Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.56
Gram Altın
2482.63
BIST 100
9568.52
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Aralık 2014

Yüce Divan'a hayır!

17 ve 25 Aralık "darbe operasyonları" sonrasında istifa etmek zorunda kalan 4 bakanla ilgili Yüce Divan tartışmaları tam bir turnusol kağıdı özelliği taşıyor. Son sözümüzü ilk başta söyleyelim; Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar'dan oluşan 4 bakanın Yüce Divan'da yargılanmasına Meclis, kesinlikle "hayır" demeli ve Milli İrade'ye sahip çıkmalı.

4 Bakanla ilgili oylamanın 5 Ocak'a ertelenmesinin ardından yapılan tartışmaları üç başlık altında toplayabiliriz. Birinci grup; bu bakanların kesinlikle Yüce Divan'a gönderilmesini talep ediyor. Paralel Yapı'nın başı çektiği bu grupta CHP, MHP, HDP ve bu partilere yakın sivil toplum örgütleri yer alıyor. Bu grubun tavrını yadırgamak mümkün değil. Zaten renkleri baştan belli.

İkinci grup ise; bu fakirin de aynı şekilde düşündüğü Yüce Divan'a gönderilmeye "kesinlikle hayır" diyen grup. Niye "hayır" dediğimizi biraz açmak gerekiyor. Dört Bakanla ilgili tartışma, normal bir siyasi atmosfer ve de normal bir soruşturma çerçevesinde yapılsa, yolsuzluk yaptığına yönelik bırakın delili en ufak bir emare bile olsa yargılamaya "evet" denilmeliydi. Ama gezi parkı olayları sırasında mesele nasıl 3-5 ağaç değildiyse, şu anda da mesele "yolsuzluk" falan değil. Hedef Milli İrade.

Eğer şu anda Milli İrade, komplocuların, darbecilerin, işbirlikçilerin, safdillerin ve de hainlerin eline bırakılırsa Türkiye diye bir ülke ortada kalmayacak. İslam Dünyası'nın içinde bulunduğu durum malum. Ayakta duran tek ülke Türkiye. Türkiye'de de Mısır'da olduğu gibi cuntacılar iktidara gelirse; İslam Dünyası en az 100 yıl geriye gidecek ve bu sefer toparlanmak eskisi kadar kolay olmayacaktır.

Varsa bir yolsuzluk bunu sineye mi çekmeliyiz?

Ona da hayır. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti kurmaylarıyla aynı ülke ve dünya hayali kuran Milat Gazetesi, 17 ve 25 Aralık sözüm ona yolsuzluk operasyonları öncesinde, eski Spor Bakanı Suat Kılıç döneminde düzenlenen Akdeniz Olimpiyatları'nda yapılan usulsüzlüğü açık bir şekilde haberleştirmişti. Yine İstanbul Sultanahmet'te "üçler mescidi" arazisinin, "otel" sahası ilan edilmesine ve haksız rant elde edilmesine yol açan imar değişikliğini de Milat yazmıştı. Dolayısıyla 4 bakanla ilgili tavrımız, "yolsuzluk" yapana sahip çıkmak değil. Milli İrade'ye ve de başta İslam Dünyası olmak üzere mazlum dünya insanlarına sahip çıkmaktır.

Peki bu noktada ne yapılması gerekiyor?

Eğer bu dört bakanla ilgili AK Parti yönetiminde yolsuzluk yapıldığına yönelik bırakın delili en ufak bir şüphe barındırılıyorsa, Haziran 2015'te yapılacak seçimlerde sadece bu isimleri değil, bu isimlere selam verenleri bile Meclis kapısından içeri sokmamak gerekiyor. Ayrıca Haziran seçimlerinde Meclis'e girecek isimler de eskisinden daha titiz bir şekilde ele alınmalı, geçmişinde en ufak bir şaibe bile bulunanlar listeye alınmamalıdır. 2015 seçimleri sonrasında Meclis'te oturacak isimlerin ne pahasına olursa olsun Milli İrade'ye ve ülkesine sahip çıkacak bir milletvekili grubu olması sağlanmalıdır.

Gelelim Üçüncü grubau2026

Bu grubu da kendi içinde ikiye ayırmak gerekiyor. Birinci sınıf samimi ve safdil bir şekilde, "4 Bakan Yüce Divan'a gönderilmeli, AK Parti yolsuzluk yapanlara sahip çıkıyor imajı silinmeli" diyenlerden oluşuyor. Bu arkadaşların bazıları da "Bakanlar kendileri Yüce Divan'da yargılanmayı kendileri istesinler" diyor. Böyle düşünenlere tavsiyemiz "lütfen büyük resme bakın" olacaktır.

Üçüncü grubun ikinci sınıfı ise oldukça tehlikeli. AK Parti kurmayları bu sınıfı çok iyi analiz etmelidir. Bu topluluk; AK Parti'ye yakınmış gibi durup, perde gerisinden hükümetin başarısızlığı için çalışan, "özel" dünyalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'na yapmadıkları hakaret kalmayıp, genele dönüldüğünde, "ben de darbecilere karşıyım" diye cümleler kuran bir grup. Bu grubun en temel göstergesi ise "Ben de darbecilere karşıyım" cümlesinin sonuna mutlaka "ama" diye başlayan ikinci bir cümle eklemeleridir. Yani Paralel Yapı'nın sözcülüğünü yapanlardan bile tehlikeli bir gruptan bahsediyoruz.

OTORİTE FARKI!

Mavi Marmara Gemisi'nde 10 vatandaşımızı şehit eden İsrail Terör Devleti'ne "otorite" diyerek sahip çıkan Fettullah Gülen'in, ülkemizin seçilmiş "otoritesi"ne, "Bu ölçüsüzlükleri irtikap eden insanlar da ölçüsüz, muvazenesiz, dengesiz ve densiz bir kısım mahluklardır"dediğini biliyor musunuz?