HIZIR''I ARAYAN PADİŞAH

HAZIRLAYAN: SABRİ GÜLTEKİN

Padişah Hızır'ı görmek istiyordu. Birgün her tarafa haber göndererek kendisine Hızır'ı gösterene büyük hediyeler vereceğini duyurdu. Bunu fırsat bilen bir miskin, Hızır'ı 40 gün içerisinde bulacağını söyleyerek padişahın yanından ayrıldı. Fakat bu süre zarfında sözünü yerine getiremedi. Bu duruma sinirlenen padişah vezirlerini toplayarak sözünü tutamayan miskine ceza kesmeye koyuldu. Fakat ansızın ortaya çıkan ihtiyar bütün planları altüst etti.

Bir padişah Hızır'ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellallar çağırttı. "Kim bana Hızır'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım" dedi. Birçok oğlu uşağı olan fakir bir adam bu işe talip oldu. Karısına dedi ki: "Hanım ben padişaha Hızır'ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır'ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz."

Adamın karısı kanaatkar biriydi. "Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten" dedi.

Hızır'a karşı istenen dünyalık

Ama adam kafaya koymuştu. Padişaha gidip Hızır'ı bulacağını söyledi. Bunun için kırk gün izin istedi. Hızır'ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para aldı. Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayboldu. Kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp herşeyi itiraf etti:

"Benim aslında Hızır'ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk. Hızır'ı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim" dedi.

Padişah buna çok kızdı: "Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi?" diye bağırdı.

"Küllü şeyin yerciu ila asıhı"

Adam da her şeyi göze aldığını söyledi. Bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alış verişinde bulundu. Birinci vezire sordu:

- Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim?

- Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım.

Bu sırada peyda olan, nurani, ak sakallı bir ihtiyar vezirin sözleri üzerine söyle dedi: "Küllü şeyin yerciu ila asıhı"

Padişah ikinci vezirine sordu:

- Bu adama ne ceza verelim?

- Hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım.

Biraz önce ansızın ortaya çıkan ihtiyar yine "Küllü şeyin yerciu ila aslıhı" dedi.

Padişah üçüncü vezire sordu:

- Ey vezirim sen ne dersin, beni kandıran bu adama ne ceza verelim?

- Padişahım bana göre, bu adamı affedin Size yakışan, sizden beklenen budur. Bu adam önemli bir suç isledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil. Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli.

Nurani ihtiyar yine söze karıştı: "Küllü şeyin yerciu ila asıhı"

"Herkes aslına çeker"

Bu defa padişah o yaşlı zata yöneldi:

- Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?

İhtiyar cevap verdi:

- Senin birinci vezirinin babası kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi. İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk vb. doldururdu. O da babasına çekti. Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi. O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim söz "Herkes aslına çeker" demektir. Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu.

///

BİR AYET

"Allah yolunda infak ediniz. Ve kendi nefislerinizi tehlikeye düşürmeyiniz. Ve ihsanda bulununuz. Şüphe yok ki, Allah Teala iyilik edenleri sever."

(BAKARA, 195)

//

BİR HADİS

"Cennet'e götüren sebeplerin başlıcası, Allah'tan korkmak ve iyi huylu olmaktır. Cehennem'e götüren sebeplerin başlıcası da, dünya nimetlerinden ayrılınca üzülmek, bu nimetlere kavuşunca sevinmek, azgınlık yapmaktır."

(TİRMİZİ)

///

KISSADAN HİSSE

PEYGAMBER'İN SELu00c2MI

Sultan 2. Osman'ın (padişahlığı 1754-57 yılları arası) sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa başarılı ve yetenekli bir devlet adamı, oldukça dindar bir kimse idi. Ali Paşa zamanında bir tüccar iflas etmiş, bütün mal ve servetini kaybetmiş, üstelik bir de borca girmişti. Bu sıkıntılı durumda iken müracaat ettiği bütün eş-dost kapıları, bu durumdaki herkese yapıldığı gibi yüzüne kapanmıştı. Adamcağız çaresiz haldeyken bir gece rüyasında Peygamberimizi gördü ve O'ndan yardım ve destek istedi. Peygamberimiz ona "Git Allah'ın makbul kulu Ali Paşa'ya benden selam söyle, sana 100 altın versin" dedi. Adam, "Ya Rasu00fblallah ben Ali Paşa'ya selamınızı iletir, bana 100 altın vermesini emrettiğinizi söylerim ama bana inanmaz" dedi. Hz Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İnanması için sana belge vereceğim. Ali Paşa bana her akşam yüz salavatı şerife okurdu, ama geçen perşembe akşamı okumadı. Bunu ona söylersen sana inanır". Sabah olunca adam hemen Ali Paşa'ya koştu, rüyasını anlattı. Ali Paşa, "Peygamberimiz niye bana söylemiyor da sana söylüyor?" diye inanmak istemedi. Adam Hz. Peygamberin verdiği belgeyi öne sürdü: "Efendim ben bana inanmayacağınızı Hz. Peygamber'e söyledim. O da bana bir belge verdi. Siz her gece Efendimize yüz salavatı şerife okuyormuşsunuz, ama geçtiğimiz perşembe akşamı okumamışsınız. " Ali Paşa düşünmüş o gece hakikaten okumadığını farketmiş. Bunun üzerine adama şöyle der: "Peki Hz Peygamber sana ne söyledi ise aynen tekrarla". Adam tekrarladı: "Ali Paşa'ya benim selamımı söyle, sana 100 altın versin". Ali Paşa "Bir daha söyle" diye tam yedi defa tekrarlattı. Adam, Ali Paşa'yı kendisiyle alay ediyor sandı ve paradan da ümidini kesmişti ki, Ali Paşa "Sana Peygamberin her selamı için 100 altın vereceğim. Yedi defa tekrarlattım 700 altın eder" der ve gerçekten 700 altını verir.

///

ŞEHİR VE MEDENİYET

Suların halka taksim edildiği semt

Şaşkınbakkal: Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkanı açıldığını görenler burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala "şaşkın bakkal" yakıştırması yaptılar. Bundan sonra da semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.

Sütlüce: Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü vardı. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akar; bu suyun kadınların sütünü çoğalttığına inanılırdı. Bundan dolayı semt Sütlüce olarak anılır oldu.

Tahtakale: Sözlük anlamı 'kale altı' olan Taht-el-kale'nin bozulmasıyla Tahtakale'ye dönüşen semtin Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ediliyor.

Taksim: Osmanlı zamanında sucuların; suyu halka taksim ettikleri yer, Taksim olarak anılmaya başlandı.

//

NÜKTE

Baytar mısınız?

Millu00ee Şairimiz Mehmed u00c2kif'le dalga geçmek isteyen zamane gençlerinden birisi futursuzca takılır:

- Efendim! Yoksa sen baytar mısın?

u00c2kif hiç düşünmeden karşılık verir:

- Evet bir yeriniz mi ağrıyor?

//

DAĞARCIK

SU ALTINDAKİ MUCİZE

Venüs, saat yönünde dönen tek gezegendir.

İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.

Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.

Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.

El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.

Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.

İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.

İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

Üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar.

Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.

"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.

Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.