Bizler, 28 Şubat sürecinin, o yıllardaki hak mücadelesinin içinden geldik…
Bendeniz, genç bir gazeteci olarak, mağdur ve mağdurelere
elimden geldiğince destek vermeye çalıştım.
Geçtiğimiz gün, o mücadelenin ön saflarında yer almış bir
Hanımefendi ile konuştum.
Yazılarımı takip ettiğini söyledi, özellikle “Aile”
konusuna verdiğim önemden dolayı tebrik etti.
Ardından da, 28 Şubat sürecinde eğitim ve çalışma hakları
gasp edilen mağdur ve mağdurelerin birçok haklarını hâlâ alamadıklarını
söyledi.
Bu konuları birçok yazımızda, konuşmamızda işlediğimizi
hatırlattıktan sonra, “Kıymetli kardeşim” dedi;
“İçimizden çıkarttığımız ve belli yerlere gelmelerine
vesile olduğumuz yetkililere ulaşamıyoruz. Dert anlatamıyoruz. Randevu alıp,
dosya sunmak istiyoruz. Not üstüne not bırakıyoruz... Oralı olmuyorlar.
Ayak üstü yakaladığımızda da, ‘Arkadaşlara verin
bakalım!’ diyorlar.
Sonra bakıyoruz, dönüş yok.
Onlardan para istemiyoruz, pul istemiyoruz, mevki
istemiyoruz…
Sadece ve sadece 28 Şubat döneminde, kamu otoritesini
kullananların yol açtıkları mağduriyetlerin, hak kayıplarının telâfi edilmesini
istiyoruz.
Bu konuda bize yardımcı olabilir misiniz?”
***
“Elbette, elbette ama…
Buralarda, sosyal medyada yazmaktan, ekranlarda
söylemekten başka ne yapabilirim?”
Benden beklenen, elimde imkan varsa, belli yerlere
ulaşabilmeleri konusunda yardımcı olmam.
Peki, uğraşım.
28 Şubat mağdur ve mağdurelerinin taleplerini aldıktan
sonra, kolları sıvamam gerekir elbette.
Onları kimlerle görüştürmeliyim?
Nerelerden randevu almalıyım?
Bir sivil toplum örgütü yöneticisi arkadaşa sordum.
“Cumhurbaşkanımız bizzat ilgilenmezse, hiçbir sonuç
alınamaz. Sayın Cumhurbaşkanımızdan başka hiç kimse oralı olmaz!” dedi.
Haydaaa!
Onca danışman var, hatta başdanışman var…
Onca bakan var.
Parti yetkilisi var.
Buralarda yer alanların büyük bir bölümü de, bu konuları
bilir.
Yani, 28 Şubat mağduriyetlerini ve bazı hakların hâlâ elde
edilemediğini, kayıpların telâfi edilmediğini bilir.
Başka başka sıkıntılar da devam etmektedir, onları da bilir…
O süreçleri yaşamışlardır.
Acısını çekmişlerdir.
Bir yerlere gelince unutmak mı lâzım?
28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden 27 sene geçti.
Bugün, başörtüsü yasağı yok, katsayı haksızlığı yok.
Bunlar çok güzel, başta Sayın Erdoğan olmak üzere emeği
geçenlerden Allah razı olsun.
Peki, bunlar halledildiğine göre, talep edilen ne?
İzah edelim:
28 Şubat zulmünden dolayı birçok mağduriyete uğruyorsunuz…
Birçok hak kaybınız oluyor.
Yıllar sonra, işler düzeltiliyor ama geçmişten kalan
haklarınız öyle duruyor.
Kayıplarınızın telâfisi yoluna gidilmiyor.
Zamanında “başka” mağdurlar (ve mağdur olduklarını
iddia edenler) için Meclis komisyonları kurulmuştu.
1960 Darbesi Zarar, Tespit ve Tazmin Komisyonu,
Terör Mağdurları Zarar Tespit ve Tazmin Komisyonu,
OHAL Komisyonu…
28 Şubat Mağdur ve Mağdureleri de, kendilerinin hak
kayıplarının tespiti ve bilahare telafisi için, Meclis’te bir komisyon
kurulmasını talep ediyorlar.
“28 Şubat dönemine ait tüm mağdurların, tüm somut hak
kayıplarının, bunlara hangi usullerle hak iadesi yapılacağının bu komisyon
aracılığıyla tespit edilmesini, alınan kararların tam olarak uygulanmasını
istiyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuda adım atmasını
bekliyoruz. Lütfen, bizimle görüşsün, bizi Beştepe’ye çağırsın, derdimizi
anlatalım!” diyorlar.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorlar
böylece.
Başka kime seslenecekler ki?
Başka ilgilenen mi var?
“İlgileniyormuş gibi yapan” değil de, gerçekten
ilgilenen mi var?
Yok maalesef…
Yok!