Selahaddin Eyyubi

Yazan / Dr. Mehmet Sılay

İslam'ın Kıbleteyni Kudüs ve Filistin işgal ve esaret altındayken, çevresi İsra Suresi'ndeki Ayeti Kerimeyle mübarek kılınan ve Hz. Ömer'in emaneti olan Mescid-i Aksa'yı bir asırlık esaretten kurtaran Selahaddin Eyyubi'yi bütün Müslüman aydınların yakından tanımasını sağlamak ve özellikle atılımcı Müslüman gençliğin hafızasında daima diri tutmak zorundayız.

Ulus devlet ve ulusçuluk toxikasyonuyla Türkiye'de Milli Eğitim bir devlet projesi olarak Kılıçarslan, Nureddin Mahmut Zengi ve Dünya İslam Birliğiyle Ortadoğu Barışının Mimarı Selahaddin Yusuf Eyyubi'yi bizden esirgedi. Gençliğimize tanıtmadı ve öğretmedi.

Fakat ölümsüz eser Safahat ve İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif, Eyyubi'yi ısrarla gündemde tuttu ve toz kondurmadı, onu yere göğe sığdırmadı. Bir Haçlı Seferi olan Çanakkale Savaşında üstün silah gücü ve kalabalık ordularla üzerimize gelen Avrupalı Vandalları ve Hunharları canları pahasına durduran isimsiz kahraman Mehmetçiklerden bahsederken; "Sen ki, son ehli salibin kırarak savletini, Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin'i, Kılıçarslan gibi iclaline ettin hayra" mısralarıyla Sultan Selahaddin'i Kılıçarslanla birlikte destanlaştırıyordu.

Cumhuriyet Tarihinin ilk askeri darbesi olan 'Meclisin Feshi' ile İstanbul'a dönen, Sebilurreşat kapandığı için işsiz, evsiz ve hafiye-polis takibi altında bunalan Akif, zorunlu sürgünle Mısıra giderken, soranlara; 'Asude bir ortamda Selahaddin Eyyubi'yi anlatan manzum bir piyes yazmak üzere Hilvan yolculuğuna çıkacağını' söylüyordu.

Selahaddin Sendromu ve Hıttin Korkusu

Haçlı seferlerinin şefi Vatikan'da ve Siyonistlerde Halkı Müslüman olan devletlerarasındaki her anlaşma ve yakınlaşmada bir Hıttin Korkusu gündeme oturmuştur. Bağdat Pakti, El İttihadul Cumhuriyetul Arabiyye ve son D-8'ler girişimi, Selahaddin Sendromu ve Hıttin korkusunu gündeme taşıdı. Bu korku Mossad-CIA işbirliğiyle D-Sekizlere imza atan bütün liderler ya katledildi, ülkesinden sürgün edildi ya da Erbakan gibi bir Başbakan siyaseten infaz edildi.

Emperyalistlerin yüreğini ağzına getiren bu Selahaddin Eyyubi kimdi ve Hıttin neydi?

Selahaddin Yusuf'u araştırmaya kalkanlar için Ansiklopedik bilgiler, internet siteleri ve Google yüklenen bilgiler bir parmak baldan ibaret kalıyor. Orijinal kaynaklarda, Onun yanı başında savaşlara katılan ve günlüğünü tutan İbn-ül Esir ile Tarih sosyologu Endülüslü İbn-i Haldun, Urfalı Mateos ve Süryani tarihçi Ebul Ferec ve onu asli kaynaklardan süzüp çıkaran prof Ramazan Şeşen sayesinde evrensel kahraman Selahaddin'le yüzyüze gelebiliyoruz. Onunla dokuz asırlık hasretle kucaklaşıyor ve sohbete koyuluyoruz. Selahaddin İslam Tarihinde yaşamış, canlı-nesnel bir örnektir. Selahaddin, gününün şartları içinde Müslümanların onurunu nasıl kurtardıysa, biz de ondan alacağımız ibretle torunlarımızı daha şerefli bir istikbale taşıyabiliriz.

Milletin ve Ümmetin izzeti, iffeti, hayatı ve İslamın bekası için ne yapmalıyız ve nasıl yapmalıyız?

