Soru: Açlık için bu büyük fazilet nereden geliyor ve sebebi nedir? Oysa açlıkta sadece mideyi boş tutma ve eziyetlere katlanma vardır. Eğer sebebi bu ise, insanoğlunun kendi kendisine vurması, etini kesmesi, zahmetli şeyleri yapması ve bunlara benzer hareketlerde bulunması gibi eziyet verici herşeyde büyük ecir bulunması gerekir!
Cevap: Bu söz, tıpkı içtiği bir ilaçtan fayda görüp de bu faydanın, ilacın acılığından ve zahmet verişinden geldiğini zannederek acı ve hoşuna gitmeyen herşeyi yutan kimsenin davranışına benzer. Oysa bu davranış yanlıştır; çünkü görülen fayda, ilacın acılığından değil, içerisinde bulunan bir özellikten gelmektedir. Bu özelliği de ancak ve ancak doktorlar bilir. Bunun gibi açlığın faydalarının gerekçelerini de ancak alimlerin yetişkinleri bilir. Şeriatın açlık hakkındaki medh u senasına uyarak nefsini aç bırakıp da bunun faydasını gören kimse -bu faydalanmanın illet ve gerekçelerini bilmese dahi- ilaç içip de ondan fayda gören kimse gibidir; çünkü böyle bir kimse ilacın faydasının nereden geldiğini bilmese de fayda bulmuştur. Eğer iman derecesinden ilim derecesine yükselmek istiyorsan, sana bu hususu izaha çalışacağız...
'Kalkın!' denilince kalkıverin ki Allah iman edenlerinizi ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.(Mücadele/11)
Bu bakımdan deriz ki açlıkta on fayda vardır:
Birinci Fayda
Kalbin saflık kazanması, tabiatın nûrlanması ve basiretin açılmasıdır. Çünkü tokluk, hamakata (ahmaklığa) yol açar, kalbi köreltir, beyindeki buharlaşmayı çoğaltır ve sarhoşluğa benzer haller meydana getirir. Bu buhar, fikrin kaynaklarını istila eder. Bu yüzden kalp, fikirlerde cereyan etme bakımından ağırlaşır; çabuk anlama ve kavrama özelliğini kaybeder. Bir çocuk, çok yediği zaman hafızası dumûra, zihni fesada uğrar ve kıt anlayışlı olur.
Ebu Süleyman Daranî şöyle demiştir: 'Elinizden geldiğince midenizi aç bırakmaya çalışınız; çünkü açlık, nefsi uysallaştırır ve kalbi inceltir. Bunun sonucunda insana, kesbî olmayan, semavî ve vehbî ilim bahşedilir'. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kalplerinizi az gülmek ve az yemekle diriltiniz; açlıkla temizleyiniz. Bu sayede kalpleriniz saflaşır ve incelir.22
'Açlık, çakan şimşeğe, kanaat ise buluta benzer... Hikmet ise yağmur gibidir' denilmiştir.
Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Karnını aç bırakan kimsenin düşüncesi büyüdükçe büyür; kalbi uyanık olur.23
İbn Abbas Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Kim tok olarak yatarsa, onun kalbi katılaşır. Herşeyin zekatı vardır; bedenin zekatı da açlıktır.24
Şiblî şöyle demiştir: 'Ne zaman nefsimi Allah için aç bırakmışsam mutlaka kalbimde, daha önce olmayan bir hikmet ve ibret kapısı açılmıştır'.
İbadetlerden gayenin; Allah'ın marifetine ulaştırıp, hakkın tecellilerini gösterecek düşünce olduğu açıktır. Tokluk ise buna manidir. Marifet cennet kapılarından bir kapıdır, anahtarı da açlıktır. Bu bakımdan açlığa yapışmanın cennetin kapısını çalmak olduğu bilinmelidir.
Bu sırra binaendir ki Lokman Hakîm oğluna şöyle demiştir: 'Ey oğul! Mideyi tıkabasa doldurduğun zaman fikir uyur; hikmet dilsizleşir. Azalarsa ibadetten bıkıp otururlar'.
Ebu Yezid el-Bistamî de 'Açlık buluttur. Kul ne zaman aç kalırsa kalp hikmet yağmuru yağdırır' demiştir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Açlık, hikmetin nûru, tokluk ise Allah'tan uzaklaşmadır. Fakirleri sevmek ve onlara yaklaşmak da Allah'a yakınlaşmadır. Sakın tıkabasa yemeyiniz ki kalbinizdeki hikmetin nûru sönmesin! Çünkü az yiyerek yatıp uyuyan kimsenin etrafında huriler sabahlar.25