Trend

Ahirette kimler hesapsız cennete girecek?

Ahiret dünyadan sonra gidilecek son ve asıl mekanımızdır. Ebedi alemin adıdır. Ahiret hayatının 12 evresi vardır. Bunlar; Ba’s (Diriliş), Havz Haşr ve mahşer, Peygamber Efendimiz’in şefaati, Semâ ehlinin yeryüzüne inmesi, Cenâb-ı Hakk’ın tecellî etmesi, Hesapsız cennete girecek olanlar, Hesapsız cehenneme girecek olanlar, Amel defterlerinin açılması, Hesap, Mizan, Sırat. Peki Ahirette Kimler hesapsız cennete girecek?  Kuran''ı Kerim hesapsız cennete girecekler için ne söylüyor? İşte ayrıntılar...

Ahiret dünyadan sonra gidilecek son ve asıl mekanımızdır. Ebedi alemin adıdır. Ahiret hayatının 12 evresi vardır. Bunlar; Ba's (Diriliş), Havz Haşr ve mahşer, Peygamber Efendimiz'in şefaati, Sema ehlinin yeryüzüne inmesi, Cenab-ı Hakk'ın tecellî etmesi, Hesapsız cennete girecek olanlar, Hesapsız cehenneme girecek olanlar, Amel defterlerinin açılması, Hesap, Mizan, Sırat. Peki Ahirette Kimler hesapsız cennete girecek? Kuran'ı Kerim hesapsız cennete girecekler için ne söylüyor? İşte ayrıntılar...

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde, ebedî olan Cennet yurduna bazı kimselerin sorgu ve sualin sıkıntısını yaşamadan gireceklerini şöyle haber vermişlerdir:

"Rabbim bana, ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesap ve azap görmeden Cennet'e koyacağını vaad etti. Aynı zamanda her bin kişiyle birlikte yetmiş bin kişi ve Rabbimin avucuyla üç avuç dolusu kişinin daha Cennet'e gireceğini vaad etti." (Tirmizî, Kıyamet, 12/2437; İbn-i Mace, Zühd, 34; Ahmed, V, 250)

Diğer bir hadîs-i şerîflerinde ise, vatanın muhafazası için sınırlarda nöbet tutmanın ne büyük bir ecir olduğunu ve bu esnada vefat eden kimsenin nail olacağı mükafatı Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle bildirmişlerdir:

"Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak; gündüzü oruçla, gecesi ibadetle geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi, bu nöbet esnasında ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder (Cennet'te rızıklandırılır) ve kabirdeki sual meleklerinden emniyette olur/hesabın sıkıntısını çekmez." (Müslim, İmare, 163)

Ashab-ı kiramdan biri, bir defasında:

"‒Ya Rasûlallah! Neden mü'minler kabirlerinde meleklerin sualleriyle imtihan ediliyor da şehid bundan istisna ediliyor?" diye sormuştu.

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu suali:

"‒Başının üzerindeki kılıç parıltıları imtihan olarak ona yeter!" buyurarak cevapladılar. (Nesaî, Cenaiz, 112/2051)

Yani kılıçların karşısında sebat etmesi ve canını Allah yolunda bezletmekten çekinmemesi, onun îmanına delil olarak kafîdir; bundan başka bir imtihan ve suale ihtiyaç yoktur. Şehid olmayan mü'minlerin ise bir îman imtihanından geçmeleri gerekmektedir.

Ayrıca Allah indinde şehidliğin en mühim şartı "ihlas"tır. Şehidlik, ivazsız garazsız, hasbeten lillah, yani sırf Allah Teala'nın rızası için olduğu takdirde hesapsız olarak Cennet'e giriş vizesidir. Bu sebeple sadece; "Allah'ın dîni yüce olsun, Allah'ın dîninin hür bir şekilde yaşanacağı vatan toprakları düşman ayakları altında çiğnenmesin, semalarımızda ezanlar dinmesin, İslam'ın hilalini taşıyan sancağımız inmesin, mabedimin göğsüne namahrem eli değmesin" diye ulvî bir gaye uğrunda gayret edenler şehid olabilirler. Yoksa mal, mülk, şöhret veya kuru bir kahramanlık gibi dünyevî maksatlarla hareket ederken ölen kimselerin şehid sayılmayacağı, bir hadîs-i şerîfte açıkça bildirilmektedir.

Yani hesapsız olarak Cennet'e girebilecek olan şehidler, fanîlerden herhangi bir iltifat veya menfaat görmeyi umanlar değil, ecirlerini yalnızca Allah'tan bekleyen ihlaslı mü'minlerdir.

Yine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Kullar hesap için durduğunda, kılıçlarını boyunlarına koymuş ve yaralarından kan damlayan bir grup gelir ve Cennet'in kapısının önünde toplanırlar.

«‒Bunlar kimlerdir?» diye sorulur.

«‒Bunlar şehidlerdir. Aslında onlar ölmemişlerdi, hayatta idiler ve Allah tarafından rızıklandırılıyorlardı!» denilir.