Dünya İslam Birliği ve Ortadoğu Barışının mimarı Selahaddin Eyyubi, büyük idealler ve soylu endişelerle gönlümüzü ve gündemimizi dolduruyor. 1138-Tikrit, dünyaya geldiği ve 1193-Şam vefat ettiği şehirler ilk ziyaretgahlarımız oluyor. Halep, Musul, Bekaa vadisindeki Baalbek, Harran, Kahire, İskenderiye, Bereketli Hilalin Darbısak, Bakras ve Harim kalelerine tarih tüneline girerek özel seyahatler düzenliyoruz.

Kudüs'te bugün gördüğümüz ağlama duvarı en son Selahaddin'in elinden geçmiş. Muarratul Nu'manda adil Halife Ömer bin Abdülaziz'in ve Batı Şeria'da ve Bahri Meyyit-Ölü Deniz üzerinde Hz. Musa'nın mezarlarını bulup tamir ve ihya etmiş. Busra antik şehrinde Resulullahın on iki yaşında amcası Ebu Talibin ticaret kervanıyla gelip konakladığı mekanı, Rahip Buhayra Manastırı'nın karşısında küçük bir mescit-medrese ve Kadem Taşı ile belirlediği hatıraları ziyaret ediyoruz. Sonra yine Onun izini sürerek Urfa'ya gidiyoruz. Şarkın Tıp merkezi Harran'da altı ay kalıp yakalandığı Malarya tedavisi görmüş ve Harrani Hazretlerinin huzurunda sohbetlere katılmış.

Selahaddini asıl İbn-ül Esir ve Endülüslü Tarih sosyologu İbn-i Haldun'dan dinliyor, hakkında yapılan doktora ve mastır tezlerini tetkik ediyoruz. Selahaddin, harikulade bir karakter ve ahlak adamı, bir akademisyen, bir komutan, örnek bir devlet adamı ve izinden gidilecek bir İslam önderi. Selahaddin Yusuf'un dünyasına özenle giriyoruz. Genç kuşaklar ve bütün dünya Müslümanları Onu daha yakından tanımalı.

30 Ekim 1918- Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Mağlup olmuş. Yani devlet ve millet zevale uğramış. İngiliz komutan General Allenby, Kanal muharebesinden sonra Kudüs üzerinden Nehril Ürdün'ü aşarak Şam'a gelmiş ve dokuz asırlık Haçlı kiniyle mağrurane tekmelemiş Sultan Selahaddin'in mezarını ve kibirle bağırmış:" Haçlı Seferleri şimdi bitti, kalk Selahaddin biz geri döndük!" Dokuz asırlık bir kinle Selahaddin'in mezarı tekmeleniyor, bu asla unutulmamalıdır.

Haçlıların işgal projesi

Binyıl önce Avrupa'dan üzerimize doğru Tapınak ve Hospitaliyer şövalye sürüleriyle Kolonyal Kültürün gereği soygun ve talan için gelen Haçlılar, bugün modern savaş donanımları ve konvansiyonel silahlarla parçaladıkları İslam ülkelerindeki petrol ve doğal gaz rezervlerine el koydular. Ortadoğu'nun terörist devleti İsrail ve tetikçisi Amerika ile dost ve müttefik olunamayacağını bilenler için bu projenin neyi amaçladığını anlamak zor değildir.

Bölgemizde muharref Tevrat'a dayanan Arz-ı Mev'ud-Vaad edilen Ülke ütopyası yani Büyük İsrail Projesi bütün kaynaklarıyla deşifre edilmiştir. Bu projenin hedefi insan hakları, demokrasi ve özgürlük kavramlarıyla havayı bulandırıp Müslümanların yeniden uyanması ve canlanmasını sağlayan damarlarını "olmayan nükleer tehlike ve terörle mücadele" bahanesiyle kesip Uluslararası Siyonizm'e dünya hakimiyetinin yolunu açmaktır. Haçlı tuzağıyla sinirleri alınan Müslüman aydınlar "ılımlı" bakış açısıyla küresel emperyalizmle olan uyuşmazlığını rafa kaldırdı. Entellektüel gevezeliklerden başka bir şey üretmeyen ve bize ait olmayan Diyalog ve Medeniyetler Buluşması toplantılarıyla aydınlarımız kumda oynamaya başladılar

