Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Ekim 2021

Muhalefete Muhalefet

Türkiye 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumda 25 milyon 156 bin 743 kişinin evet oyuyla yani seçmenin 51.41’lik kısmının kabul etmesiyle Başkanlık sistemine geçti. Sistemin sadeleşmesi otoritenin belirginleşmesi ile Türkiye, uluslararası arenada haklarını savunur hale geldi.

Bir İl, bir Kağan, bir Tengri kuralını düstur edinen Göktürk Kitabelerinde, “bir kına iki kılıç girmez, bir hatun iki er alamaz ve bir budunda iki töre olmaz. Töre tektir. Töre kesin ve keskindir. Kim töreye uya kutlanır. Kim ki töreye kıya katlanır” ifadeleri yer alıyor. 10 binlerce yıllık Türk töresinde başkanlık sistemi yer alıyor.

Muhalefetin tek adam rejimi diye yerden yere vurduğu cumhurbaşkanlığı sistemi de Türk’ün binlerce yıllık devlet geleneğinin bir tezahürüdür. Onun için Alpaslan Türkeş’inden Necmettin Erbakan’ına, Süleyman Demirel’inden Turgut Özal’ına kadar millet hayrına bir kararı uygulamaya koymak istediklerinde parlamenter sistemde karşılarına çıkartılan engelleri aşmak için mücadele veren bütün liderler başkanlık sistemini savunmuştur.

Türkiye’nin başkanlık sistemine geçme mücadelesinde 15 Temmuz hain darbe girişimini ABD’nin çocuklarının kaybetmesi üzerine hız kazandı. 2017 yılında yapılan referandumla fiilen sisteme geçilmiş oldu. Siyasi partiler yasası ve seçim düzenlemesi gibi sistemi destekleyici kanunların henüz çıkmamış olması ve ekonomimizdeki göstergelerin yönünü negatife çevirmesinin vebali Biden’in dostları tarafından başkanlık sistemine yükleniyor.

Bu süreçte, Türkiye’ye operasyon yapan ABD’li ajanları tek tek ortaya çıkarmaya başladı. Ajan rahip Brunson krizinin zirve yaptığı 2018’e 3.79 ile başlayan dolar kuru, 18 Ağustos 2018’de yapılan kur ataklarıyla 7.24 seviyelerine çıkarak Trump’ın söylemiyle Türk ekonomisi çökertilmek istendi. Karşınızda hiçbir kural tanımayan haydut devletlerin fonlarını gayrı ahlaki ve hukuksuz olarak bir gecede boşaltması veya ülkenizde yatırım adı altında ele geçirdikleri tedarik zincirleriyle fiyatlar üzerinde operasyon çekmesi (patates-soğan-patlıcan darbesi) gerçeği ile karşı karşıyaysanız sisteminizin pratik olması veya hantal olması çok önemli. Fonların çekilme korkusu yüksek faizi meşru hale getiriyor birilerinin gözünde. Oysa fonlar Türkiye’nin hukuk sisteminin alt üst edilmesi (Rahip Brunson’un serbest bırakılması) veya dayatmalara (PKK/PYD’ye göz yumulması veya Akdeniz’de haklarından vazgeçilmesi) boyun eğmeniz için silah olarak kullanılıyor.

ABD’nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford, Suriye’de PKK/PYD’nin kuracağı özerk yönetimin, Amerikan askeri şemsiyesi altında fiili küçük bir devlete dönüştürüldüğünü söylüyor. Türkiye buna sessiz kalmak istemediği için Bunak Başkan Biden tarafından, DEAŞ ile mücadeleye zarar vermek veya Suriye’de istikrarı bozmakla suçlanıyor. CHP’sinden İYİ partisine hepsi olaya Erdoğan’a vurulmuş bir darbe olarak bakıyorlar.

Yunan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, ülkesine yönelik bir saldırı durumunda Avrupa’nın tek nükleer gücü olan Fransa’yı yanlarına alan bir anlaşma imzaladıkları için övünüyor. CHP’sinden, İYİ partisine bizim muhalefet, Türkiye’nin nükleer enerjiye ulaşmak için verdiği mücadeleyi baltalamak için kimi nükleere karşı olmak gibi sözde insani söylemler kimi de biraz daha şark kurnazlığı yaparak ihaleye ödenen fiyat üzerinden toplumu dezenformasyona tabii tutarak emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyor.

Türkiye başkanlık sistemiyle bir çok sektörde olduğu gibi havacılık tarihinde de çağ atlarken, 58 havalimanından tek bir tanesi (Zafer Havalimanı) yolcu garantisi üzerinden iktidarı yolsuzlukla peşkeşle suçlama basiretsizliği de yine bizdeki Biden dostu muhalefetin zeka kırıntılarını gösteriyor. Pandemiye rağmen Türkiye’de 58 havalimanından 57’si tıkır tıkır işliyor. 17’si uluslararası uçuşlar yapıyorsa, 58’den bir tanesinin istenilen performansı pandemi ortamında gösterememesi bu başkanlık sisteminin zaafı olamaz. Bilakis muhalefetin ne kadar çürük ipe sarıldığını, eleştirebileceği bir konu bulamadığını gösterir.

