Müslüman kadınları hedef alan Fransa'nın 28 Şubat'ı
Fransız Hükümeti daha
evvel Ulusal Meclis tarafından oylanan ve insan hakları örgütleri tarafından İslâm
karşıtı olarak kabûl edilen düzenlemeleri içeren yasa çalışmasına Ramazan
ayının başlangıcından kısa bir süre önce yeni değişiklikler eklemesiyle gündeme
geldi. Birçok İslamofobik maddelerin çoğu doğrudan Müslüman kadınları hedef
alıyor: Okul gezilerine refakat eden annelere yönelik peçe yasağı, kamuya açık
alanlarda 18 yaş altı Müslümanların başörtü takmasının yasaklanması, keza
havuz, deniz alanlarında haşema yasaklanarak mayo tipine getirilecek
zorunluluk, spor müsabakalarında peçe yasağı… Bu ayrımcı düzenlemelere karşı
dünyanın dört bir yanındaki Müslüman kadınlar temel hakları kısıtlanmak istenen
Fransa’daki Müslüman kız kardeşleriyle dayanışma göstererek sosyal medyada #PasToucheAMonHijab,
#HandsOffMyHijab (Başörtümden ellerini çek) etiketleri altında tepki veriyor. Bu
da hak mücadelesinde ortak duruş sergileme kadar dijital aktivizm yönüyle de
yeni bir örnek olarak hafızalara işleniyor. Bu küresel tepki de Fransa’daki “ayrılıkçılık”
ile mücadele adı altında “ayrımcılık” hükümleri taşıyan ve bu ek
düzenlemelerle İslâm karşıtlığını perçinleyen yasa tasarısına Fransa’daki hak savunucularının
sessizliğini afişe eden tezat ama güçlü bir duruş olarak dikkat çekiyor.
Fransa’da Macron’un “Kamu hizmetlerinde, okulda başörtüsü meselesi
benim işim. Laiklik bununla ilgili” sözlerinde olduğu gibi 28 Şubat’ın
güncellenmiş sürümü dedirten bakış Avrupa’da bir şekilde hep faal. Fransa
da dâhil birçok ülkeden gelen İslâm karşıtı uygulama haberleri ile Müslümanlar
için tehditkâr ve toplumsal barışı tahrip gücü yüksek sistematik beyânlar,
bilhassa Müslüman kadına yönelik yasaklarla İslamofobiyi yasalara dönüştürme
yönündeki eğilimle giderek yaygınlaşarak vahamet artıyor. Fransız Hükümeti’nin eylemleri, bir inanç grubuna
karşı sistematik ayrımcı bakışın legalize edilme çabasından başka değil ve bu
tabloyla Fransa’nın 28 Şubat’ı diyebileceğimiz uygulamalar en çok da Müslüman
kadınların haklarını hedef alarak dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. Bu
yönüyle kadın hakları savunucularının da firesiz karşı durması gereken bu yasa
tasarısıyla özgürlük tanınmayarak kılık-kıyafet seçimine müdahale ediliyor.
Fransa’dan ses verenlerin yorumlarında laiklik temelli bakışlı yasağı
meşrulaştırmak isteyenlere “bu sizin siyaset mücadelesi vereceğiniz bir savaş
alanı değil, sizinkinden başka özgürlük alanlarını ve vizyonlarını da kabûl
etmelisiniz” şeklinde söylemler de görüyoruz.
Fransa’nın yasama mekanizması açısından bu düzenlemeler geçmeyebilir; ancak şimdiye dek safahatta kısmen onaylanmış olmaları, kimi milletvekillerinin Müslüman kadınları kamusal alandan yok etmek için ne kadar ileri gitmeye hazır olduklarını göstermesi bakımından önemlidir. Bu değişiklikler geçer geçmez; ancak bu tartışmalarla bu söylemlerin normalleştirilmesi, bu ayrımcılık dilinin tetiklenmesi, laiklik üzerinden Müslüman kadının giyimine hudut çekilmesi girişimleri toplumsal barışa hasar verici olması yönüyle zarar vericilik bakımından bir şekilde misyonunu tamamlıyor. Fransa’da Macron’un eseri gerilimi şu örneklikle özetleyebiliriz; yasa değişikliğinin konuşulduğu tarihlerde Macron acil serviste çalışan başörtülü bir doktoru çalışmasından dolayı tebrik ederken başörtülü Müslüman kadınların özgürlüklerinden mahrum bırakan girişimlere imza atıyor, dolayısıyla bu ikilem de oradaki Müslüman kadınlar için güvensiz bir toplum düzeni teşkil ediyor. Dolayısıyla, bu yönüyle yasa tasarısı, toplum barışını hedef aldığı gibi genç kızların sokaklarda ve kamuya açık alanlarda başörtüsünü takmasını yasaklamak, havuza istediği mayo ile gelmesini yasaklamak keyfîdir, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere aykırıdır. Müslüman kadınların bedenlerine müdahale, giyimlerini laiklik adına düzenleme, hem İslamofobik, hem de baskıcıdır.
Bu, kâh Türkiye’de 28 Şubat sürecinde, kâh günümüzde Macron Fransa’sında değişik görünümlerde olsa da Müslüman kadınların ayrımcılığa uğramaktan emin olarak, hür seçimlerine müdahale edilmeden, giyimi dikte edilmeden, kısacası seçimlerini savunmak durumunda kalmadan kamusal yaşamda var olabilmek için mücadelesinin bir şekilde bitmeyen aşina hikâyesi…