Yalancının mumu yatsıya kadar yanmadı

Doğan Grubu'nun amiral gemisi Hürriyet Gazetesi siyaseti dizayn çabalarının geçmişteki gibi başarılı olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti hükümetine karşı başlattığı her algı operasyonunun boşa çıktığını görünce taktik değiştirdi..

Yeni proje ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu'nun arasını nasıl açarız? Anti Erdoğancılık ve anti AK Particilik adına hiçbir haberi, dedikoduyu ve iddiayı kaçırmayan Hürriyet gazetesi, yazarları aracılığıyla "Erdoğan ile Davutoğlu arasında kriz var" tezini pompalamaya çalışıyor. Uzun zamandır devam eden bu vur kaç türü saldırı haberlere geçtiğimiz salı grup toplantısında konuşan Başbakan Davutoğlu en yüksek tondan "Yeter artık" dedi. Davutoğlu, AK Parti'nin kurulduğu günden beri başarı öyküsüne dahil olamayanların, kardeşliklerini anlayamadığını, hazmedemediğini, AK Parti'nin de diğer partiler gibi küçük hesaplar içine girerek, küçülmesini beklediğini söyledi.

Gazetecilik kisvesiyle yapılan tacizlere en sert şekilde yanıt veren Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıllardır dile getirdiği "Biz manşetlerle çarpışarak, savaşarak geldik" cümlesini anımsattı.

"Kirli hesapların, hain odakların, siyasi mühendisliklerin taşeronu, aparatı olmayı kendilerine vazife biliyorlar. Bu aziz davaya medya üzerinden hiza verilebileceğini zannediyorlar. Arkadaşlar, geçti o günler" diyen Davutoğlu'na inat maraz çıkarma ustaları sanki bu sözler kendilerine edilmemiş gibi "Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir "kara kedi" mi var?" Diye yazılar yazmaya devam ediyor. Hürriyet yazarı Mehmet Yılmaz bugünkü köşesinde yine nifak tohumu saçmaya devam etti. Yılmaz, "Belli Ki Bir Sorun Var Ama" başlıklı yazısında "Başbakan'ın "tam başkanlığı benimsiyorum dersem kendimi inkar etmiş olurum" sözleri Cumhurbaşkanı'na soruldu, o da şöyle yanıtladı: "Onu bana değil, Ahmet Bey'e sormanız lazım." Bu yanıtın kendisi bile Cumhurbaşkanı'nın bir kırgınlığını ifade ediyor olmalı. "Öyle görünüyor ki bir şeyler var ama belli ki tam adını koymamız için bir süre daha beklememiz gerekecek." Diye yazdı.

DİZAYNI KİM YAPIYOR?

Oysa daha bir gün önce yine aynı gazetenin yazarı Akif Beki, "Davutoğlu'nun kastettiği medya kesin olarak bizimki değil" demişti. Hükümetin başarılarını bir kez bile övmediğini son seçimden sonra itiraf eden Ertuğrul Özkök'ün yazdığı gazetenin masum olduğunu suçun başka yerde aranması gerektiğini iddia etmişti..

Akif Beki'nin o yazısına en çok, siyasi mühendislik ustası Ertuğrul Özkök sevindi. Özkök ertesi gün şöyle yazdı:

"u2026 Sabah önce komşum Akif Beki'nin dünkü yazısının başlığı ile uyandım. "Hükümet deviren medyayı tanıyalım." "Eyvah" dedim, "Aradan 14 yıl geçti Akif yine bize çakıyor..." Aman Allah'ım altında ne laflar, ne suçlamalar... "Manşetleriyle başbakan getirip, başbakan götürenler..."

"Ayvayı yedik. Ergenekon davası çöktü, konu değiştirmek için yine bize saydırmaya başladılar" dedim. Sonra Başbakan Davutoğlu'nun, aynı gün yaptığı konuşmadaki şu cümlelerini okudum: "Bazıları rahatsız oluyor. Onların gıdası nifaktır... Bu aziz davaya medya üzerinden hiza verilebileceğini zannediyorlar. Geçti o günler. Kimse AK Parti'yi medya üzerinden dizayn etmeye çalışmasın."

Zaten küçülüp, görünmemek için tespihböceği haline gelmişim, hala bana, bize çakıyorlar... Huzurum kaçtı... Kendime gelmek için koyu bir kahve aldım ve Akif'i dikkatle okumaya başladım. Akif'in yalancısıyım. Hay Allah, meğer Başbakan bizi kastetmiyormuş.

YALANCININ MUMU

Özkök'ün bu sözlerine cevap niteliğindeki yazı ise Sabah Yazarı Mehmet Barlas'tan geldi.

