Trend

Ankebut suresi kaç ayettir?

Ankebut suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 29. suredir. Mekke döneminde nazil olan Ankebut suresi adını 41. ayetinde geçen Ankebut kelimesinden almıştır. Ankebut suresi 69 ayettir. Ankebut örümcek anlamına geliyor. Peki Ankebut suresi kaç ayettir? Ankebut suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Ankebut suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 29. suresi olan Ankebut suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...            

Ankebut suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerimde 29. suredir. Mekke döneminde nazil olan Ankebut suresi adını 41. ayetinde geçen Ankebut kelimesinden almıştır. Ankebut suresi 69 ayettir. Ankebut örümcek anlamına geliyor. Peki Ankebut suresi kaç ayettir? Ankebut suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Ankebut suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 29. suresi olan Ankebut suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...

Kuran'ı Kerim'in 29. suresi olan Ankebut suresi Mekke döneminde inmiştir. Ankebut suresi 69 ayettir. Ankebut suresi adını 41. ayette geçen 'elAnkebût' kelimesinden almıştır. Ankebût, örümcek demektir.

Fazileti : Darekutnî'nin Sünen'inde (II, 64) nakledilen bir hadise göre Hz. Âişe, "Resûlullah aleyhisselam, güneş ve ay tutulmalarında dört rükûlu, dört secdeli iki rek'at namaz kılar, bu namazın ilk rek'atında Ankebût veya Rûm sûresini, ikinci rek'atında Yasîn sûresini okurdu" demiştir.

Kısaca Konusu : Ankebût sûresinin ana konusu, doğru inanca sahip olmak ve bu minval üzere yaşamaktır. Sûre insanoğlunun başı boş yaratılmadığını, Allah karşısında sorumlu olduğunu, dolayısıyla bir imtihan hayatı yaşadığını bildiren ayetlerle başlar ve Allah'ın gerçek müminlerle münafıkları mutlaka birbirinden ayıracağını bildirir. Daha sonra Nûh, İbrahim, Lût ve Şuayb peygamberlerle Âd ve Semûd kavimlerinin yanı sıra Mûsa ile ilgili kıssaların ibret alınması gereken yönleri özetlenir. Namazın mahiyeti ve ahlakî yararları hatırlatılır. Mekke putperestlerinin Hz. Peygamber ve Kur'an'la ilgili kuşkuları ve itirazları cevaplandırılır; onların iman konusunda içine düştükleri çelişkilere değinilir. Allah yolunda içtenlikle çaba gösterenlere Allah'ın destek ve yardımını müjdeleyen ayetle son bulur.

ANKEBUT SURESİ OKUNUŞU

Bismillahirrahmanirrahîm
1. Elif Lam Mîm.

2: E hasiben nasu en yutrekû en yekûlû amenna ve hum la yuftenûn(yuftenûne)

3: Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya'lemennellahullezîne sadakû ve le ya'lemenel kazibîn(kazibîne)

4: Em hasibellezîne ya'melûnes seyyiati en yesbikûna, sae ma yahkumûn(yahkumûne)

5: Men kane yercû likaallahi fe inne ecelallahi leat(leatin), ve huves semîul alîm(alîmu)

6: Ve men cahede fe innema yucahidu li nefsih(nefsihî), innallahe le ganiyyun anil alemîn(alemîne)

7: Vellezîne amenû ve amilûs salihati le nukeffiranne anhum seyyiatihim ve le necziyennehum ahsenellezî kanû ya'melûn(ya'melûne)

8: Ve vassaynel insane bi valideyhi husna(husnen), ve in cahedake li tuşrike bî ma leyse leke bihî ilmun fe la tutı'huma, ileyye merciukum fe unebbiukum bima kuntum ta'melûn(ta'melûne)

9: Vellezîne amenû ve amilûs salihati le nudhılennehum fîs salihîn(salihîne)

10: Ve minen nasi men yekûlu amenna billahi fe iza ûziye fîllahi ceale fitneten nasi ke azabillah(azabillahî), ve le in cae nasrun min rabbike le yekûlunne inna kunna meakum, e ve leysallahu bi a'leme bi ma fî sudûril alemîn(alemîne)

11: Ve le ya'lemennallahullezîne amenû ve le ya'lemennel munafikîn(munafikîne)

12: Ve kalellezîne keferû lillezîne amenûttebiû sebîlena velnahmil hatayakum, ve ma hum bi hamilîne min hatayahum min şey'(şey'in), innehum le kazibûn(kazibûne)

13: Ve le yahmilunne eskalehum ve eskalen mea eskalihim ve le yus'elunne yevmel kıyameti amma kanû yefterûn(yefterûne)

14: Ve lekad erselna nûhan ila kavmihî, fe lebise fîhim elfe senetin illa hamsîne ama(amen), fe ehazehumut tûfanu ve hum zalimûn(zalimûne)

15: Fe enceynahu ve ashabes sefîneti ve cealna haayeten lil alemîn(alemîne)