Sonra bir münadî:

«‒Ecri Allah'a ait olanlar kalksın ve Cennet'e girsin!» diye nida eder.

İkinci defa:

«‒Ecri Allah'a ait olanlar kalksın ve Cennet'e girsin!» der.

İnsanlar:

«‒Ecri Allah Teala'ya ait olanlar kimlerdir?» diye sorarlar.

«‒İnsanları affedenler!» diye cevap verilir.

Sonra münadî üçüncü defa nida ederek:

«‒Ecri Allah'a ait olanlar kalksın ve Cennet'e girsin!» der.

Bunun üzerine şu kadar bin kişi kalkar ve hesaba çekilmeden Cennet'e girer." (Taberanî, Evsat, II, 285; Heysemî, X, 411)

Nitekim bu kimseler hakkında Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

"Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Fakat her kim affedip aralarını ıslah ederse onun ecri Allah'a aittir. Şüphesiz O, zalimleri asla sevmez." (eş-Şûra, 40)

Yine Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

"Bütün ümmetler bana arz edilip gösterildi. Bir peygamber önümden geçmeye başladı; yanında bir ümmet vardı. Bir peygamber geçti; yanında bir topluluk vardı. Bir peygam­ber geçti; yanında on kişi vardı. Bir peygamber geçti; yanında beş kişi vardı. Bir peygamber geçti; yalnız başınaydı. Sonra bir de baktım ki büyük bir kalabalık…

«‒Ey Cibrîl! Bunlar benim ümmetim mi?» diye sordum.

O ise:

«‒Hayır, lakin şu ufka bak!» dedi.

Oraya bakınca çok büyük bir kalabalık gördüm.

Cibrîl -aleyhisselam-:

«‒İşte bunlar Sen'in ümmetindir. Onların önünde bulunan şu yetmiş bin kişiye ne hesap vardır ne de azap!» dedi.

Ben:

«‒Niçin?» diye sordum.

Cibrîl -aleyhisselam-:

«‒Çünkü onlar;

Ateşle dağlayarak tedavi olmaya çalışmazlar,

Birinden kendilerine rukye (okuyarak tedavi) yapmasını istemezler,

Uğursuzluk inancı taşımazlar,

Onlar ancak Rab'lerine tevekkül ederler!» dedi."

Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- bunu söyleyince Ukkaşe bin Mıhsan -radıyallahu anh- hemen ayağa kalktı ve:

"‒(Ya Rasûlallah!) Beni onlardan kılması için Allah'a dua ediver!" dedi.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

"‒Allah'ım! Bunu onlardan kıl!" diye dua ettiler.

Sonra başka bir sahabî daha kalkıp:

"‒Beni de onlardan kılması için Allah'a dua ediver!" dedi.

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-:

"‒Ukkaşe bu hususta seni geçti!" buyurdular. (Buharî, Rikāk, 50; Müslim, Îman, 367-374)

Diğer bir rivayette "sihir yapmayan ve yaptırmayan"lar da zikredilmektedir.

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz hesapsız olarak Cennet'e girecek olan diğer mü'minleri de şöyle haber vermişlerdir:

"Kıyamet günü insanlar düz bir arazide toplanırlar. Bakıldığında hepsini de görmek mümkündür, biri seslendiğinde sesini hepsine de işittirebilir. O gün bir münadî üç defa:

«‒Bugün herkes asıl değerli insanların kim olduğunu bilecek!» diye nida ettikten sonra:

«‒Nerede korku ve ümitle Rab'lerine yalvarmak üzere (teheccüde kalktıkları için) vücutları yataklardan uzak kalan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infak edenler?

Nerede o ticaretin ve alış-verişin kendilerini Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamadığı insanlar?»

Daha sonra yine bir münadî:

«‒Bugün herkes en değerli insanların kim olduğunu öğrenecek!» diye nida ettikten sonra:

«‒Nerede Rab'lerine çok çok hamd eden Hammadûn!» diye nida eder." (Hakim, Müstedrek, II, 433/3508; Beyhakî, Şuab, IV, 539)

Velhasıl, yukarıdaki ayet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler ışığında, hesaba çekilmeden Cennet'e girecek bahtiyarların şu kimseler olduğunu söylemek mümkündür:

Allah Teala'ya tevekkülü tam olanlar,

Uğursuzluğa inanmayanlar,

Sihir yapmayan ve yaptırmayanlar,

Dağlama yaptırmayanlar,

Şehidler,

Affı sevenler,

Teheccüde kalkanlar,

Allah Teala'nın yolunda ihlasla infak edenler,

Cenab-ı Hakk'ı çok çok zikreden, O'na devamlı hamd eden ve bu sebeple ecirleri Allah'a ait olan mü'minlerdir.

Ahirette Cenab-ı Hakk'ın tecelli etmesi nasıl olacak?

Sema ehlinin yeryüzüne inmesi nasıl olacak? - Ahiret hayatının aşamaları

Ahirette Peygamber Efendimizin şefaati nasıl olacak?

Ahirette haşr ve mahşer nasıl olacak?