ABD'de ayar ve denge aldatmacası

Kasım ayında ABD'de yapılan başkanlık seçimlerini rakibi Joe Biden'a kaybeden Donald Trump'ın 20 Ocak'taki görev değişimi öncesinde gördüğü muamele ve ABD'nin dünyaya örnek gösterdiği 'ayar ve denge' politikasının bir aldatmacadan öteye gitmediği savunuluyor

İlhan ÇULHA

ABD’de yaşanan kaosun bilinen veya bilinmeyen yönlerini Colorado Üniversitesi’nde ceza hukukçusu olan ve aynı zamanda milatgazetesi.com yazarı Yusuf Serçe’ye sorduk. Serçe, ABD’de yaşanan bu kaosun öncesini ve sonrasını dobro dobra anlattı. 25. Maddeden azli istenen Trump’ın bir sonraki seçimlerde adaylığının engellenmeye çalışıldığını kaydeden Serçe, “2. Maddede ise ‘vatandaşın kendini hükümete karşı koruma hakkı’ var. Amerika’da hakim olan sistem karmaşası değil, karmaşanın sistemidir” olduğunu savundu.

Amerika’da neler oluyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Trump’ın ifadesiyle seçimlerde hile yapılmış ve tabiatıyla buna karşı hukuki ve demokratik yollardan bir mücadele yürütülmekte. Hatırlayın, Amerika’da son ‘George Floyd’ vakasından sonra zencilere karşı yapılan eşitsizlik ve adaletsizlik geçtiğimiz yaz, aylarında dünya çapında gösterilere neden oldu. Kanaatimce bu ne ilk ne de son olacaktır. Çünkü daha o bitti akabinde yeni bir hadise, Başkanlık seçimi dolayısıyla Başkan Trump’ın tavırları ve de taraftarlarının sokak hareketleri konuşulmaya başlandı. Buna yeni veya ilk demek çok doğru olmaz. Çünkü adına demokratik tepki veya başkaca, Demokratların söylemi ile mahalli-iç terör deyin, Amerika’nın müesses nizamı bu tür gelişmelere zemin hazırlar. Bu zemin hazırlama, nerden bakarsanız bakın, aslında ‘check-and-balance’, yani ‘ayar ve denge’ olarak bilinen, yüceltilen ve bizim ülkemiz dâhil dünyaya örnek gösterilen düzendir demek doğru değil.

Peki, nasıl tanımlamak doğrudur?

Ben, öncelikle meseleye felsefik ve de metodolojik olarak bakmayı tercih ediyorum. Kabaca, tam zıttına, ‘ayarsız ve dengesiz’, biraz kibarca söylersek ‘ekseriyetin değil egemenlerin oluşturduğu hüküm ve tahakkümden’ ibaret bir düzen derim. Tabii Capitol Hill baskını olarak nitelenen son hadise tahlil edildiğinde, burada siyasi ve de başka saiklerle yapılan ‘demokrasi/hukuk içinde veya demokrasi/hukuka karşı mücadele’ nevinden yorumlar, bana ‘doğruyu bulma ve çözüm’ anlamında bir şey ifade etmiyor. Olsa olsa, ‘popülist’ dedikleri günü kurtarıp, taraf olduğu görüşten nemalanma anlayışıdır. Gördüğüm kadarıyla, çoğu da, mevcudiyeti ön kabulle değerlendirmeyi, yani artık bu nizamın temelden değiştirmenin imkanı olmadığı çün, boşa zaman kaybetmek yerine hazır kinin üzerinden ıslah yollarına gitmenin gerekliliği üzerinde duruyor. Aslında bu da mevcut düzenin dayatmasıdır.

Yaşanan hadiselerin asıl sistemden kaynaklı olduğunu, Trump’la ilgisinin olmadığını mı söylüyorsunuz?

İnsanlar kendi heves ve arzularını mantığa bürüyüp karşıya kabul ettirmeye çalışır ve doğan menfaat çatışmasına karşı da toplumlarda bir adalet ve muhakeme gerekliliği ortaya çıkmıştır. Lakin öyle veya böyle gücün ve güçlünün, diğer ifadeyle ‘hukukun egemenliği değil egemenlerin hukukunun’ önüne geçilememektedir. Bu da her tür hukuki ölçü ve belirleyiciliği kendine yontma sistematiğine yol açmaktadır.

Bu dediğinizi son yaşananlara nasıl bağlarız?

