Amentü’nün Diyalektiği

Ehl-i Sünnet Akaid prensipleri, Amentü ile çerçevelenerek imanın esaslarını oluşturur.

Amentü evvela peşinen inanmayı, teslimiyeti gerektirir…

Yukarıdan aşağıya sıralanan kaideler insana önce inanmayı şart koşar; Zaten İmanın Şartları diye adlandırılması, iman dairesine girerken tam teslimiyetin mecburiyetine vurgudan mütevellittir.

Yukarıdan gelen vahyin beyanını, insan idrakinin anlayabileceği kalıba dökmek üzere;

Allah’ın insanları öldükten sonra dirilteceğine, insanın hayattayken yapıp ettiklerinin, yapıp edeceklerinin Allah’ın kudret elinde olduğuna, Allah’ın insanı kader planı üzerinde yaratıp yaşattığına, insanın yapıp etmelerinin neticesinde hesaba çekileceğine inanmak…

Nakilden akla doğru uzanan idrak katmanlarına, perde perde her insanın şuur seviyesine göre, Allah’a imandan başlayarak, meleklere imanı, meleğin indirdiği kitabın muhatabı Resul’e, Allah Resul’ünün bildirdiklerinin tamamına, ‘işittik itaat ettik’…

İnsanın anlam arayışı zannedildiği üzere yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarı doğru seyir halinde olmalıdır.

Allah’a iman ettikten sonra, Allah’ın indirdiklerini, bildirdiklerini idrak etmenize, anlamanıza kolaylık olsun diye size kim Kur’an meali veriyorsa, onun iyi niyetli olmadığını, hatta cahil, hatta kuru akılcı, hatta idraksiz, hatta nasipsiz olduğunu bilmeniz gerekir.

Zira İslam, teslim olduktan, iman ettikten sonra anlamanın, araştırmanın, yukarıya doğru idraki arttırmanın, şuur seviyesini genişletmenin, derinleştirmenin, zenginleştirmenin dinidir.

Kimseye elbette meal okumayın demiyoruz…

Lakin okunulan mealin Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisi olmadığını, her kelimenin tarih boyunca hangi anlam katmalarından süzülerek Allah’ın Kelamı’nda yer aldığı bilgisinden nasip sahibi olmadan, okuduklarınızın sizi doğru yere, doğru düşünceye sevk edemeyebileceğine,

Kur’an-ı Kerim’i en iyi anlayıp anlatanın Allah’ın Resulü olduğunu, Allah’ın muradına en yakın anlamın Resulullah’a bağlılıkta bulunduğunu, Resullullah’ın ashabına ayetleri nasıl izah ettiğini bilmeden Kur’an’ı mealen okumanın sadece şahsi çabadan öteye geçemeyeceğine, şahsi gayretlerin her zaman doğru netice vermeyeceğine hazır olmalısınız.

Meal okumalarından yola çıkarak ayetlerden hüküm çıkaramazsınız…

Ayetlerden hüküm çıkararak hayata tatbik etmek istiyorsanız, Kuran, Sünnet, İcma, Kıyas usulüne bağlı Edile-i Şeriyye ölçülendirmelerinden haberdar olmanız gerekmektedir.

Okuduklarınızda aradığınızı bulamadıysanız, meal size beklediğinizi, istediğinizi vermiyorsa Kur’an eksik diyemezsiniz.

“Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” diyen Allah’ın Resulünü doğru anlamadan, O’nun tebliğ usulüne bağlanılmadan, Allah’ın muradının anlaşılamayacağını bilmelisiniz.

Tekrar etmeliyim; İnanmak yukarıdan aşağıya, anlamak aşağıdan yukarıya doğru seyir takip eder…

Anlamak zaman ister, sabır ister, okumak, okuduğunu anlamak, anladıklarımınız arasında anlam bağı kurmak üzere tefekkür ister…