Satirik bir roman: Hayvan Çiftliği

Hayvan Çiftliği, dünya edebiyatında yergi türünün önemli eserlerinden biri kabul edilmektedir. Ülkemizde 1984 adlı kitabıyla da tanınan İngiliz yazar George Orwell tarafından yazılmıştır.

AHMET YASİN ALDI

Eleştirmenlere hatta çevirmenlere bakılırsa Hayvan Çiftliği komünizme başka bir ifadeyle “reel sosyalizm”e ve Stalin’e karşı bir taşlamadır. Fakat sadece bununla sınırlı olmayan eser, çağının ötesinde bir anlatıma da sahip. Bu bakımdan Hayvan Çiftliği’ne günümüz şartlarında bir komünizm eleştirisi olarak bakmak doğru olmayacaktır. Masalsı anlatımıyla da göze çarpan eser dünyada hâlen başucu kitaplar arasında sayılmaktadır. Acaba kitabın böylesine sevilmesinin sebebi nedir? Tartışmasız bunun nedeni yazıldığı 1945’le sınırlı kalmaması sonraki yıllara hatta günümüze de ışık tutmasıdır.

Çiftliği Ele Geçiren Hayvanların Dramı

George Orwell Hayvan Çiftliği kitabının kahramanlarını hayvanlar arasından seçmiştir. Domuzlar, köpekler, koyunlar, inekler, atlar, kümes hayvanları… üzerinden iktidar merakı ve daha rahat yaşama arzusunun yol açtığı sorunlar anlatılmaktadır. Kitapta her şey Beylik Çiftlik’teki hayvanların sahiplerine isyan ederek çiftliği ele geçirmeleriyle başlar. Sonra yönetimi devralan hayvanlar kendilerine uygun bir düzen geliştirirler. Hep beraber belirledikleri ve hayatlarına yön verecek yedi kuralı çiftliğin bir duvarına asarlar. Ardından kurallara göre çalışmaya başlarlar ancak domuzlar doğrudan çalışmaz. Günler geçtikte belirlenen kurallar domuzlarca çiğnenir ve kural kendilerince düzenlenir. Enteresandır diğer hayvanlar domuzlara hemen kanarlar. Aslında domuzların hayvanları yalanlarına kolayca inandırmasında koyunların emeği büyüktür.

Aylar geçtikçe hayvanların yaşamının eski hayatlarından yani insanların yönetimindeki günlerden hiçbir farkı kalmaz. Hatta daha da kötüleşir. Önceden belirledikleri yedi kural kaldırılmıştır. Bunların yerine sadece “Tüm hayvanlar eşittir, bazıları daha eşittir.” kuralı konmuştur. Domuzlar ise insanlara benzemişlerdi. Tabii hayvanlar, bunun farkında değillerdi. Ta ki bir gün hayvanlar domuzların kaldığı evin önünden geçerken çok şaşırtıcı bir durumla karşılaşıncaya kadar. Altı domuz ve altı insan aynı masada bir yandan içki içip kumar oynamaktadırlar. Diğer yandan kendi yönettikleri alt tabakalar hakkında şakalaşıyorlardı. İşte o zaman hayvanlar, insanların domuzlardan, domuzların insanlardan hiçbir farkının kalmadığını anlarlar.

Çevirgenin Unuttuğu Çevirmen

George Orwell’ın kitabı hakkında bu kadar yazıp da çevirisine değinmemek olmaz. Okuduğum Hayvan Çiftliği çevirisi kendini “çevirgen” diye nitelendiren Celâl Üster’e ait. Doğrusu Üster’in çevirisine diyecek bir şey bulamıyorum, gayet başarılı bir çeviri. Çevirgenimiz kitabın sonuna “Bir Peri Masalı” başlıklı bir yazı eklemiş. Burada kitabın türü, yazıldığı dönem, yazarın siyasi kişiliği gibi konular hakkında ayrıntılı yorumlar yapmış. Fakat yazıda birtakım sorunlar var. Örneğin ülkemizdeki Hayvan Çiftliği çevirilerinden bahsederken Rasim Özdenören’i her nedense atlamış. Oysa Özdenören, Halide Edip Adıvar’ın 1954’teki ilk çevirisinden on yıl sonra yani 1964’te bu kitabı çevirmişti. O zamanlar 24 yaşında bir hukuk talebesi olan Özdenören kitabın alt başlığını “Domuzlar Diktatoryası” şeklinde çevirmeyi tercih etmişti.

Her karakterin çok farklı kişilikleri temsil ettiği Hayvan Çiftliği, okuyuculara açgözlülüğün ve iktidar hırsının doğuracağı kötü sonuçları anlatıyor. Bireyin özgürlüğünün devlet tarafından ortadan kaldırılıp, bireysel yaşamın ikinci plana atıldığı yönetimlerin insan eşitliğini sağlayamayacağını düşündürüyor. Ayrıca toplumsal ayrışmalar yaratması nedeniyle de her daim başarısızlığa mahkûm olacağını bir kez daha dile getiriyor. Yazımı bitirirken şu yorumu sizlerle paylaşacağım. Celâl Üster’in de dediği gibi “Bütün kitaplar eşittir; ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir.”

YENİLERDEN:

— Turan Oflazoğlu, Kanunî Sultan Süleyman, İz Yayıncılık, İstanbul, 2020.

Kanunî Sultan Süleyman, idareciliğinin yanı sıra, gerek eşleriyle, gerekse çocuklarıyla yaşadıkları açısından çok sayıda yerli ve yabancı sanat eserine ilham kaynağı olmuştur. Türk tiyatro sanatının değerli ismi Turan Oflazoğlu’nun kaleme aldığı son eserlerindendir.

— Ebu’s Süreyya Sami, Amanvermez Avni Yanmış Adam, Beyan Yayınları, İstanbul, 2020.

Osmanlı’da Ebu’s Süreyya Sami bir Türk polis hafiyesinin maceralarını yazmayı planlamış, böylece ilk Türk polisiye serisi olarak Türklerin Sherlock Holmes’ü Amanvermez Avni doğmuştur. Türklerin Sherlock Holmes'i Amanvermez Avni’nin maceraları devam ediyor

.

— Sadık Hidayet, Kör Baykuş, çev. Serdar Gündoğdu, Ötüken Neşriyat, 2020.

Sadık Hidayet’in modern İran edebiyatının eşsiz verimlerinden sayılan romanı Kör Baykuş, kendisinin ve temsil ettiği aydınların fikrî manada bağlı oldukları toplumdan kopukluklarını ele aldığı bir eserdir.