Gençler,Türkiye'nin geleceği…
Gençler, ülkemizin aydınlık yüzü…
Gençler, en büyük servetimiz…
Çoğu zaman bir araya geliyorum gençlerle… Onlarla sosyal medya üzerine, iletişim üzerine konuşuyoruz, bazen dertleşiyoruz. Tabii her gittiğim okulda bir soru soruyorum onlara:
"Büyüyünce kim olmayı istiyorsunuz?"
Çoğundan aldığım cevap "Nusret" oluyor. Artık günümüzde bilmeyen yok Nusret'i. Kasaplığı bir sanat haline çeviren, etlerle adeta dans eden, kendi başarı öyküsünü yazan bir fenomen haline geldi Nusret…
Peki, etlerle arasında duygusal bir bağ bulunan Nusret kimdir? Nerelidir? Kaç yaşındadır? Geldiği noktayı nasıl elde etmiştir? Biraz da bu sorulara cevap aramak lazım…
Öncelikle belirtmek gerekir ki; "Hiçbir başarı tesadüf değildir." Her başarının altında bir mücadele vardır, bir aşk vardır, bir gayret vardır.
Çünkü kader gayrete aşıktır!
Hepimiz sosyal medyadan tanıdık Nusret'i… 1983 yılında Erzurum'da dünyaya gözlerini açan Nusret, beşkardeşten biri… Maden işçisi emekçi bir babanın evladı… Öyle babadan zengin bir adam değil yani… Daha iki yaşında Erzurum'dan Darıca'ya göç ediyor ailesiyle… Okumayı çok istiyor. Ama hayat bazen istediklerimizi de alabiliyor bizlerden. Maddi koşulların elverişsizliği onu okuldan uzaklaştırıyor ve Darıca Faik Şahenk Ortaokulu'nu altıncı sınıfta terk etmek zorunda kalıyor. Kasap çırağı oluyor, aynı anda 10 farklı ustayla çalışıyor, 18 saat aralıksız çalışıyor ve asla mücadelesini bırakmıyor.
Sonunda artık usta olmayı kafaya koyuyor ve Türkiye'de o döneme değin olmayan kasap-restoran konsepti 2007 yılında hizmete başlayınca büyük heyecan duyuyor. Araştırmayı küçük yaşlardan beri seven Nusret, "acaba dünyada bu iş nasıl yürüyor?" sorusunu soruyor ve Arjantin, Amerika ve Japonya'ya yolculuğa başlıyor. Kesimhaneleri geziyor, kasapları, şefleri yakından takip ediyor ve kendi markasını oluşturuyor!
Bir çalışanken patron durumuna geliyor ve yüzlerce işçiye ekmek sağlıyor. Ne güzel bir duygudur insanlara iş imkanı sağlamak… Çünkü rızık kutsaldır. Ayrıca sosyal medya aracılığıyla Türkiye'nin de tanıtımına katkı sağlıyor, değerine değer katıyor. Salt Bae (tuzlama) hareketinin mimarı oluyor ve bu hareketin tüm dünyaya yayılmasını sağlıyor. Milyonlarca takipçiye sahip olan Nusret, artık bir fenomen… Kendi başarı hikayesini yazan bir Anadolu çocuğu…
Neden mi anlattım bu başarı hikayesini?
Aslında bu sorunun cevabı gayet açık!İmkansızlıklar nedeniyle okuyamayan bir insanın bu büyük başarına şapka çıkarılmaz da... daha ne yapılır? Aslını unutmayan, her defasında nereden geldiğini dile getirmekten asla çekinmeyen halkın içinden gelmiş bir memleket sevdalısı…
Diyebilirsiniz ki niye bu kadar övüyorsun? Diyebilirsiniz ki nedir Nusret'i diğerlerinden farklı kılan nedir? Medyaya çok yansımasa da memleketini,dünyaya geldiği köyü asla unutmayan Nusret, doğum yeri olan Erzurum'un Şenkaya ilçesine bağlı Paşalı köyünde külliye yaptırıyor. 4000 metrekare üzerine yapılan külliyede cami, kütüphane, imam evi, taziye evi ve gasilhane yer alıyor.
Unutmayalım! Halka hizmet, Hakk'a hizmettir.
Şimdilerde ise maddi imkansızlıklar nedeniyle okuyamadığını söyleyen Nusret'in, köyüne okul yaptırmak için arsa aradığıifade ediliyor.
Ne kadar güzel bir davranış!
Ne kadar örnek bir davranış!
Hatta bu okula anne ve babasının adını (Fatma ve Faik) vereceği belirtiliyor. Böylece hem kendi köyünün çocuklarının okuması sağlanacak, hem de anne ve babasının adı da ölümsüz bir hale gelecek…
Fazla söze gerek yok.
Köy çocuklarının ihtiyacı olan en temel şey eğitim. Sadece onların mı? Tüm Türkiye'nin eğitime ihtiyacı var. "Eğitim şart!" denir de biz bunu mizah konusu yaparız. Hiç de değil! Eğitim için okul gereklidir, okullar gereklidir. Bu okul projesi de herkese örnek olacak niteliğe sahip… Şimdi çocukların bu cevabının ne kadar haklı olduğunu görüyorum. Türk halkının gönlünde taht kuran ve geçmişini asla inkar etmeyen Nusret gibi olmayı kim istemez ki… Kim memleketine hizmet etmeyi istemez ki…
O nedenle; helal olsun sana Nusret! Çizgini bozmadan böyle devam et!