Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.94
Gram Altın
2424.71
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Mart 2023

​Teravih esintisi

Benim gibi yaşı kemale gelmiş olanlar Ramazan geldiğinde çocukluk günlerinin sahur, iftar ve teravih namazlarını hatırlayıp “Ah, ah… Nerede eski teravihler” diyerek söze başlarız.

Peygamberimizin “Ramazan ayını inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ihya eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır” hadisini bilmesek de Ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan teravihin rahatlatmak, dinlendirmek anlamlarında olduğunu öğrenmiştik. En hoşumuza gideni ise teravihin aralarında getirdiğimiz salavat ve ilahi okunmalarıydı. Sahabe uygulamasından hareketle yirmi rekât olduğu görüşü benimsenen teravih namazının cemaatle kılınmasına, Hz. Ömer’in (ra) hilâfeti esnasında başlanmıştır. Çocukluğumda çok namaz kıldığım Aktaş Köprübaşı Camii’nde Cuma namazlarını eda için gittiğimde ilk gençlik senelerim canlanıverir. Çocukken gözüme kocaman görünen caminin mütevazı bir yapı olduğunu yaşımız ilerledikçe anlayanın sadece ben olmadığımı orada buluştuğum akranlarımdan duyuyorum.

Camilerin işareti minarelerdir. Minarelerin merdivenlerini merak etmeyenimiz yoktur. Altmışlı yıllarda camilerimizi mahallemiz hanımları temizlerdi. Perşembe günleri ellerinde süpürge ve kovalarla kadınları camiye giden erkeklerimiz ertesi gün Cuma namazını tertemiz halıların üzerinde eda ederlerdi. Mahallemizin camisinin müezzini Seyit Ural dayım olur.Cami ve müştemilatı ile birlikte bahçe temizlik işi onun uhdesindeydi. Bu iş için annem ağabeyine kıyamadığından komşularımızın hanımlarıyla her Perşembe cami temizliğine giderlerdi. Kadınların evlerinden daha dikkatli olarak cami ve çevresini temizlemek için gayretlerinden haberdardık. Çünkü anaokulu, kreş veya gündüz bakımevi adıyla açılmış müesseseler olmadığından bizler yanlarında gider elimizden geldiğince onlara yardım ederdik. Her gittiğimde minareye çıkılan kapıdan ürkek adımlarla girerdim. İlk adımı attığım döne döne çıkılan dar merdivenleri tırmanırken tuğla büyüklüğündeki küçük havalandırma pencerelerinden de yüksekliği test ederken minicik yüreğimin kuş misali kafesten uçacağını hissederdim. Nihayetinde şerefesine ulaştığımda içimdeki korku yok olur, mahalle evlerinin çatılarını gördüğümde yüksekten seyretmenin neşesi ile bir tur atardım. Bu arada aşağıda oynayan arkadaşlarım olursa da onlara isimleri ile bağırarak havamızı da atardık.

Ramazan akşamlarında hocalarımızın minareye çıkıp iftar vaktinde ezan okudukları günler eskilerde kaldı. Önceki yıllarda başlayan merkezi ezan sistemi uygulamasıyla minarelerin merdivenlerinin ne halde olduğunu sanırım imam ve müezzinlerde bilmiyorlardır. Çıkılmayan merdivenleri temizlemenin bir anlamı kalmadığını ifade edersem bana kızılmaz. Minare şerefelerinin ışıkları aşağıdan bir düğme ile açılıyorsa, ezanlar otomatik olarak radyo frekansından okunuyorsa minareye çıkmanın gereksiz olduğu aşikârdır. Neden böyle olduğunu, ilk defa kim tarafından uygulandığını veya caiz mi değil mi tartışmasını bu köşede yapacak değilim. Ancak minarelerin sembol olduğu kadar işlevi olduğunu hatırlatmamız gerekir. Müezzinlerimiz kızmasınlar ezan okumak için çıkmasalar dahi haftada bir gün minare merdivenlerini temizlemeleri iyi olur düşüncesindeyim. Pandemi döneminde gidemediğimiz teravih namazlarından alışkanlık hale getirdiğimiz sekiz rekât olarak evde eda ettiğimiz teravih namazlarımızı huşu ile kılmaya devam ederken kış günlerine rast gelen teravihlerimizi sıcak yaz akşamlarında açık alanda kılan neslin hatıralarını canlı tutmaları bambaşka bir güzelliktir ve’s-selam.