Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2491.93
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Ağustos 2022

Öküzü de bağlasan oruç tutar

Kurana göre zekât açık hükümdür. Dinimize göre belirli bir miktar zenginliğe ulaşmış insanlar için malının veya kârının zekâtını ödemeleri farzdır. Burada sadece işin maddi boyutunu görüyoruz. Oysa sadece para ve maddi boyutundan görmemek gerekir.

Peki, ilmin zekâtı olmaz mı? İnsan vücudunun zekâtı olmaz mı?

Bir öküzü de bir yere sabit bağlayıp ottan uzak tutarsan o da oruç tutar.

İnsan vücudundaki birçok değer ve Allah vergisi özelliğin zekâtı yok mu?

Ne yapacak mesela âlim kişi?

İlmiyle hâdim olacak insan ve insanlığa.

Ârif, irfanıyla hayırlı hizmet edecek.

Evliyâ, kalp ve gönlüyle hayırlı hizmet edecek.

Her türlü hayırlı hizmeti verecekler. Sadece bir hayırlı hizmetle değil birden fazla hayırlı hizmetle insan ve insanlığa hâdim olacaklar.

Beyazıd-ı Bestami, Akşemseddin, Somuncu Baba gibi isimler sadece Allah’ın veli kulları mıdır?

Elbette ki hayır. Hem Allah’ın veli kulları hem de âlim kişilerdir.

Dolayısıyla her türden insani hizmet verilerek insan ve insanlığa hâdim olmak hem âlimler hem ârifler hem veliler için bir mecburiyettir. Bu hayırlı işlerde bunların dışındaki insanların olmaları da mecburiyettir. İnsana ve insanlığa hâdim olmak herkesin görevidir. İnsanın kendi bilgi ve yeteneklerine göre hâdim olarak yaşaması oksijen gibi şarttır.

O zaman sormak lazım…

Hangi hayırlı hizmetleri insan ve insanlığa verdiniz? Sizin dükkânda ne tür ekmek çıkıyor? Bir de biz yiyelim bu ekmekten. Bir de biz sebeplenelim.

İşte arkadaşınızın on açık, fark edilebilir hayırlı özelliğini sayın denildiğinde sayılacak bir özellik bulunamıyor ve sayılamıyor. Böyle bir şey olabilir mi?

Peki, insanın durumu böyleyse insan ve insanlık için önemli olan kuruluşların hali nasıldır? İnsan ve insanlık çalışmaları ilkel midir yoksa sistematik midir?

Başka bir makale konusu ama kısaca değinmekte fayda var. İnsan ve insanlık için en önemli kuruluşlardan olan sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin ilkel mi yoksa sistematik bir çalışma yürütüp yürütmediğini çok kolay anlayabiliriz.

Bir siyasi parti veya sivil toplum kuruluşu, gerek kendi kurumu gerek halk için bir çalışma yapıyor. “Durumumuz ne, ne yapabiliriz, kendimizi nasıl geliştirebiliriz” gibi konularda bir çalışma yapıyor olsun. Buraya katılan üç kişi, beş kişi, bin kişi ne kadarsa eğer hepsi aynı konuyu dinliyor ve aynı şeyi yapıyorlarsa gayet tabi çok ilkel bir yapı vardır.

Yok, eğer katılımcılar; “hepsi ayrı ayrı insanlar ve ben iletişimciyim, ben teşkilatçıyım, ben eğitimciyim, vesaire deyip kendi alanları ile alakadar olup bunlarla alakalı sorular sorarım der ve alanlarıyla alakalı işler yaparlarsa” bu iş tamamdır ve bu iş olmuş demektir.

İnsan ve kurumlar; edep ve ahlak, ilim ve yetenek, usul ve erkân yolculuğunda akıl, ahlak ve ilmine göre işlenmeli, değerlendirilmelidir. Ve sistematik olmalıdır. Yoksa hep ilkel olacaklardır. İlkel olan da akılsızdır, ahlaksızdır ve ilimsizdir. Buradan da asla hayırlı iş çıkmayacaktır.