Tartışmanın fitilini Bülent Arınç ateşledi; "Eskiden 'biz'dik şimdi 'ben'e döndük", "Partinin yenilenmesi lazım", "Gül de ben de dolgu malzemesi değiliz", "biz ruhunun neye dönüştüğünü her vicdan sahibi AK Partili görmeli" dedi ve eleştirilerini ardı ardına sıraladı.
Artık şu soruları sormanın vakti geldi; AK Parti eskidi mi, AK Parti'yi iktidar koltuğuna oturtan, tek başına iktidar yapan "kurucu ilkeler ve "kurucu ruh" etkisini kayıp mı etti, AK Parti'nin hikayesi bitti mi veya AK Parti'nin kendisi ile arası mı açılıyor?
Sorular, insanları gerçeğe ulaştıran deniz fenerleri gibidir. Yerinde ve zamanında sorulan sorular; insanların, toplumların ve siyasal oluşumların titremesine, toparlanmasına ve kendi özüne dönmesine vesile olur. Kısacası sorular; uyarıcıdır, hatırlatıcıdır.
AK Parti; Neyi, Nasıl Yapmalı?
İçinde yaşadığımız dünya, siyasetin tükenmeye yüz tuttuğu ve geri dönüşleri olmayan yolların yüründüğü bir dünya... Ne dünya aynı, ne de AK Parti 2002'deki AK Parti… Tarih ve şartlar, değişti; rüzgar, artık eskisi gibi esmiyor. Vesayet odakları sürekli yön değiştiriyor. Strateji ve taktik savaşları siyasetin rengini belirliyor. Dünya ve Ortadoğu, yeniden kuruluyor. AK Parti, bu süreçte neyi, nasıl yapmalı? Kurucu ilkelere veya fabrika ayarlarına yeniden dönülebilir mi? Pek zannetmiyorum.
Kurucu ilkelere dönme sözü, bana, hep İsmet Özel'in Of Not Being A Jew şiirindeki şu mısraları hatırlatıyor; "Yazık ki yazgımın boyası koyu/ İnilecek kadar indim. Hayfa/Yine bir geçitteyim, yeniden bir liman şehri bura/eskilerin tayfası yine hep buradalar/hep bilinen tecimenler, tanıdık yosmalar/havada hayza benzeyen aynı koku/binalara yaklaşırken eskisi gibi/sıklet artıyor."
Toparlanın, eğer gitmiyorsanız!
Yani inilecek kadar indik… Kurucu ilkelere, fabrika yaralarına geri dönmek sözü ve çabasının artık pek bir anlamı kalmadı. Çünkü değişim ve dönüşümün ruhuna aykırı. AK Parti'nin geriye ya da 2002 ruhuna dönmesinin aksine, yeni bir şarkı söylemesi ve yeni bir siyasallık inşa etmesi gerekiyor. Tarihin ve zamanın hilafına, fabrika ayarlarına geri dönme çabası, boş bir umuttan öte bir anlam ifade etmez. Çünkü ortada ne fabrika var, ne zaman ve şartlar 2002'deki gibidir. Dünya ve siyaset değişti, değişiyor.
Yapılması gereken zamanın ruhuna uygun olan, yeni bir söylemin ve siyasetin inşa edilmesidir. Yenilenme söylemi ve farkı, bu gerçekliğin ifade ve ifşası değil midir? AK Parti, tarihin ve zamanın hızını yeniden yakalayamazsa, maalesef, bu hikaye burada bitmek zorunda kalacak. Türkiye'yi 2015'e getiren AK Parti, ilhamını kurucu ruhundan alarak yeni bir şarkı söylemeli; seyyar sevdalara kapılmadan. Yoksa laik cemaatin tarih dışında kalması gibi, AK Parti de siyasetin ve tarihin dışında kalacak. Böylesi bir durumda, siyasi krizler ve koalisyon hesapları, Türkiye'yi bekleyen gerçeklerdir. Demem o ki; eğer gitmiyorsanız, toparlanın…