Detaya girmeyeyim bir dönem Kastamonu havalimanının pistinde sığırların otladığı yönünde onlarca haber yapıldı. O haberi pompalayanların amacı dönemin iktidarını baltalamak olabilir ama, havalimanının yapılış sebebi, Karadeniz’den gelebilecek muhtemel bir Rus tehdidi karşısında bölgeyi savunacak uçakların iniş kalkış yapabilecekleri bir alanın olması gerçekliğiydi. Tehdit gelmedi havalimanı bu amaç için kullanılmadı. Aynı S-400 nerde aktive edildiğini soranlar gibi. Türkiye S-400’ü aldı. Tehdit geldiği an mobil olarak istediği bölgede aktive eder. Türkiye’nin 2,5 milyar doları çöpe falan atılmadı. Muhtemel bir tehdide karşı kullanabileceği bir sistemi elinde bulunduruyor.

Başkanlık sistemi düşmanları buluşturdu

Türkiye (Erdoğan) tank yapmak ister, Biden’in dostları Mehmetçik kamuflajını üstlerine geçirerek milli bir ağızla Türk ordusu Katar’a satıldı. Cümlesini kurar. Türkiye (Erdoğan) yurt içi ve Kuzey Irak’ta Teröristlerin inlerini başlarına geçirir, Biden’in dostları ‘Kürt sorunu HDP ile çözülür’ der. Türkiye (Erdoğan), Akdeniz’de haklarına AB ve Yunanistan tarafından çökülmesine mani olur, Biden’in dostları Türkiye’yi yayılmacı politika uygulamakla suçlar. Türkiye (Erdoğan) Karabağ’ın yıllardır makus talihini değiştirir Biden’in dostları, Türkiye’nin Karabağ’a cihadcıları gönderdiği iftirasını atar…

Sözün özü, Türkiye, emperyal güçler karşısında ülkenin çıkarlarını Başkanlık sistemi sayesinde çok daha güçlü olarak savunmaya başladı. Savunma Sanayi’ndeki yerlilik oranlarını yüzde 70-80’lere çıkardı. PKK terörünü bitirme noktasına getirdi. Ekonomisi ABD’nin hapşurması ile yatağa düşecek halden çıktı.

Bu yüzden Macron, Almanya, AB takımı, Türkiye’de insan hakları için başkanlık sistemini eleştiriyor, çıkarlarını daha kolay savunabilecekleri parlamenter sisteme dönülmesini istiyor. Biden, Türkiye’de otoriter diye tarif ettiği başkanlık sisteminin değiştirilerek, rahatça kontrol edebileceği, ajanlarının elini kolunu sallayarak gezdiği, Türk askerinin kafasına çuval geçireceği ortama, yani parlamenter sisteme dönülmesini istiyor. PKK ve terör örgütleri başkanlık sistemini faşistlikle özdeşleştirerek HDP-CHP ve diğerlerine başkanlık sistemini kaldırarak parlamenter sisteme dönülmesi için her şeyin yapılmasını dikte ediyor. FETÖ’nün bilinen bilinmeyen bütün sözcüleri, başkanlık sisteminden diktatörlük diye söz ederek parlamenter sisteme dönülmesini istiyor. SP, DP, İP gibi küçük figüranların yanına eklemlenmiş kimlik bunalımlı Gelecek ve Deva’lı tipler de başkanlık sisteminin Türkiye’ye zarar verdiğini bu yüzden parlamenter sisteme dönülmesi gerektiğini pompalıyor.

Türkiye, kendilerine muhalefet diyen bu kadar bilinmezin buluştuğu parlamenter sistemden geleceğini kurtarmak için başkanlık sistemine geçerek aydınlık yarınlara yelken açtı. Siyasi argümanlarını Türkiye düşmanlarından alan muhalefetin bütün algı operasyonlarına rağmen Türk milleti başkanlık sisteminin arkasında kapı gibi duruyor. Türk milletinin iradesi patates, soğan, patlıcanla da üçbeş kuruşla da satın alınamadı alınamaz.

Türkiye’nin bağımsızlığı ve çıkarları muhalefete muhalefetten geçiyor. İçerdeki figüranlarının Cumhur ittifakını parçalayamayacağını anlayan ABD bizzat olaya dahil olarak Ülkü Ocakları’nın terör örgütü olup olmadığının araştırılması işine geçti. Türkiye sevdalılarının toplandığı ülkü ocaklarından terörist çıkmaz ama, ABD’den PKK/YPG, DEAŞ terör örgütlerine verdiği destek dolayısıyla hesap sorulur…..

Vesselam….