Paralel hakimlerin verdiği kararlar yok hükmündedir!

Bir hakimin kararının geçerli olması için kararının kanuna veya dosya içindeki belgelere göre verilmiş olması kadar, meşru ve objektif yani adaletten başka bir maksat gütmeyen bir biçimde tezahür etmesi şarttır. Karar bunu taşımıyorsa, yok hükmündedir. Yani infaz edilse bile, batıldır. Kamu vicdanında yeri olmayacaktır.

Cüneyd Altıparmak u2013 Hukukçu

cuneydaltiparmak@yahoo.com

Bu son olaylar göstermektedir ki, ülkede sistemli bir biçimde hukukun araçsallaştılıp, tehdit haline bilinçli halde getirilmiştir. Zira, paralel devlet yapılanmasının menfaatleri çerçevesinde verilen kararların, yapılan soruşturmaların mahiyeti de bu anlamda sakatlanmıştır. Özellikle, memurların disiplin cezası ile icbar edilmesi, iş adamlarının vergi incelemeleri ile dikkatlerinin çekilmesi ve nihayet toplumsal olaylara dönük kırılmaların yaşanması için, organize suçlar ve terör suçları kapsamında kalan kararların mahiyetinin tartışmalı olduğu su götürmez bir gerçektir. Yapılandırılmış kararlar ile önce ceza verilmesi gereken kişi bulunup, sonrasında delillerin toplandığı bu metot, istiklal mahkemelerinin usulüne tabi bir yoldur. Zira, paralel örgüte karşı direnenler "isyancılar!" hakkında önce kalemleri kırılıp, sonra araçsallaştırılmış hukuk kurumları ile cezalandırılmaktadır.

Kararlar mahiyet itibari batıldır

Kararın yok sayılması biz adaletin gereğidir. Zira bu kararlara bir şaibe düştüğü konusunda bir oylama yapılsa, milletin ekseri karar konusunda şaibe var diyecektir. Bu anlamda, belki basit vakalar için değil de, terör ve organize suç kapsamındaki ceza dosyaları, bazı kişilerin ve kurumların açtığı hukuk davaları ve yine bunlara karşı açılan tazminat davalarının bir örgütsel hareketlenme ile karara bağlandığı ortadadır. Bunlara ilişkin fikrim, sadece gördüklerim değil, bizzat yaşadığım, tarafı olduğum dosyalardan kaynaklı. Madalyonun bir diğer yanı da, şaibeli biçimde sınav kazanan hakimlerin verdiği tüm kararların yokluğudur. Zira, bu kimse mesleğe alınırken hile ile davranmıştır. Bu yüzden verdiği kararların her biri mahiyeti itibarıyla ayrım yapılmaksızın baştan itibaren batıldır.

Dosyala tekrar gündeme alınmalı

Bu kapsamda, bu dosyaların tekrar gündeme alınması, toplumsal barış ve uzlaşma zemini için de pek mühimdir. Bir fırsat olabilir. Zira, toplumun her kesiminden bu işlerden mustarip olanlar var. Bu meselenin, yargısal erk yönünden değil, idari soruşturmalar yönünden ele alınması elzem. Ancak, bunun için kim bu işin içinde kim değil, iyice temyiz etmek gerekir. Sapın samana karıştırdığı, ortamda bu konuları netleştirmek yani hangi dosyanın bu kapsama gireceğine karar vermek mümkün değildir.

Kurulacak bir komisyon bu işi çözer

Peki "bu inceleme nasıl yapılacak?" diye sorulabilir. Öncelikle tablonun netleşmesi ve örgüt bağlantılı hakimler hakkında en azından dava açılmış olanlar üzerinden bir ele yoluna gidilebilir. Burada bir itiraz mekanizması ve bunu incelemeye yetkili bir heyetin de kurulması mümkün olabilir. Böylece, kurulacak komisyon bu yönden itiraz edilen kararları inceler ve gerekli görürse bozulması için dosyayı bakanlığa intikal ettirebilir. Ya da gerekli görmez ise de kararın uygunluğunu tescil edecektir. Böylece kararların mahiyetinin bir biçimde ele alınması sağlanarak incelenmiş olacaktır. Bu durum idari disiplin cezaları için de geçerli olacak biçimde bir KHK çıkarılması elzemdir. Ancak bir KHK çıkarılmaz ise de, yeniden yargılama talep etmek için tüm şartlar bu dosyalar için gerçekleşmiştir. Bu yol için avukatların gerekli müracaatları yapacağı kuşkusuzdur.

Yargıda ciddi bir yüzleşme şarttır

Devlete alımların "bizden yana", "bizden" gibi referanslar ile değil tam ve eksiksiz biçimde liyakat modelinin belirlenmesi ile yapılmalıdır. Zira, bugün başımıza gelenlerin, sonraki yıllarda tekrar etmemesinin en garanti yolu bu yaklaşım olacaktır.