Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2440.00
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Kasım 2022

Millet

Millet kelimesini ilk ‘kabirde cevap’ tekerlemesini her gün tekrarlatarak beyinlerimize ve gönüllerimize nakşeden rahmetli babaannemden duymuştum. Millet-i İbrahim’den olduğumuzu söylüyordu meşhur tekerleme. Resulullahın ‘Küfür tek millettir’ hadisi şerifi inananların tek bir millet olduğu hakikatiyle yüzleştirdi bizi sonraki yıllarda. Millet kavramını, ırkî ve etnik bir toplum yerine dinî bir aidiyeti ifade için kullanan Osmanlı yüzyıllar boyu Osmanlı üst kimliği altında dört gruba millet statüsü verdi. Milleti hakimiye diye adlandırılan Müslüman Milleti’nin yanı sıra zimmi olan Milleti sadıka olarak tarif edilen Ermeniler, Rum milleti adı altında bütün Ortodokslar ve Yahudi milleti Osmanlı’da millet statüsü verilen ana unsurlar oldu. Katoliklere Papanın milleti denildiği gibi 1914 yılında Süryanilere de Millet statüsü verildi. Fatih Sultan Mehmet’in uygulaması Millet sistemini Tanzimat Fermanıyla kaldıran Osmanlı’da eşit yurttaşları haline gelen ekalliyetler verilen bu haklarını devleti yaşatma, daha iyi yaşama yerine dış güçlerden aldıkları yardımlarla parçalama ve yıkma yönünde kullandılar.

Kilisenin en büyük kızı ‘Fransa’yı kilisenin en büyük düşmanı haline dönüştüren 1879 devrimini, İngiliz istihbaratının tezgâhladığı ataist idelojiler Kapitalizm, Darvinizm ve Marksizm tezlerini mutlak hakikat yerine koyan Osmanlı aydını ise Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük tezleriyle yakılan ateşe benzin taşıdılar. Kur’an da zikredilen hakikat ışığında kendi tezlerini üretemedikleri için batının tezlerine antitez üretmeden öte bir şey yapamadılar. Kendi tezlerini sunmadıkları için de ancak antitezleriyle, batının tezlerini birleştirerek bir sentez üretebildiler. İttihatçıların millet kavramı içine almak istedikleri ve işbirliği yaptıkları zımmi bütün unsurlar Sırp, Yunan, Bulgar, Arnavut, Karadağ, Romanyalılar el ele vererek Milleti hakimiyeyi yok etmek istediler. Gâvura gavur demenin yasaklandığı bir atmosferde Balkan felaketini yaşadık. Türklerle, Arapların ayrı millet oldukları fitnesi yayıldı enerji kaynaklarına çökmek isteyen İngiliz istihbarat kaynakları tarafından. Cezayir, Libya, Mısır, Yemen, Filistin, Suriye, Irak, Arabistan ve körfez kopartıldı bedenimizden. Bilahare Rusların, Fransızların, İngilizlerin ve Amerikalıların himayelerine aldıkları Ermenilerle yüzyıldır tanıma, tazminat ve toprak eksenine oturttukları mücadele devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denilir söylemi de bizi tarife yetmedi. Kıbrıs’ta bir parçamız olduğunu Kıbrıssız Anadolu’nun güvenliğinin sağlanamayacağını anladık ve 1974 barış harekâtını yaptık. Karşılığında ağır bedeller ödedik. Türk isimleri ve Türkçe yer isimlerinin değiştirilmesi için Bulgarların yaptıkları mezalim karşısında yine yüreğimiz kanadı. Bir parçamız da oradaydı. Batı Trakya’da Yunan zulmünün arttığı her dönem hıçkırıklarımızı içimize gömdük. Bosna’da batının yol verdiği Sırp-Hırvat çetelerinin vahşetleriyle ağladık. Çeçenistan’da şanlı direnişle coştuk. Kırım’da Rus zulmünü, Doğu Türkistan’da Çin soykırımını, Arakan’da Hindu yamyamlığını, Filistin’de İsrail mezalimini lanetledik.

Ermeni terörünün binlere yıllık devlet geleneği olan bu ülkeyi parçalamaya yetmeyeceği, Türk milli iradesini batıya teslim ettiremeyeceği için PKK terörü sürüldü devreye, ABD’nin Irak operasyonlarıyla Musul-Kerkük, Süleymaniye, Erbil’i yeniden hatırladık. 40 yıldır bu milleti Türk-Kürt ekseninde bölemeyen Siyonist maşası PKK terörünün Suriye’de devletleştirilme sürecinde Çanakkale’de en çok şehit veren vilayetimiz olan Halep’in varil bombalarıyla yok edilişini seyrettik.

Karabağ’ın Ermeni çetecilerden kurtarılışına sevindik. Topkapı Sarayı’ndaki Revan Köşkü’nü hatırladık Erivan’ın da kadım bir Türk toprağı olduğunu anlayarak ‘Bir millet iki devlet’ mottosunu haykırır olduk. Türk Devletler Teşkilatı ile gücümüze güç katacak yeni bir arayışa girdik. Başkan Erdoğan’ın G-20 zirvesi için Endonezya’ya hareket etmeden hemen önce, İstiklalde PKK terör örgütünün patlattığı bomba yaktı ciğerlerimizi. İstanbul’un işgal yıldönümünde gâvurların İngiliz askerlerini ellerinde Yunan bayrağı, sevinç gösterileriyle karşıladığı Cadde-i Kebir’de, Emek Sineması yanındaki binada MOSSAD’ın kurulduğu yere çok yakın bir bölgede patlatılan bomba ‘biz buradayız, sizi izliyoruz müsaade etmeyeceğiz’ mesajından başka bir şey değildi. Teröristin Halep’li olması, organizatörler arasında farklı etnik gruplardan birilerinin bulunması emperyalizmin terörü farklı bir konsepte taşıyacağına işaret ediyordu.

Cezayir’e yüzde 10 vererek enerji kaynaklarına çöreklenmek isteyen Fransa’ya karşı Türkiye ile yarı yarıya anlaşmasına verilmesi üzerine, Fransız parlamentosundan Karabağ’ı Ermeni toprağı sayan ve Azerbaycan’ın işgalci gösteren karar çıktı. Bu arada ABD’de Ermeni-Rum aşığı Türk düşmanı Nancy Pelosi koltuğu kaybetti.

Ve Türkiye’nin terör yöneticilerine mesajı Pençe-Kılıç’la çok net oldu. ‘Kafirle çatışmayı göze alan Müslüman’a Türk denir’ tespitinin gereği olarak İstiklal’de kalleşçe bir kadını kullanarak verilen mesaja, Suriye ve Irak’taki 600 kilometrelik alanda terör inleri ve onlara lojistik sağlayacak alanlar vurularak ‘biz de buradayız’ Türk milletini terörle bölemeyeceksiniz mesajı verildi.

Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz; Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

Milletin ayağa kalkacağı, millet şuurunun yeniden şahlanacağı günler yakındır. Yaşasın zalimler için cehennem…..

Vesselam…..