Tabii, dediğim gibi, bilhassa medya ‘müşteri’ peşinde ve toplum da ‘kavga, gürültü, olağan dışılığa’ meraklı ve hemen sonuç odaklı düşünce sistematiği peyda olmakta. Trump’a ne olacak? Devir-teslim günü daha büyük kargaşa mı ortaya çıkacak? Biraz daha ileri gidip, Amerika yıkılacak mı? İç savaş çıkar mı? Bölünür mü? Vesaire vesaire. Bunların cevabı basitçe evet yahut hayırla geçiştirilebilir. Llakin alt yapısı anlaşılmadan bunları cevaplamak sadece magazin haberi olur ve bilmem insanların beklentisi bu mudur! Mesela ben kanunlar üzerinden bu sorulara cevap verecek olursam, Amerikan anayasasının 1. ve 2. Maddesini yorumlamak isterim. Ancak, görüldüğü gibi Demokratların hakim olduğu şu anki siyasi zeminde 25. ve de 14. Maddeler hem Amerikan halkına hem de kopyala-yapıştır tüm dünyaya servis edilmekte.

Nedir 1. Madde- İfade hürriyeti- Şimdi son Kongre baskını -yapan ve destekleyenler- açısından -demokratik tepki- ama, aksine Demokratlara göre -tedhiş ve de azmettirenin Trump- olduğu gerekçesiyle 25. Maddenin eki olan -Başkanın vazifeden el çektirilmesi- ve de 14. Madde -anayasa ve hukukun ihlali- ile Başkanın azli olmalı. İşte düğüm 2. Madde yani -vatandaşın kendini hükümete karşı koruma hakkı- ve anahtar karşılıklı suçlamaların karar merci makamların işleyişi. Kim karar verecek? Çoğunluk! Evet, Amerikan nizamının Demokrasi diye tanımladığı ölçü ‘çoğunluktur’ aslında. Şu an Demokratlar hâkim olduğu için bu maddelerin algısı, ister Kongre oylaması olsun, ister Senato, isterse mahkemelerde, Trump ve taraftarlarının peşinen aleyhinedir. Ben çok da katılmam bu iddiaya ya, varsayılan medyanın gücü zaten öteden beri Demokratların elinde ve sadece propaganda aracı olarak yetinilmeyip şimdilerde herkesin malumu, artık Trump, taraftarları, hatta tüm Cumhuriyetçilerin Twitter, Google, YouTube vesaire üzerinde sesini kesmeye çalışıldı. Bunu hukuken nasıl değerlendireceksiniz peki? Kongre’de yaşanan tartışmalardan dikkatimi çeken bir misal, Demokrat üyeler Trump ve taraftarlarını ırkçı, bölücü, ayrımcı vesaire yanında bir de anti-semitist, Yahudi karşıtlığıyla itham ediyorlar! Düşünebiliyor musunuz, Trump, Demokratların cesaret edemediği, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edip Amerikan Büyükelçiliğini oraya taşıma kararı aldırıyor, damadı Kushner Siyonist Yahudi ve fakat anti-semitizm ile suçlanıyorsunuz! İşte benim anlatmak istediğim tam da karmaşa nizamı ve Demokrasi. ‘check-and-balance’ aldatmacısı bu.

Trump taraftarlarının kendilerini ifade edebilecekleri hiçbir alan bırakılmadı mı?

Bu güzel bir sual. Çünkü demokrasilerde en büyük emniyet sübabı ifade hürriyetidir. Eğer bunu engellerseniz, karşı tarafın mağduriyeti tepkiden öfke ve kine dönüşür ve bu öfke ve kinin neticesini kestirmek mümkün olmaz. Hele Cumhuriyetçi parti gibi Amerika’yı Amerika yapan bir olgudan hareketle bakınca, bu baskının sonucu tahminlerin çok ötesine geçebilir. Aşırı sağcı, ırkçı yaftalarıyla adlandırılan kitleye toptancılıkla tüm Cumhuriyetçileri katarsanız ki bu engel ve baskılar bunu açıkça gösteriyor, sonuç çok daha vahim olabilir. Ve Evet, cadı avının ötesinde, devletin tüm imkânlarıyla askeri, polisi, iç hususi istihbarat teşkilatları, FBI, SS vesaire ile tedbir adı altında sözde Trump ve taraftarlarının sesi kesilmekte ve takibe alınmakta.

Bu kadar aşırı tedbir neyin korkusu, darbe mi?

Zikrettiğim gibi, 2. Madde -hükümete karşı koyma hakkını ‘silah’ gücüyle de içermekte- olduğu çün, Amerika’da yaşanan yıllık ortalama 50 bine varan cinayetlerin de sebebi gösterilen bir silah edinme serbesitisi, haliyle silahlı kalkışma ihtimali en büyük endişe. Yani ister ‘darbe’ için olsun isterse ‘asker istifi’ görüntüler için yapılan yorumlar bu 2. maddeyi ve Demokratların algı yönlendirmesini atlıyor. Darbe olabilir mi? Hayır, ama böyle bir söylem siyaset adına güzel malzeme. Keza o asker yığınları da zaten muhtemel ‘silahlı’ çatışma için. Tarihe baktığımızda buna benzer hadiseleri fazlasıyla müşahede etmekteyiz. 4 başkan suikast sonucu öldürülürken 2si yaralı kurtulmuş. Yani Amerika’da hakim olan sistemin karmaşası değil, karmaşanın sistemidir. Diyelim ki, iddia edildiği gibi, beklenildiği hatta istenildiği gibi bir darbe teşebbüsü, en azından silahlı çatışmalar olursa, değişen hiçbir şey olmaz. Gösteri dünyasının günlük hayata yansıması gibidir Amerika ve sonunda hep ‘iyiler’ kazanır.

