Meslek odalarının mesleğe hizmet dışı faaliyetlerine karşı hukuk niçin etkin işletilmiyor?
Millet olma bilincinin sağlanması
için toplumun aklı selim zeminin de buluşarak, doğrulara sımsıkı sarılması ve
tefrikaya düşmemesi gereklidir. Geçmişte toplumda oluşmuş düşmanlıklar aşılmış,
toplumsal kaynaşma sağlanmış ve bu sayede kardeşlik tesis edilmiştir. Toplumsal
çekişmeler toplumda korkuya neden olur ve kuvvet elden gider. Toplumsal düzeni
bozup millet olma bilincini baltalayanlara, “fersat çıkartmayın” dendiği zaman,
“Hayır, Biz ancak ıslah edicileriz” derler. Dikkat edin! Onlar bozguncuların ta
kendileridir; fakat bunun farkına varmazlar. Toplumsal düzeni bozanlar
birbirleri ile sıkı dayanışma ve işbirliği halinde iş yaparlar. Eğer aklı selim
sahipleri de aynı şekilde birbirine arka çıkmaz ve destek olmazsa, ne götürüp
ne getireceğini kestiremeyeceğimiz büyük bir fitne, kargaşa ve büyük bir
bozgunculuk patlak verir.
Toplumumuzda kitle oluşturan ve kitleleri temsil eden önemli
kurumlardan biri de meslek odaları ve bunların üst yapısı olan Birlikleridir.
Barolar, Tabipler Odası, Mimar ve Mühendisler Odası, Muhasebeciler ve Mali
Müşavirler Odası, diğer meslek odaları ve bunların Birlikleri Anayasal “kamu tüzel kişileri”, hizmet bakımdan
yerinden yönetim idaresidir. Anayasa m.135 gereği, meslek odaları, “belli
bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki
faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak
gelişmesini sağlamak, meslek
mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve
güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile
kanunla kurulan kamu tüzel kişilikleridir. Bu
meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Amaçları
dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine,
son verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir...” Yani, kısaca bir
mesleğe hizmet etmek amacıyla kurulur ve bu amacın dışında faaliyette
bulunmaları hukuka aykırıdır. Hepsinin ayrı birer Kanunu bulunmaktadır; görev,
yetki ve sorumlulukları ilgili kanunlarda belirtilmiştir.
Avukatlık Kanunu, Türk Mühendis ve
Mimar Odaları Birliği Kanunu, Türk Tabipleri Birliği Kanunu, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu gibi çok sayıda kanunla
düzenlenmiştir. Bu kanunlarla meslek
odalarının faaliyet konusu ve sınırı belirlenmiş, keyfi şekilde kullanılması,
suistimal edilmesi yasaklanmıştır. Faaliyet konusu Anayasa ve ilgili
kanunlar gereğince “mesleği mensuplarının, müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel
menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak,” ile sınırlıdır. Bu sınırın aşılması da açıkça Anayasa ve
ilgili özel kanunlarında “kuruluş amaçları dışında faaliyette
bulunamazlar.” hükmü getirilerek sınırlandırılmış ve yasaklanmıştır.
Buna aykırı hareket edenler için de açık hüküm getirilmiş “Amaçları
dışında faaliyet gösteren … Birlik ve Oda yöneticilerinin görevlerine son
verileceği” de Anayasa ve kanunlarda açıkça
düzenlenmiştir. Bu konuda da “Bakanlıklar
veya Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince
karar verileceği” düzenlenmiştir. Ayrıca, Bakanlığın düzenlemelerine ve
uyarılarına uymayan yöneticilerin de görevlerine son verileceği düzenlenmiştir.
Bunlara ek olarak, “milli güvenliğin,
kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın
gerektirdiği hallerde gecikmede sakınca varsa” derhal faaliyetten men edilir ve
karar yargı denetimine sunulur, hükmü ile konu netleştirilmiştir.
Meslek odaları, doğru
çalıştırılsa ülkemize çok büyük faydalar sağlayacağı, sivil diyalog sürecinde
kendi konularındaki sorunların çözümünde, birincil paydaş olarak çok büyük
faydalar sağlayacakları apaçık ortadadır. Bu verimlilik kaybının ortadan kaldırılması,
kamu kurumlarının ortak amaç doğrultusunda senkronize çalışmasının sağlanması, buna
engel olanlar ile ilgili de hukuk etkin şekilde işletilmesi sağlanmalıdır.
Uzun zamandır
kamuoyunda bilindiği üzere, bazı meslek odaları veya birlikleri faaliyet
konuları ile sınırlı hareket etmeyip adeta bir siyasi parti veya bir ideoloji
birlikteliği gibi hareketlerde bulunmaktadır. Meslek mensuplarının mesleki
sorunlarının çözülmesi için çalıştığından çok daha fazla, mesleki sorunların
çözümü ile hiçbir ilgisi bulunmayan konularda yaptıkları faaliyetler ve
açıklamalar ile kamuoyu gündemine gelmektedir. O kadar ki, meslekleri ile
hiçbir ilgisi olmayan konularda, hatta, suç ve suçlu ile ilgili konularda, daha
da ötesi, yargılamalar sonucunda verilmiş mahkeme kararları ile ilgili olarak
bile açıklama ve eylemler yapmaktan geri durmamaktadır. Kamu düzeninin sağlanması her gerçek ve tüzel kişinin hukukun meşru
sınırları içinde kalması ile mümkündür. Bu sınırın aşılması kaotik ve
anarşik bir toplumsal yapı doğurur. Toplumsal düzenin sağlıklı işlemesi için,
meslek odaları, “mesleki sorunlar ile sınırlı” hareket etmeli, eğer bu
sınırları aşarlarsa Kanunda “Bu meslek
kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Amaçları dışında
faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının sorumlu organlarının görevine, son
verilir ve yerlerine yenileri seçtirilir...” hükmünü işletmekle yetkili/görevli kamu
kurumları bu madde hükmünü işletmelidir. Kamu idarecileri ve siyasetçiler
açısından da kamuoyu önüne çıkıp mağduriyet şikayetleri yapmak veya paralel
meslek odası kurmak hukuku işletmek değil, sistemsizliğin sistem olduğu
toplumda hukuk sisteminde de sistemsizliğin sistem haline getirilmesi adımlarıdır.
Her iki davranış da toplumsal düzeni bozmaktadır.
Mevcut hukuk sistemimizdeki kurallar odaların faaliyet amacı
olan “mesleki sorunlar ile sınırlı” hareket etmesini zorunlu kıldığı için, hukukun
işletilmesi bu konudaki kaotik/anarşik yapıyı önlemeye yeterlidir. Buna rağmen,
mevcut hukuki düzenlemelerin yeterince etkili olmadığı da görülmektedir. Bu
nedenle mevzuatımız özel bir ceza hükmü ile takviye edilerek, “kuruluş
amaçları dışında faaliyette bulunan”
mesleki kuruluşların yöneticilerinin bu eylemleri özel bir ceza hükmü ile
cezalandırılmalı, görevi kötüye kullanma suçu kapsamına alınmalı veya özel bir
suç tipi oluşturulmalıdır.