Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2409.49
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Haziran 2023

​Milletvekili yemini

İslam dini, hiç kimseyi inancı dışında yemin etmeye zorlamaz. Bir insan neye inanıyorsa inansın herkes kendi inancına göre yemin etme hakkına sahiptir.

Allah insanları hür olarak yaratmıştır. Hatta kendisini inkâr edenlere ve karşı gelenlere bile ölünceye kadar hürriyet bahşetmiştir. Allah’ın tayin ettiği hudutlardan Müslüman olarak ne eksik, ne de fazla yapma hakkına sahip değiliz.

Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Anayasasının maddelerine göre insanları inancı ne olursa olsun asla nazara alınmaz, Kemalizm’e ve laikliğe iman etmek tartışmasız bir uygulamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasına göre milletvekilleri, Atatürk’ün ilke ve inkılapları ve laiklik üzerine yüce Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerler. Bu yemin metninin diğer cümlelerinde bir problem yoktur. Vatanseverlik, insanlık ve adaletle ilgilidir. Şayet milletvekilleri bu yemini içmedikleri yapmadıkları takdirde halk tarafından seçildikleri halde milletvekili olamazlar.

Malum olduğu üzere Mustafa Kemal, cumhuriyet kurulmazdan evvel Balıkesir’ de meşhur hutbesini okumuştur. Dini Mübin-i İslam’a hizmet edeceğini, hilafeti koruyacağını büyük bir kalabalığa hitap ederek. halkın güvenini kazanmıştır.

Cumhuriyet kurulduktan sonra durum tamamen farklı olmuştur. Birçok insan şapka giymediği için idam edilmiş ve İstiklal Mahkemeleri kurumuştur. Bu mahkemelerde, hâkim olmayan üç Ali ülkenin dört bir yanını dolaşmış ve binlerce insanın idamına karar vermiştir.

Hilafet kaldırılmış, İslam’a ait ne varsa adeta kökü kazınmıştır. Avrupa ‘dan ithal edilen başta laiklik olmak üzere birçok kanunlar hayata geçirilmiş ve laikliğe aykırı hareket ithamıyla Said Nursi’nin yazdığı Kur’an tefsirleri olan Risale-i Nur kitapları bin defadan ziyade mahkemeye verilmiştir.

O dönemi yaşayanlar artık sindirilmiştir. Bir bekçi, bir köyü önüne katarak götürebilir hale gelmiştir. Bu konuları daha evvel defalarca arz etmiştim.

Şunu açık yüreklilikle ifade edelim ki, bu dayatmacı sistem maalesef birçok insanı münafık hale getirmiştir. Müslüman olmayan ben Müslümanım, laik olmayanın ben laikim, Kemalist olmayanın ben Kemalistim, Türk olmayanların da ben Türküm demeleri bu rejimin bir sonucudur. Bu uygulamayla insanların düşüncelerine ve imanına bile resmi ipotek konulmuştur.

Çünkü Kemalizm ve Türkçülük anayasanın hükümlerine göre imtiyazlı bir sınıf haline gelmiştir ve birçok insan kendisinin olmadığı bir mecraya sürüklenmiştir.

Milletvekilli yemini aslında Müslümanlar için asla bir yemin değildir. İslam’a göre yemin vallahi, billahi ve tallahidir. Allah’ın ismi zikredilerek yemin edilir. Hatta Kur’an a el basmak bile yemin değildir.

Milletvekili olarak seçilen her bir kimse inandığı mukaddesatına yemin etmelidir. Mesela Hristiyan, Yahudi, Mecusi veya bir dinsiz inancı ve mukaddesatına göre yemin etmelidir ki; yeminin asıl bağlayıcılığı ve inandığı mukaddesatına ihaneti olmasın.

Bu ülkede yaşayan her kes Kemalist ve Türkçü olmak zorunda değildir. Anayasanın bir an evvel değiştirilerek bir çok insanın inanmadığı bir yemine zorlanması onların tabiriyle ne demokratik, ne insani ve ne de ahlakidir. Hukukun da temeline dinamit koymaktır. YALANLARLA İTTİHAT, İTTİHAT DEĞİLDİR. Bu durum İnsanların inancına, aklına ve yaradılışına karşı yapılmış büyük bir inkâr ve hürmetsizliktir.