Ancak İslam ülkelerinin karıştırılması ve işgalleriyle başlayan yeni Haçlı Seferleri de önderimiz ve ceddimiz Ortadoğu Barışının mimarı olan Selahaddin Eyyubi örneğini bize gösterdiği gibi, Müslüman aydınların hazırladığı yeni yol haritası ve gücünü Selahaddin'den alan atılımcı İslam düşüncesi karşısında mağlup olacak ve atlantiğin karşı yakasına ricat zorunda kalacaktır. Dayatılan sisteme hakim olan uluslararası aktörlerin oyununu bozmak her Müslüman aydının asli görevidir ve boynunun borcudur. Başarımız ümmetin ortak atası ve önderi Sultan Selahaddin'i yakından tanımakla mümkün olacaktır.

Şarkın en sevgili Sultanı selahaddin Eyyubi, Raşit halifelerin devamı olan İslam Tarihi yıldızlarından biri ve Fatih Sultan Mehmed'in ilk parıltısıdır. Tek hasretimiz, Selahaddin gibi devlet adamlarını gençlerimizin yakından tanıyıp örnek almalarıdır. Şüphesiz Selahaddin'in izini takip eden atılımcı Müslüman gençler hayata hakim olacaktır.

Haçlı Seferleri

Sultan Selahaddin'i tanımanın yolu tam iki asır Müslümanlar üzerine sürdürülen Haçlı seferlerinin maksat ve mahiyetini bilmekle mümkün olur. Kudüs ve çevresini zapt etmek, Hz. İsa efendimizin mezarının kurtarmak mazereti, asıl sebep Avrupa'da daima var olan Müstemleke-Sömürge-Soygun ve talan Kültürünün kılıfıdır. 1071 Malazgirt zaferiyle Küçük Asya'ya hızla yayılan İslam egemenliğini ve onu yayan Müslüman Türkleri Anadolu'dan ve tüm Ortadoğu'dan sürüp çıkarmak istediler. Çünkü Suriye ve Filistin de Selçuklu hakimiyetine girmişti. Muhammed Alpaslan'ın görevlendirmesiyle, amcazadesi Kutalmışoğlu Süleyman tarafından Bizans'ın burnunun dibinde İznik başkentli bir Müslüman devlet kuruldu.

Malazgirt'te tarihin en büyük mağlubiyetini yaşayan, egemenlik alanı daralan ve İznik Başkentli Müslümanlardan oluşan genç ve dinamik Anadolu Selçukluları tarafından kuşatılmakta olduğunu gören Bizans, Vatikan'da oturan en büyük dini otorite olan Papa'dan yardım istedi. Papa bu talebi fırsat bildi. Papa Urbanus ve Piyer Lermit tüm Avrupa'yı dolaşarak ateşli konuşmalarla Müslümanlar üzerine toplu seferberliği başlattılar. Çünkü Papa Müslümanlardan başka Doğu Hıristıyanlığını temsil eden bütün Ortodoksları da egemenliği altına almak istiyordu.

Fransa'da bağnaz piskopos, rahip ve keşişlerin kurduğu Kluni (Kukulux klan) tarikatı cahil halkı savaşa kışkırttı. Bu tarikatlar eliyle birer ölüm aletine dönüşen Templiyet ve Hospitaliyer şövalye birlikleri kuruldu. Vatikan'a bağlı korsan tarikatlardan Malta ve Sen Jan şövalyeleri görevli olarak üzerimize gönderildi. Şövalyelerin tek varlık sebebi Müslüman öldürmekti. Avrupalılar nüfus bakımından Müslümanlardan daha kalabalıktı, fakirdi ve cahildi. Dillere destan İpek ve Baharat yollarını kontrol altına almak isteyen Kral, Senyor ve Şövalyeler kısa zamanda ve kolayca zengin olmak istediler. Batıda topraksız soylu ve şövalyeler yeni topraklara kavuşmak için hırsla silahlanıp Müslüman coğrafya üzerine saldırıya geçtiler. Vatikan Papalarının yönlendirmesi, teşviki ve kışkırtmasıyla 1096 da başlayan Haçlı yürüyüşü iki asır sürdü ve çok cana mal oldu.

