Vatandaşın planı uygulansın
Devlette devamlılık esastır.
Aynı zamanda devlette planlama da esastır.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti’nin
planlı ve programlı bir zihinle ilerlemesini sağlayan önemli kurumlardan biri
olarak arkada sessiz sedasız vazifesini icra eden Devlet Planlama
Teşkilatı (DPT) vardı.
Öncesinde sanayi planları ile yürütülen yol, 1960’ta kurulan Devlet
Planlama Teşkilatı ile kurumsal bir zihne kavuştu.
2011 yılında ise Kalkınma Bakanlığı dönüşümüyle statüsü
yükseltildi.
Bu süreçte devlet kaynaklarını optimum verimlilikle kullanmayı
esas alan bir yaklaşım merkeze alındı.
Parlamenter sistemin o dağınık ve kargaşa hâlindeki durumunda bile devletin
yatırım yapılmasını sağlayan hayati organ DPT oldu.
Kalkınma Bakanlığı sürecinde ruhu korunsa da Cumhurbaşkanlığı
Hükûmet Sistemi ile birlikte Cumhurbaşkanlığına bağlı Strateji
ve Bütçe Başkanlığı olarak yine yürütmenin bünyesi altında bir yapıda
kaldı.
Kurumların Strateji birimleri; yatırım hamleleri ve
gelecek vizyonları noktasında oldukça önemli yere sahiptir.
Kurumların bu bölümleri çoğunlukla kurumun mahremi kabul edildiği için
bilgi edinmek de epey zor olur.
Yalnız Cumhurbaşkanlığına bağlı çalışan Strateji ve Bütçe
Başkanlığı bu manada oldukça şeffaf bir görünümde hareket ediyor.
DPT’nin Kalkınma Planları geleneği korunsa da bu işleyişin
Başkanlığa ne derece aktarıldığı sorusuna cevap vermek için daha fazla veriye
ihtiyaç var.
Zira hızlı bir incelemeyle kurumun çoğunlukla Bütçe başlığına
odaklandığı, Strateji konusundaki hedeflerde ise daha önce
açıklanan kalkınma planlarını tekrar ettirdiği görülüyor.
Hatta direkt geçmiş planların gelecek vizyonu olarak gösterildiği bazı
başlıklara internet sitesi üzerinden bile erişilebiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023’ten sonra 2053 ve 2071 vizyonuna
ayak uydurabilecek çalışmalar yapmak kolay değil.
Çünkü, vizyon adımları her seferinde gerçekçilik çapasının ısrarlı frenine
takılıyor.
Bunu aşabilmek için önce durup gerçeğe bir bakmakta fayda var.
Sistemin sürdürülebilir olmasını temin etmek çok ama çok önemli.
Pandemi şartlarının getirdiği zorluğu tüm dünya kabul etti.
Ama artık kaynakların daha etkin kullanımını esas alan planlamaların
yapılması gerekiyor.
Çünkü tüm dünyada uyanan enflasyon canavarı sadece IMF'nin
tahminlerine göre bile dünyayı şimdiden yüzde 30 daha az büyütecek güce ulaştı.
Türkiye, kendi içindeki düzeninin sonuçları dışında da bu rüzgardan
nasibini alacak.
Zor zamanlarda devletçi politikaları savunan ekonomi teorilerinin haklılığı
kabul görür.
O vakitleri hatırla anmakta fayda var.
Türkiye, yabancı yatırımcının kolay dâhil olacağı piyasalarda
liberalizasyonu artırıp stratejik önemdeki başlıklarda ise devletçi üretim ve
destekleme yöntemlerini önceleyeceği modelleri iyice düşünmeye başlamalı.
Daha önce böyle kriz zamanlarında DPT’nin üstlendiği bu görevi
yerine getirmek artık Strateji ve Bütçe Başkanlığının omuzlarındaki
bir yük...
Lüks ve şatafatın vergilendirilmesiyle üretilecek kaynakların insani
temellerde sabitlenen sağlık ve sosyal yardımlara
gelir sağlaması çok ama çok önemli...
Genişletici ekonomiyi insani yaşam standartlarına ket vurmadan hayata
geçirme sorumluluğunun farkında olmak gerekiyor.
Devletin; liyakat esaslı projelerle gündeme geleceği bir bakış
kuşanması, zor zamanları kurtaracak planların üretilmesine imkân tanıyabilir.
Birkaç ay önce vatandaştan istenen çözüm planlarını gündeme alma zamanı geldi.