İyi hatırlıyorum, AK Parti ilk kurulduğu dönemlerde bölgenin sorunlarına ilişkin kapsamlı bir kamuoyu araştırması yapmıştı. Halk, bu araştırmada talep ve beklentilerini dile getirmişti. Bu araştırma sonucunda halkın talepleri arasında birinci sırada "OHAL'in kaldırılması" çıkmıştı.
Dile kolay…
OHAL uygulamalarından çok çekmiş bir halktan bahsediyoruz.
Kürtler, yıllarca olağanüstü koşullarda yaşadı. O yıllar, devletin bir ata sporu olarak günde 3 öğün "rutin dışına" çıktığı yıllardı. Faili meçhuller, cinayetler, işkenceler, keyfi yol kesmeler Kürtleri canından bezdirmişti. Bu yüzden en çok istedikleri şey OHAL'in kaldırılmasıydı.
Derken AK Parti kuruldu ve yanlış hatırlamıyorsam iktidara geldiğinin 1. ayında OHAL'i kaldırdı. Kürtler, AK Parti iktidarının henüz ilk ayında rahat bir nefes almış oldu.
AK Parti'nin sonraki yılları da demokratikleşme hamleleriyle geçti. Reformist ve devrimci yönüyle ön planda olan AK Parti, Kürt meselesine ilişkin bugüne kadar atılmayan tüm adımları attı. Ezberleri bozdu. Radikal kararlar alarak dokunulmamış ya da dokunulmaya cesaret edilememiş noktaların tamamına dokundu.
AK Parti, "Kürt dili ve Kürt kimliği" üzerindeki baskıları kaldırdı.
AK Parti, 2000'li yıllara kadar şu veya bu gerekçeyle devam ettirilen "red ve asimilasyon" politikasını yerle yeksan etti.
Kürtçe seçmeli dersler, Kürtçe dil kursları, Kürtçe televizyon, Kürtçe seçim propagandası gibi Kürtlerin gasp edilmiş doğuştan gelen haklarını iade etti.
Kişisel özgürlüklerin önünü açtı, şiddet yerine siyaset kurumunun güçlenmesi adına önemli değişiklikler yaptı.
Devletin "güvenlikçi yaklaşımının" yerine "demokratik yaklaşımı" tahkim etti.
Son olarak terörün bitirilmesi için "Çözüm Süreci"ni başlattı. Bunu tüm milliyetçi tepkilere, Kemalist itirazlara rağmen yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, o dönem bu zorluğu "gerekirse Baldıran Zehri içerim" diyerek ifade etmişti.
Ne var ki, PKK samimi davranmadı ve tarihsel fırsat kaçırılmış oldu.
Şimdi AK Parti'nin 16. Kuruluş Yaşı'ndayız.
Türkiye'de siyaset kurumunun işleyiş tarzını kökünden değiştirmiş, bürokratik vesayeti geriletmiş, devletin kadim alışkanlıklarının yerine daha çağdaş daha modern yaklaşımları ikame etmiş, Kürt meselesinin çözümünde Cumhuriyet tarihinin en cesur adımlarını atmış ve Türkiye'ye büyümesine damga vurmuş AK Parti için 16 yıl geride kaldı.
AK Parti, artık 2023'e hazırlanan bir parti.
Bundan önce yaptıkları geride kaldı.
Artık, 2023 vizyonu ile hareket etme vakti.
Kürtler açısından da durum tam olarak böyle.
AK Parti'den beklenti yüksek.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan beklenti bir hayli fazla. PKK'nın yeniden çatışma ortamına dönmesi, HDP'nin siyaset kurumunda açtığı yaralar ve Kürtlerin "temsil problemi" AK Parti'ye bölgede geniş bir hareket alanı sunuyor.
AK Parti'nin teşkilatlarda yapacağı revizyonlarda bölge siyasetini ve siyasetçilerini yeniden dizayn etmesi, HDP ile her alanda mücadele edebilecek bir teşkilat kurması ve siyaseten HDP'nin bıraktığı boşlukları doldurması bu dönemin en önemli beklentisi.
Öte yandan AK Parti'nin Kürtlere ve bölgeye yönelik söylemlerini de yeniden gözden geçirmesi, bölgenin koşullarını ve beklentilerini karşılayan yeni bir dil ve retorikle yola devam etmesi oldukça önemli.
Mevcut il ve ilçe başkanlarının halka kapalı bir siyaset anlayışı yürütmesi, sivil siyasetçi imajından ziyade devletin gölgesi altındaki siyasetçi imajının bölgede pekişmesi, özgürlük, kişi hak ve hürriyetleri bahsinde HDP'den daha silik bir tavrın ortaya konulması, AK Parti'nin bölgedeki tabanını genişletmesi önündeki engellerden…
Sonuç olarak AK Parti, Türkiye'de her dil ve renkten oy alabilen tek "Türkiye Partisi"dir. Bu yüzden tüm Türkiye'nin olduğu gibi Kürtlerin de AK Parti'den beklentisi yüksektir.
Ortadoğu'daki hareketlilikler de hesaba katıldığında Kürtlerin ve Türklerin eşitlik temelinde yeniden tarihsel bir ittifak kurması elzemdir.
Bu ittifakı kurabilecek yegane parti de AK Parti'dir.
Tüm bu veriler ışığında AK Parti, bölgedeki vizyonunu yeniden kurgulamalı, Kürt siyasetçilerini revize etmeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yük olacak değil, omuzlarındaki yükü alacak, vizyoner, ehliyet ve liyakat sahibi, politika üretebilecek dava insanlarını iş başına getirmeli!