Ölümüne AK Partili, light AK Partili, az konuşan fakat çok AK Partili, biraz AK Partili, bazen AK Partili, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Ermeni, Arap, Süryani AK Partili, Sosyalist, İslamcı, Liberal AK Partili insanlarla karşılaşıyorum hergün ve hepsinde derin bir kaygı mevcut. Faşistliği bizzat kendileri tarafından kabul edilmiş (bakınız İsmet İnönü ve Mahmut Esat Bozkurt'un söylemlerine) bir partinin hali hazırdaki genel başkanının eli kanlı tarihine bakmadan insanların zekasıyla alay edercesine adalet için yürümesi bu kaygının sebebi. Kaygı, yürüyüşün kendisi için değil bu yürüyüş sebebiyle oluşabilecek provokasyonlar için.
AK Parti tabanı bu yürüyüşün, kaos çıkartılmak için, iç savaş çıkartılmak için başlatıldığına inanıyor. Bu kaygının yersiz olduğunu söylemek güç. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ve türevlerinin bu kaygıyı güçlendirecek kriminal bir geçmişi bulunmakta. Bu partinin onursal başkanı, Milli Şef İsmet İnönü sertlik yanlısı olup, muhalif gördüğü gruplara gözaçtırılmasına karşı olan bir liderlik özelliği gösteriyordu. Kaybettiği seçimlerden sonra askeri darbe ile tekrar iktidara gelimeyi meşru kabul edecek kadar seçim kültüründen uzak bir şahsiyettir. 15 yıllık AK Parti hükümetinin eğitim bakanlığında tarih derslerinin bize CHP övücülüğünün önüne geçememesi, toplumu yanıltıcı bir vasfa sahip. Oysa eğitim bakanlığı bünyesinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin darbelerdeki rolü, Ermeni katliamındaki, Dersim katliamındaki rolü ders olarak okutulmalı. Elbette bunun gerçekleşebilmesi için AK Parti'nin gerçekten iktidar olmasını beklememiz gerekecek.
Seçim kazanılmakla, hükümet olunmakla başarılacak bir şey değil bu.
AK Partili vatandaşlar, güvenlik güçlerinin Kemal Kılıçdaroğlu'na ve onunla yürüyenlere gözü gibi bakılmasını istiyor.
Bu normal kabul edilebilir mi?
Psikologların, sosyologların üzerinde durması gereken bir konu bu. Akademisyenler, siyasetçiler, kaos istemeyen, içsavaş istemeyen kaygılı bir toplumun varlığı konusunda tezler üretmeli.
Bu yürüyüş Kürtlerin, Alevilerin, dini ve etnik azınlıkların son 15 sene içerisindeki kazanımlarına göz koyan bir yürüyüş.
Bu bir adalet yürüşü değil, sağlanmakta olan adaletin, Türkiyenin kaymağını yiyen ve bunu alışkanlık haline getirmiş oligarşinin olup bitenden rahatsız olma yürüyüşüdür.
CHP'liler, MHP'liler, HDP'liler, Saadet Partililer, FETÖ'cüler delikanlı olup net konuşmalılar. Bu hükümetin Kürt kimliğine ve diline getirdiği özgürlükler, Alevilere getirilen özgürlükler, etnik ve dini azınlıklara getirilen özgürlükler, din ve vicdan hürriyetine getirilen özgürlükler hakkında ne düşünüyorlar bize açık ve seçik bunu anlatmalılar. Anlatmalılar ki, kim özgürlük ve adalet taraftarı, kim bu kavramların karşıtı, bilelim.
****
Meğer Ahmet Türk herşeyi biliyormuş
"Recep Tayyip Erdoğan'la birkaç kez görüştük. Çözüm süreci başladığında da görüşmüştük. Eşi Emine Hanım'la da tanışıyoruz. Görüştüğümde Erdoğan, Kürt sorununun çözümü için her şeyi yapmaya hazır olduğunu söyledi. Biz de teşekkür ettik.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de aramız iyiydi. Onun kapısı açıktı, sık sık ziyaret ediyordum. Birçok konuyu görüşüyorduk ve eleştiriyorduk. Babası vefat ettiğinde taziyesine gittik. Bizi görünce çok mutlu oldu. Gül, yurtdışına yaptığı ziyaretlerinde eşlik etmem için bana haber gönderiyordu" Bu sözler Ahmet Türk'e ait. Rudaw'da yayınlanan röportajda sayın Türk ilginç açıklamalarda bulunmuş. Ahmet Türk'ün açıklamalarından da anlaşılacağı üzere Kürt meselesini barışçıl yöntemlerle çözmek isteyen bir hükümet var.
Çözüm sürecine çok önem veren, başarılı olması için onlarca yazı yazan ve süreci çok yakından takip eden biri olarak söylüyorum;, Ahmet Türk'ün söylediklerinin çok daha fazlasını yapan, meseleye iyi niyetli yaklaşan bir hükümet vardı. Bu süreci bitiren AK Parti değil, PKK ve HDP oldu. Bunu ben zaten biliyordum da Rudaw'daki röportajdan benim çıkardığım, bunu Ahmet Türk de biliyormuş.
"Heval bu AKP'ye güven olmaz, saf olmayalım" diye diye Kürt çocuklarını çukurlarda telef ettiler, Kürdistanı perişan ettiler.
Kak Ahmet! Senin eskimez dostun, Kürt düşmanı Deniz Baykal ve partisi ile iş tutmaya devam et. Barışı, dostluğu, birlikte eşit yaşamı savunan yine biz olalım…
****
Havayolu halkın yolu, AK Parti ve sosyalizm
Havaalanı olmayan 4 il kalmış.
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan açıklamasında "Havalimanı olmayan Karaman, Yozgat ve Bayburt-Gümüşhane'ye yapacağımız havalimanlarının yapımı ihalesine yıl içinde çıkacağız. Dört şehrimizi daha havalandırarak, 2017'yi havalimanları yılı yapacağız" demiş.
Sevgili Yalçın Akdoğan "muhafazakar demokrasi" deyip geçti fakat ben sivil hükümetin (bir de darbe hükümetleri var malumunuz...) 15 yıllık icraatlarına bakıp AK Parti'nin Sosyalist yada Sosyal Demokrat bir parti olduğunu kolayca iddia edebilirim.
Yalçın Akdoğan'ın "AK Parti'yi muhafazakar demokrat" olarak tanımlamakla hata yaptım demesini ḥala bekliyorum.
"Havayolu halkın yolu" sloganı sosyalist bir slogan değil de nedir?
Kentsel dönüşüm kapsamında dar gelirli vatandaşlara kira öder gibi konut edindirme projesi sosyalist bir proje değil de nedir?
Kendini çok bir elit kabul eden arkadaşların şiddetli muhalefetine rağmen Türkiye'nin her kentine üniversite açılması, yüksek öğretimin herkese açılması sosyalist bir adım değil de nedir?
Türkiyeyi Gladyo adına yöneten ileri karakol komutanları ülkeyi kömüre boğarken, doğalgazı bütün şehirlere getiren bu hükümet sosyalist kabul edilmeyecek de beldediye otobüslerini yakan, bir zamanlar general Veli Küçük'ün tetikçiliğini yapan tipler mi sosyalist?
Sosyal hükümet icraatın başında, sosyal faşisler ise fırıldak çevirmekle meşguller.
****
Söylenmezse eksik kalırdı
"Ger dadmendî rêya xwe şaş bike, wê mirovan bi serberdayî têkevin nav tevlihevîyekê."
"Adalet yolunu şaşırırsa, insanlar başıboş bir karışıklık içinde kalır."
-Konfüçyüs-