​Türkiye bu krizi de atlatır

Büyük ülke olmanın ve kendi başına hareket etmenin bedeli olduğuna dikkat çeken uzmanlar: "Türkiye merkez ülke etme iddiasında olunca ve uysal koyun olmayı bırakınca elbette birtakım manipülasyonlara, operasyonlara tabi oluyor. Pandemi sadece ülkemizi değil, dünyayı sarstı. Enflasyonun yüksekliğine ve istihdam düşüşüne yoğunlaşmalıyız."

HABER: ÖZLEM DOĞAN

Pandemi aylardır tüm dünyayı etkisine aldı, ekonomiden sağlığa ülkeleri her alanda olumsuz yönde etkiledi. Koronavirüsle başarılı bir mücadele yürüten ve dünyada örnek olarak gösterilen Türkiye’de altın ve doların yükselmesi sonucu Türkiye ekonomisine yönelik algı operasyonları yürütülüyor, manipülasyonlar yapılıyor. Artan altın fiyatları, döviz kuru ve birçok ülkenin ekonomisini sarsan salgının ekonomimize yansımasını, covid-19 belirsizliğinin önümüzdeki dönemde ekonomiye nasıl etki edebileceğini Beykent Üniversitesi Rektörü Ekonomist Prof. Dr. Murat Ferman ve SETA Ekonomi Araştırmacısı Doç Dr. Mevlüt Tatlıyer Milat’a değerlendirdi.

Pandeminin getirdiği belirsizlik

Altının ONS’unun 2000 dolara gelme sürecinin Türkiye ile hiçbir alakası olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Mevlüt Tatlıyer, “Altının yükselişi pandemi süreciyle birlikte artan belirsizlikten kaynaklanıyor. Dünyada faiz oranları düştü, yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerden çıkıp altına sarıldığı için altın yükseldi. Dolar’ın da 7 TL civarına gelmesinin de temel sebebi pandemidir ve bunu çok şiddetli bir şekilde yaşıyoruz. Belirli sektörleri koronavirüsün yayılmaması için diğer ülkelerde de olduğu gibi kendi elimizle kapattık. Bu tür bir salgın modern tarihte ilk defa yaşanıyor ve dünya ekonomisini inanılmaz olumsuz etkiledi. ABD ekonomisi yüzde 30, Avrupa ekonomisi de ikinci çeyrekte yüzde 10 civarında daraldı. 1929 buhranının bile ötesine geçildi” dedi.

Türkiye en az hasarla atlatacak

Türkiye’nin ikinci çeyrek büyüme rakamlarının Avrupa ve ABD kadar negatif olmayacağını belirten Tatlıyer, “Üçüncü çeyrekten daha umutluyum çünkü Haziran ayındaki harcama düzeyi pandemi öncesi düzeye döndü. Bunu oldukça objektif rakamlar olan kredi kartı harcamalarından anlıyoruz. Bu da Türk halkının para harcamayı sevdiğini ve gelecekle ilgili ekonomik beklentilerinin iyi olduğunun kanıtıdır. Aynı zamanda ekonomik güven endeksleri de Haziran’da ciddi şekilde iyileşti. Diğer ülkelere göre pandemiyi en az hasarla atlatacağımızı düşünüyorum” diye konuştu.

Muhalifçilik oynayanların derdi ekonomi değil

Dünyanın ciddi bir sağlık krizi içerisinde olduğunu vurgulayan Tatlıyer, “Ekonomiyi tek bir veri ve dolar kuru üzerinden okumak çok anlamsız. Türkiye’de muhalifçilik oynayan kesim sanki bir pandemi süreci yaşanmıyormuş gibi ‘Dolar hızla yükseliyor, ekonomi çok kötü’ manipülasyonu yapıyor. Aslında ekonomiyi düşünmüyor; araçsallaştırıyor, tek dertleri de hükümeti eleştirmek. Şu an Türkiye’nin mevcut durumundan göreceli olarak memnun olmamız lazım. Bu süreçte dolar kurundaki artışından ziyade istihdam oranındaki düşüşe odaklanmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Altın ve dolar birçok ülkede yükseldi

Altının TL fiyatının hem dolardan hem de kendi fiyatından etkilendiğini söyleyen Tatlıyer sözlerini şöyle noktaladı: “Altın, dolar üzerinden satılıyor. Türkiye’de hem dolar yükseldi ayrıca altının ONS’u da yükselince gram/çeyrek altının fiyatı katmerli bir şekilde arttı. Dolar düşse aynı şekilde altın da düşecek. Pandemi yüzünden sadece Türkiye’de değil, Brezilya’da da, Güney Afrika’da da, Rusya’da da hem altın hem dolar yükseldi.”

Ekonomik olarak pandemi herkesi etkiledi

Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri dünyadaki gelişmelerden ayrı tutmanın mümkün olmadığını kaydeden Prof. Dr. Murat Ferman, “Covid-19 çerçevesinde bu olağanüstü konjonktürün etki çemberinin dışında kalabilen herhangi bir ülke, sektör ya da kişi yok. Daha önce böyle bir dönem yaşanmadı. Belirsizlik dozu artıp ikinci ve üçüncü dalga ihtimali gündeme geldikçe belirsizlik ve buna bağlı olarak da güvensizlik artıyor. Parasal genişleme bu işin bir numaralı mücadele aracı ama bir süre sonra fazla para iktisadi davranışları dejenere eder. Bu da Türkiye için sıkıntılı bir süreç çünkü enflasyonla uğraşıyoruz. Bu genişlemeci ve teşvik edici politikalar, enflasyonu yukarı yönde uyarıp iktisadi davranışları dejenere eder. Genişlemeci politikaların yapısal politikalarla dengelenmesi gerekir” dedi.

Ekonomideki kırılganlıklarımızı gidermemiz lazım

Türkiye’nin normalleşme sürecine diğer ülkelerden önce girdiğini vurgulayan Ferman, “Bisikletin üzerinde kalıp pedal çeviriyoruz ama istediğimiz senkronizasyon ve ritimde değiliz. Belirli bir tempoya ulaşmamış lazım. Enflasyon ve dış fon ihtiyacı bir araya gelince Türkiye kırılgan ve havadan nem kapan bir duruma geliyor. Türkiye’nin hem bu krizi hem de ileride de olması muhtemel krizleri atlatabilmesi için kırılganlıklarını gidermesi lazım; bunun da bir numaralı olmazsa olmazı enflasyondur” şeklinde konuştu.

İddialı olduğumuz için saldırıyorlar

Büyük ülke olmanın ve kendi başına hareket etmenin bedeli olduğuna dikkat çeken Ferman sözlerini şu şekilde bitirdi: “Türkiye merkez ülke etme iddiasında olunca ve uysal koyun olmayı bırakınca elbette birtakım manipülasyonlara, tehditlere, operasyonlara tabi oluyor. Bunu bilerek kırılganlıklarımızı ve yumuşak karnımızı tahkim etmemiz lazım. Böyle kırılgan ekonomiyle her türlü sıkıntıyla karşı karşıya kalabiliriz.”