Trump’ın hapis ihtimalini nasıl görüyorsunuz?

Hemen hemen imkansız görüyorum. Çünkü bu sadece Demokratların ve de medyanın propagandasından öte güç dengesi hesabına tealluk eder. Basit mantıkla, Trump da bugüne kadar yaptıklarını her halde tek başına ve kimselere güvenmeden yapmış olamaz. Zaten azil kararı Senato’dan dönmesi mutlak görülen durumda, geriye hangi makam hapis kararı alacak? Üstelik neyle suçlandığı ve suçlanacağı bile belli değildir. Döndür dolaştır özeti kötü başkanlıktır, kötü başkan olmak suç mudur? Seçimlere itiraz edip yalan yere hileli olduğunu iddia etmiş. Gerek dünyada gerekse Amerikan tarihinde kaybedenlerin aksini yaptığına nerde görülmüş? Son seçim, 2016’da Hillary Clinton da itiraz etti, iki eyalette tekrar tekrar sayım yapıldı. Twitter’da çok konuşuyor diye mi suçlayacaklar yoksa? Yine başa dönüyoruz işte. Suçlamanın ne olduğunun çok da ehemmiyeti yok. Eğer Cumhuriyetçiler sırtını dönerse inanın vatana hıyanetten ‘idam’ bile ederler.

Cumhuriyetçi Parti Trump’a sırtını döner mi?

Bunu bilmek özünde mümkün değil. Lakin tahminlerimiz geçmişe dayanarak, ilişkilere bakarak yaparız. Belki neden dönsünler diye sormak daha doğrusu olur. Evvela, Cumhuriyetçi partiyi iyi anlamak gerek. Amerika’da kimse, buna kendi halkı dahil kolay kolay bilmez ama yüzlerce parti vardır. Ve fakat iki partiye dönüşen düzende haliyle sıradan üyeden senatörüne partinin aleyhine, aksine hareket etmek dışlanması, ortada kalmasına sebep olacaktır. Son azil oylamasında yine Cumhuriyetçilerin hepsinin aleyhte rey verdiği de ortada. O zaman Senato’nun 3’te ikisi yani 67- yani en az mevcut durumda 17 Cumhuriyetçi senatörün reyi lazım ve de bu mümkün görünmüyor. Evet, yine medya aracılığı ile ‘spekülasyon’ yapılmaktaysa da, senatör kendi adaylık hesabı veya kendi bölgesinde seçilememe ihtimali dışında Trump aleyhine dönmesi zordur. Hâlbuki anladığımız Trump’ın bu kadar gürültü koparması aslında 2024 seçimlerinde tekrar adaylığı yahut oğlunun aday olması üçün.

Trump tekrar aday olur mu gerçekten, olursa şansı nedir?

Tahminimizi yine karşı muhalif cenahtan değerlendirirsek, Demokratlara yakın medya ve anket şirketleri bu ihtimali çok yüksek göstermekte. Cumhuriyetçi parti içinde yüksek hakimiyeti parti içi muhalefeti bastırmakta. Seçimi kazanabilir mi? Cumhuriyetçiler zaten destekleyeceklerdir ve benim tahminim bugünden bakarsak oluşturulan baskı ve mağduriyet, bu seçimde Demokratlara kaçan reyleri geri döndürecektir. Tabii asıl belirleyici Biden’ın önümüzdeki 4 yıllık icraatları olacaktır.

Türkiye için Biden yönetimi ne ifade ediyor?

Türkiye’de muhalefet ve dışarda Tayyip Bey nezdinde Türkiye karşıtlar, kimseler boşa heveslenmesin. Biden daha önce zaten Türkiye ile çalışmış biri, dahası ne Amerika, ne Türkiye ve ne de dünya 4 yıl önceki gibi değil. Amerika tabiidir, bizim menfaatlerimize göre hareket edecek beklentisi boş olduğu kadar, gerek Suriye’de gerekse başka alanlarda Türkiye’yi zorlayacak tutumlara girmeyecektir.

Yusuf Serçe Kimdir?

Florida Medical School mezunu olan Yusuf Serçe, Siyasi Bilimler ve Hukuk alanlarında yüksek lisans yaptı. Colorado Üniversitesi’nde ceza hukukçusu olan Yusuf Serçe, Colorado Amerika-Türk Derneği Başkanlığı görevini de yürütüyor. Serçe, ayrıca milatgazetesi.com yazarları arasında yer alıyor.