Abdullah Fevzi Efendi

Geçen hafta, Abdullah Fevzi Efendi'nin Osmanlı Askeri ve cephelerle ilgili hatıralarından bahsettim. Müderris olması hasebiyle, askerden muaf olmasına rağmen, orduya katılarak; Çanakkale Cephesinde, Balkanlar'da, Kafkasya'da, Batı Cephesinde, Sina Cephesinde ve son olarak Kuzey Batı İran cephesinde, 10 yıla yakın askerlikten sonra; Hemedan şehrindeyken teskere alır. Irak üzerinden Anadolu'ya geçerek, Konya'ya gelir.

Konya'da kısa bir müddet kaldıktan sonra, Konya'da hayat şartlarının zorluğu ve annesi ve akrabalarını görmek maksadıyla, Bozkır'a Hocaköyü'ne (Üçpınar) gider. Abdullah Fevzi Efendi gelmeden bir süre önce, Bozkır Ayaklanmaları başlar. Sırıstad (Bozkır) ilçe merkezi ve köyler çalkalanmaktadır.

Hilafeti kaldırıp, yeni bir hükümet kurma çalışmalarını bertaraf ettirmek isteyen İstanbul hükümeti, tüm valiliklere bir emirname gönderir. Bu emir sonrasında Biga, Yozgat, Samsun, Rize, Bayburt gibi Anadolu'nun bir çok yerinde, olaylar vukua gelir.

Konya valisi Cemal Bey, bu emirnamayi ilçelere gönderir. Bozkır ahalisi de bunun üzerine, Kuvve-i Milliye güçlerine karşı çıkar ve ilçe yönetimini ele geçirir. Kuvve-i Milliye, Albay Ârif Bey'i olayları bastırması için görevlendirir. Arif Bey komutasındaki güçler, ayaklanmaya destek veren köyleri ele geçirir. Özellikle Avdan köyünü, yakıp yıkarlar ve olayları, kanlı bir şekilde bastırırlar.

Ankara Hükümeti, olayları tam kontrol altına almak ve otoritesini sağlamak için 29 Nisan 1920'de 'Hiyanet-i Vaataniyye' kanunu çıkarır. On dört maddeden oluşan kanun; saltanat ve hilafet makamı ile ülkeyi, düşman istilasından kurtarmak üzere kurulmuş bulunan Büyük Millet Meclisi'nin meşruiyetine karşı; her türlü sözlü, yazılı ve fiilî muhalefette bulunmayı, halkı isyana teşvik etmeyi; vatana ihanet sayıyor, bu suçları işleyenleri, idamla cezalandırılmalarını öngörüyordu. Davalar, azami yirmi gün içinde karara bağlanacak ve cezalar meclisin onayından sonra, infaz edilecekti.

Ankara Hükümeti, çıkarılan kanunun istediği otoriteyi sağlamadığı kanaatine vararak, 11 Eylül 1920 tarihinde de Firariler Hakkında Kanun çıkarıldı. Bu kanunun birinci maddesi, Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşacak İstiklal mahkemeleri kurma yetkisi veriyordu.

Konya İstiklal Mahkemesi, 1 Ekim 1920'den 18 Şubat 1921'e kadar 3600 kişiyi yargıladı. 43 kişiyi idama, 105 kişiyi kalebend ve kürek cezasına, 2917 kişiyi de çeşitli cezalara mahkûm etti.

İdam cezası verilen ve hemen idam edilenler arasında Islah-ı Medaris-i İslamiye Medresesi'ni kurucularından Rıfat Efendi, Hafızzade Hacı Mustafa Efendi ve Meşrik-i İrfan gazetesi sahibi Mazlumzade Osman Efendi de vardı.

Abdullah Fevzi Efendi, Islah-ı Medaris-i İslamiye Medresesi müderrisi olması hasebiyle; Bozkır olaylarında medhaldar olmakla itham edilerek; hakkında arama, tutuklama çıkarılır. Artık Abdullah Fevzi efendi için 'İbtila ve İhtifa' kendisinin deyimiyle de 'Dağlar Misafirliği' yılları başlar.

'İbtila ve İhtifa' Yılları

Bozkır Olayları'na karıştığı veya içinde bulunduğu iddiası, Abdullah Fevzi Efendi'ye büyük bir iftiradır. Bozkır Olayları, 1919 yılı Eylül Ekim aylarında vuku buluyor. Hocanın Hemedan'dan teskere alıp, Konya'ya ve oradan da Bozkır'a gelmesi ise olaylardan bir müddet sonradır. Olaylar başladığında Hoca, muhtemelen Irak üzerinden Anadolu'ya geçtiği günlere, denk gelmektedir.

Hoca, Bozkır, Hadim, Ermenek, Akşehir, Tuzlukçu bölgelerinde 8-10 yıla yakın kaçak hayatı yaşar, bu hayatını günlük tutarak kayda geçirir.

Günlükler, Konya Koyunoğlu Müze Kütüphanesi'ndedir.

'Fevzi Efendi Hoca' adıyla, Akşehir ve Tuzlukçu'da hocalık yapar. 1938 yılında çıkarılan genel aftan sonra, 1940 yılının başlarında; Vakıfar Genel Müdürülüğü'nde Vakıf Kayıtlar Müdürlüğü Arapça Mütercimi olarak çalışır.

1943 yılında açılan Konya merkez vaizlik sınavını kazanarak, Konya'da vaizlik yapmaya başlar. Bir hafta sonra da vefat eder.

"Bilirsiniz ki senelerce terk-i diyar ile tahsil-i ilme çalıştım. Siz valideynimi ancak 4-5 sene de bir görebildim. İkmal-i tahsilden sonra da henüz memleketimize avdet etmeden, diyar-ı gurbetten askere gittim. Çanakkale'de ateşler içinde bulundum. Sonra da Irak'ta, Bağdat çöllerinde muharebe ettim. Daha sonra, İran Hemedan illerinde, askerlik ettim. Benim akranım bir desise veya bir vesileye sarılarak, askerlikten kaldı. Ben buna tenezzül etmedim. Harb-i umûmî müddetince, bila fasıla (aralıksız) askerlik ettim. Nihayet ba'del mütareke (silah bırakma ve sulh anlaşması sonunda) Konya'da medreseme, aşiyane-i irfanıma kavuştum. On beş senelik yar-i enisim, kitaplarımı ziyaret ettikten sonra, muvakkaten buraya geldim. Dokuz senelik bir hasrete karşı, pederime kavuşamadım. İla rahmetillah gitmiş." *

*Bir Müderrisin Sürgün Yılları / Ali Osman Koçkuzu / İstanbul-2011 Sayfa: 98