığında Dikiş Yeri’ni önemli buluyorum.

Hangi işi yaparsanız yapın gün gelir sizi de sigaya çeken bir Molla Kasım bulunur. Yaptığınız iş bir şekilde kayıt altına alınmaktadır. Hele ki, yazarsanız ve bir şeyler yazıyorsanız, işiniz daha da zordur. Çünkü siz yazdıklarınızla ortaya bir eser çıkarıyor, yaptığınız işi belgeliyor ve aynı zamanda tarihe not düşmüş oluyorsunuz. Ben yaptım, ben yazdım, oldu, bitti! deme şansınız yoktur. Gün gelir, bir Molla Kasım misali biri sizi sigaya ve yazdıklarınızı tabir yerindeyse didikleyerek en ince ayrıntısına kadar incelemeye tabi tutar. Dikiş Yeri kitabında da Sevgili Mehmet Özger, bir Molla Kasım misali farklı şairlerin, ayrı zamanlarda, ayrı kapılardan aynı noktaya çıkan eserlerini değerlendirmeye tabi tutarak inceleyerek tarihe düşülen notların kaydını tutmuştur. Kayıt altına almanın kayıt altına alınmayı gerektirdiğini gözler önüne sermiştir. Bunu yaparken de yeni yazarlara da bir bakıma üstü kapalı olarak ‘yazarken dikkatli olunuz!’ diyor.

Mehmet Özger, bazen bir şiirden yola çıkarak şairin bütün eserlerini, bazen de şairin poetikasını anlamlandırmaya çalışıyor. Şiir okumaları yaparken konu, şiirin ötesine geçiyor olsa da nihayetinde yine başlangıç noktasına dönerek okumanın incelemesini mükemmel bir şekilde sunuyor. Bunun en güzel örneğini ise Haydar Ergülen’in “Bir’in içindeki çokluk ve çokluğun içindeki birlik.” sözünden hareketle ‘Nar’ metaforundan yola çıkarak meseleyi Alevî-Bektaşî kültüründen narı, ateş, aşk, çocuk, saflık ve dahası vahdet-i vücut bağlamından geçirerek şairin poetikasını da tahlil cihetine yönelerek ruhumuza da bir nar tadı bırakıyor. Biraz mayhoş, biraz tatlı…

Hülasa Mehmet Özger, şiirde yaklaşık son elli yıla ışık tutan bir devrin çıraları olan ve hala birçoğu hayatta olan şairlerin duruşlarını şiirleri ile ortaya koyan, verdikleri mesajları şiir üzerinden imleyen, yola yeni çıkacaklara da el feneri olacak tonda bir kitap olan Dikiş Yeri ile karşımıza çıkarken; şiir okumaları üzerinden ele aldığı şairlerin şiirlerinin dikiş yerinin aslında Diriliş Akımının temel noktası olduğunu gözler önüne sererek tarihe not düşüyor. Şiirin neden, nasıl ve niçin yazılmasının şifrelerini, şiir okumaları üzerinden verirken son döneme damga vuracak bir akımı da başlatmış oluyor. Diriliş Akımı, özelde Sezai Karakoç merkezli, genelde ise son iki yüzyıla damgasını vuran ve dünyayı bir yangın yerine çeviren Batı Medeniyetine karşı direnişin, Doğu Medeniyetinin ise küllerinden yeniden doğuşunun umudunu göğsünde bir nişan olarak taşımanın gerekliliğini ruhumuza nakşediyor.

Diriliş Akımı kavramını kendisi söylemese de dolaylı yollardan okuyucuya söyleten Dikiş Yeri, modern şiir okumaları üzerinden Diriliş Edebiyatı’nın temellerini atan bir eser olması hasebiyle şahsım adına kıymetlidir. Her ne kadar Mehmet Özger’in, “Ben demedim, siz dediniz!” deyişini duyar gibi olsam da “İyi ki demişsin!” diyoruz.

Tarihe notumdur: Diriliş Edebiyatı’nın, yeniden dirilişimize ışık tutması ve yolumuzdaki zorlukları kolaylaştırması umuduyla yeni dönem edebiyatımız için yeni bir çatı olmasını ümit ediyor ve hayırlara vesile olmasını diliyorum.