Barlas Doğan medyasının günahlarını bakın nasıl ortaya döktü: Akıllarının boyu ihtiraslarının boyundan kısa olan bazı yerli desinatörler çok yakın geçmişte, yani 2000'li yıllara gelinirken, bir post-modern darbe ile Türkiye'yi dizayn etmeye kalkıştılar. Medyada kartel kurup, ortak manşetlerle kamuoyunu da dizayn etmeyi bile denediler... Ve post-modern darbenin 1000 yıl süreceğine toplumu inandırmaya çalıştılar.Post-modern darbe desinatörleri el birliği ile ülkeyi ekonomik iflasa sürükledi... 2002 seçimleri ile bu projeleri ellerinde patlayınca da, yeni dizaynlar aramaya başladılar. E-muhtıralardan, Cumhuriyet Mitinglerinden ve hatta AK Parti'nin kapatılmasından medet ummaya başladılar.

Bu arada dış desinatörlerin devreye soktuğu kuklalar da girdi devreye... Polise, yargıya sızıp darbeler yapmaya da yeltendi bunlar. Ama bunların balonları da kısa zamanda patladı. Taksim Meydanı'nı Tahrir Meydanı ile karıştıranlar bile çıktı bu arada. Kendilerini "Merkez Medya" olarak sunan bazı yayın organlarını babalarının adına yönetenlerin "Bizim gazeteye Gezi Ruhu hakimdir" dedikleri bile duyuldu.

Bütün bunlar da bir sonuca ulaşmayınca, "Açılım Süreci"ni sabote etmeyi denediler. HDP'nin Kandil bağımlılığını görmezden gelip, bu partiyi "Bütün Türkiye'nin partisi" olarak pompaladılar. Deniz Baykal'ın kasetlerini kimlerin ürettiğini görmezden gelip, "Yeni CHP"nin yöneticilerinin imajlarını cilaladılar. Ve 1 Kasım seçimleri ile bu dizaynlar da patladı.

Bunlar şimdi Erdoğan ile Davutoğlu'nun arasını nasıl açarız dizaynının peşindeler. "Erdoğan'ın çevresi" ya da "Davutoğlu'nun çevresi" kaynaklı yazılar yazarak, mesleklerini icra ediyorlar.Bereket Erdoğan da, Davutoğlu da kimin ne olduğunu biliyor. Bunların mumlarının yatsıya kadar bile yanmadığı geçmişte defalarca görüldü çünkü...

AK PARTİ GRUBU, ANONİM RUHTUR

Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la arasını açmaya çalışanların farkına varamadıkları şeyi ise yine geçtiğimiz grup toplantısında söyleyerek akıl sahipleri için gereken cevabı vermişti:

Davutoğlu, kimsenin, basın üzerinden siyaseti, AK Parti'yi dizayn etmeye heveslenmemesi gerektiğini dile getirerek, "Eğer Cumhurbaşkanı'mızın 14 yıl içinde, manşetler, basın üzerinden siyaseti dizayn etmeye karşı verdiği kavga, bir kez daha bugün verilmesi gerekecekse biz buradayız ve bu kavgayı sonuna kadar da sürdürmeye kararlıyız. Diğer partiler kendi iç meseleleriyle uğraşırken, AK Parti'nin, birlik ve beraberlik içinde enerjisini, millete hizmet yolunda harcadığını anlatan Davutoğlu, "Birlik ve beraberlik, azim ve kararlılık, samimiyet ve disiplin içinde, gece gündüz demeden çalıştınız ve milletimize verdiğimiz sözleri, bu kadar kısa süre içinde hayata geçirdiniz. Çünkü AK Parti Grubu anonim bir ruhtur. İşte tam da bundan rahatsız olanlar, dün kaybettikleri gibi, Allah'ın izniyle, bugün de yarın da kaybedecekler. Bu hareketin kararlı yürüyüşünden bir milim bile geri adım atmasına sebep olamayacaklar. Allah'ın izniyle emaneti, adaleti, hesabı, kitabı unutanlardan olmadık, olmayacağız. Bulunduğumuz makamların, bu yüce milletin bize emaneti olduğu şuurunu asla yitirmeyeceğiz. Bu davanın her neferinin, kardeşlik hukukuyla birbirine bağlı olduğunu asla aklımızdan çıkarmayacağız. AK Parti hareketi, kurucu liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın her zaman vurguladığı gibi prensip olarak bir, iri, diri olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. İlhamını Hünkar Hacı Bektaş Veli'den aldığımız bu şiara dün nasıl sonuna kadar sadık kalmışsak bugün de yarın da aynı şekilde sadakatle bağlı kalacağız." (A Haber)

.