Bizans, Latin, Süryani ve İslam kaynaklarına göre Haçlı seferlerindeki maksat siyasi ve ekonomiktir. Din savaşı motif olarak kullanılmıştır. Cahil Avrupa halkları papa ve piskoposlar tarafından tahrik ve teşvik edilerek heyecana getirilip yürüyüşe katılmıştır.

İlk Haçlı Seferi Avrupalılar için en başarılı sefer olmuştur. Antakya, Trablus, Urfa Kontluğu ve Kudüs Haçlı Krallığı kuruldu. Anadolu Selçuklu Devletinin ilk başkenti İznik işgal edildi. Konya ve Karaman yağmalandı. Beklenmedik baskınla katliama uğrayan Müslümanlar, korku ve dehşete kapılarak mecburen dağlara çekilmişler. Harp tarihinde eşine ender rastlanan müthiş kalabalık dağlar, taşlar, ovalar, yamaçlar ve geçtikleri bütün köy ve şehirleri yağmalayıp yakan Haçlı sürülerini durdurmak mümkün olmamıştır. Haçlı Orduları misafir edildikleri İstanbul çarşılarını yağmaladı ve düzensiz ve disiplinsiz haçlı çapulcular Bizans Kurallarını değiştirdiler.

Müslüman Anadolu şehirlerinin tahribi dışında Antakya ve Urfa'da ana-babaları katledilen Müslüman çocukları halkın gözleri önünde zıba çivilerle enikli kapılara çakıldılar. Halep varoşlarında tarlada çalışan silahsız on bin çiftçi ve zeytin işçilerinden Muarratul Numan Müslümanları ile Ortodoks Hıristiyanlar ve Yahudiler kılıçtan geçirildi.

15 Temmuz 1099 günü, Kudüs, Fatımi vali İftiharuddevle'den yazılı anlaşmayla teslim alındığı halde şehirde tek Müslüman, Ortodoks ve Yahudi kalmayıncaya kadar sürek avı yaparcasına yetmiş bin insan katledildi. Batı tarihçilerinin ifadesiyle Haçlı atlarının ayakları dize kadar kana bulanmıştı. mescid-i Aksa kiliseye çevrildi. Büyük camiler haçlı atlarına ahır ve samanlık olarak kullanıldı. Bütün Filistin sahilleri Antakya'dan Gazze'ye kadar işgal edildi. Batı Anadolu Bizans'ın payına düştü.

Ancak Müslümanlar kendilerini çabuk toparladılar. Kudüs işgalinden iki yıl sonra tedbir alan Kutalmışoğlu Süleyman'ın büyük oğlu Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıçarslan tarafından, Anadolu'ya geçen Haçlı ordusu imha edildi. Avrupa'da bir korku dalgası yayılınca Şam ve Filistin üzerine yürümeye ilgi azaldı. Kılçarslan'ın varlığı caydırıcı oldu ve elli yıl haçlı seferlerinin duraklamasına sebep oldu. Oğlu Sultan Mesut aynı kararlılıkla Anadolu Müslümanlarını savunması gönüllü Haçlıların dahi cesaretlerini kırdı.

Urfa'nın kurtuluşu

Urfa Haçlı kontluğu Müslümanların hilafet merkezi olan Bağdat ile Filistin ve Anadolu Müslümanlarının arasında ciddi bir engel idi. Urfa, 24 Aralık 1144 tarihinde isfahan başkentli Büyük Selçuklu Devletinin Musul Valisi Aksunguroğlu İmaduddin Zengi tarafından aylarca süren muhasaradan sonra kurtarıldı. Urfa'nın kurtuluşu İslam tarihindeki en önemli olaylardan biridir. İmaduddin Zengi Halep ve Şam'ı da Börü hanedanının elinden alınca güçlendi ve Müslümanların güvenini kazandı.