Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2421.91
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Kasım 2022

Siyaset siyah setlerde yapılmamalı

Değerli okurlar giderek artan bir dozda iki zıt rengin kasvetli ortamına doğru savruluyoruz. Gök kuşağındaki renk cümbüşünü görmeyenler hiç olmazsa grinin tonlarının olduğunu görüp siyah setler üzerinde siyaset yapmaktan uzak durmalı.

Siyaset stüdyoları savaş alanı gibi kullanıldığında, hem insanlık hem de devlet zarar görür.

Cennet vatanımızda böyle bir sıkıntının yaşandığını görüyorum.

Nerede ise her alanda durum bu desem yanılmam.

Çok gerilere gidecek değilim.

Yakın zamanda gündemin ana omurgasına oturarak gündemi işgal eden birkaç mesele üzerinden birlikte akıl yürütelim.

En sondan başlayarak gidersek, İstiklal caddesindeki bombalı eylemle istikbalimizi karartmak isteyenlere verdiğimiz toplumsal tepki.

Bu menfur olay; can meselesi, beka meselesi hatta varlık meselesi olmasına rağmen yerli olmayan dolduruşlara gelerek klavyelerinin duşlarını kullanıp fikir ürettiğini zannedenlerin kaleminden veya dudaklarından dökülenleri gördüm.

Aman Allah’ım.

Beyinler mi dumura uğradı?

Yoksa biz ne zamandır böyle savrulduk haberim olmadı.

Her kafadan bir avazın ötesi bir savrulma bu.

Gâvurun ekmeğine ballı yağ sürdüğünün farkında bile olmayan sesi soluğu gür çıkan vur patlasın çal oynasıncı bir kesimle iç içe yaşamak gerçekten zor.

Eskiye özlem duyarak söylemiyorum ama biz böyle değildik. Devlet millet dendiğinde tüyler dikenleşir ve heyecan doruğa çıkardı.

Yazılanlara çizilenlere ve söylenenlere bakınca Allah Allah demekten başka bir kelime de bulamıyorum.

Allah Allah.

Değerli okurlar, istikbalimize İstiklal caddesinde canlarımızı yakarak göz dikmiş alçak hainleri koruyan ve devletimizi suçlayanlarla aynı çatı altındayız ve aynı oksijeni soluyoruz.

Amalı, fakatlı, veyalı kelimelerle kurdukları cümlelerden çıkan anlam, cinayeti devletimiz işlemiş ve vatandaş yalanlarla aldatılıyor.

Seçim için malzeme olarak kullanılacakmış gibi ipe sapa gelmez akla ve mantığa aykırı bir sürü saçma sapan kelimelerden oluşmuş laf salatası.

Tıpkı 15 Temmuz da birlik hamurumuzu sulandırarak devletimizi darmadağın etmek isteyen hain güruhun yediği herzeleri savundukları gibi bu cinayeti de böyle yorumlayıp aklımızla dalga geçenler var.

Birkaç gündür daha da kesifleşip burun direklerimizi sızlatan pis kokular, sureti insan bu güruhun işkembesinden dökülüyor. Bu kokudan haz alan ve etrafa yaymaya çalışan yerli ve yabancı sanal zekâlıların oyununa gelinmemeli.

Kökü dışarıda olan bir maşa, bu yaratıklarla kedi-fare oyunu oynayarak ciyak seslerini çoğaltsa da sabır silahı ile bununda üstesinden geleceğimize inananlardanım.

Diğer bir mesele de İBB başkanı.

İstanbul’umuz için elzem olan günlerde tatilde veya başka bir yerlerde durumdan vazife çıkarmakla görevli hazret, İstikbalimize göz dikenlerin İstiklal caddesinde canımızı yaktığı gün çok şükür İstanbul’daymış.

Bu seferlik görevi icabını yerine getirdi getirmesine de, şimdide istiklal caddesinden çıkmıyor.

Sabah mesaileri orada başlıyor.

Şakşakçıları ile caddeyi bir baştan bir başa oltalarken tokalaştığı esnafla göz göze gelmeye gerek bile duymadan moral veriyormuş.

Empati bir samimiyet duygusudur.

Empati ve sempati olmadan verilen moral etraftakiler tarafından sadece PİAR yapıyor olarak algılanmış.

Akıl ve mantık böyle düşünmeyi gerektirir.

Toplu taşımayı kullanmak zorunda olan İstanbul’da yaşayan bir vatandaş olarak hiçbir şeyin eskisinden daha güzel olmadığını söylemek isterim.

Yerli ve yabancı parlatıcılar ne yaparsa yapsın gerçek bu maalesef.

Şalgamın çorbaya girdiğinde yağ olduğunu sanması gibi bir garabet var ortada.

G-20 zirvesi ile ilgili zırvalardan da üç beş kelime bahsederek makalemi sonlandırayım. Malumunuzdur ama tekrarda fayda var.

Polonya’ya düşen füze ile ilgili kısa süre yaşanan bir polemik var. Cumhurbaşkanımız polemiğin başında bu işi Rusya yapmamıştır dedi ya, bizim gezi zekalı bidon kafalılar hep bir ağızdan salya sümük saldırıya geçtiler.

Anlı şanlı solcularımızın nerede ise hepsi bir anda Amerika’ncı, NATO’cu oldu.

6. Filocular ne yaptı bilemedim ama NATO’ya hayır diyenlerin NATO’cu oldukları kesin gibi.

Tek ortak noktaları vardı.

Erdoğan düşmanlığı.

Sonunda ne oldu dersiniz?

Erdoğan yine haklı çıkınca benim aklıma da adam kazandı diyen adam geldi.

Sağlık ve mutluluk dileklerime.