16: Ve ibrahîme iz kale li kavmihî'budûllahe vettekûh(vettekûhu), zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemûn(ta'lemûne)

17: İnnema ta'budûne min dûnillahi evsanen ve tahlukûne ifka(ifken), innellezîne ta'budûne min dûnillahi la yemlikûne lekum rızkan, febtegû indallahir rızka va'budûhu veşkurû leh(lehu), ileyhi turceûn(turceûne)

18: Ve in tukezzibû fe kad kezzebe umemun min kablikum, ve ma aler resûli illel belagul mubîn(mubînu)

19: E ve lem yerev keyfe yubdiullahul halka, summe yuîduh (yuîduhu), inne zalike alallahi yesîr(yesîrun)

20: Kul sîrû fîl ardı fanzurû keyfe bedeel halka, summallahu yunşîun neş'etel ahıreh(ahırete), innallahe ala kulli şey'in kadîr(kadîrun)

21: Yuazzibu men yeşau ve yerhamu men yeşa'(yeşau), ve ileyhi tuklebûn(tuklebûne)

22: Ve ma entum bi mu'cizîne fîl ardı ve la fîs semai ve ma lekum min dûnillahi min veliyyin ve la nasîr(nasîrin)

23: Vellezîne keferû bi ayatillahi ve likaihî ulaike yeisû min rahmetî ve ulaike lehum azabun elîm(elîmun)

24: Fe ma kane cevabe kavmihî illa en kalûktulûhu ev harrıkûhu fe encahullahu minen nar(nari), inne fî zalike le ayatin li kavmin yu'minûn(yu'minûne)

25: Ve kale innemettehaztum min dûnillahi evsanen meveddete beynikum fîl hayatid dunya, summe yevmel kıyameti yekfuru ba'dukum bi ba'dın ve yel'anu ba'dukum ba'dan ve me'vakumun naru ve ma lekum min nasırîn(nasırîne)

26: Fe amene lehu lût (lûtun) ve kale innî muhacirun ila rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu)

27: Ve vehebna lehû ishaka ve ya'kûbe ve cealna fî zurriyyetihin nubuvvete vel kitabe, ve ateynahu ecrehu fîd dunya, ve innehu fîl ahıreti le mines salihîn(salihîne)

28: Ve lûtan iz kale li kavmihî innekum le te'tûnel fahışete ma sebekakum biha min ehadin minel alemîn(alemîne)

29: E innekum le te'tûner ricale ve taktaûnes sebîle ve te'tûne fî nadîkumulmunker(munkere), fe ma kane cevabe kavmihî illa en kalû'tina bi azabillahi in kunte mines sadikîn(sadikîne)

30: Kale rabbinsurnî alel kavmil mufsidîn(mufsidîne)

31: Ve lemma caet rusuluna ibrahîme bil buşra, kalû inna muhlikû ehli hazihil karyeh(karyeti), inne ehleha kanû zalimîn(zalimîne)

32: Kale inne fîha lûta(lûten), kalû nahnu a'lemu bi men fîha le nunecciyennehu ve ehlehû illemreetehu kanet minel gabirîn(gabirîne)

33: Ve lemma en caet rusuluna lûtan sîe bihim ve daka bihim zer'an, ve kalû la tehaf ve la tahzen, inna muneccûke ve ehleke illemreeteke kanet minel gabirîn(gabirîne)

34: İnna munzilûne ala ehli hazihil karyeti riczen mines semai bima kanû yefsukûn(yefsukûne)

35: Ve lekad terekna minha ayeten beyyineten li kavmin ya'kılûn(ya'kılûne)

36: Ve ila medyene ehahum şuayben fe kale ya kavmi'budûllahe vercûl yevmel ahıre ve la ta'sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne)

37: Fe kezzebûhu fe ehazethumur recfetu fe asbehû fî darihim casimîn(casimîne)

38: Ve aden ve semûde ve kad tebeyyene lekum min mesakinihim, ve zeyyene lehumuş şeytanu a'malehum fe saddehum anis sebîli ve kanû mustebsırîn(mustebsırîne)

39: Ve karûne ve fir'avne ve hamane ve lekad caehum mûsa bil beyyinati festekberû fîl ardı ve ma kanû sabikîn(sabikîne)

40: Fe kullen ehazna bi zenbih(zenbihi), fe minhum men erselna aleyhi hasıba(hasıben), ve minhum men ehazethussayhah(sayhatu), ve minhum men hasefnabihil ard(arda), ve minhum men agrakna, ve ma kanallahu li yazlimehum ve lakin kanû enfusehum yazlimûn(yazlimûne)

41: Meselullezînettehazû min dûnillahi evliyae ke meselil ankebût(ankebûti), ittehazet beyta(beyten) ve inne evhenel buyûti le beytul ankebût(ankebûti), lev kanû ya'lemûn(ya'lemûne)

42: İnnallahe ya'lemu ma yed'ûne min dûnihî min şey'(şey'in), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu)

43: Ve tilkel emsalu nadribuha lin nas(nasi) ve ma ya'kıluha illel alimûn(alimûne)

44: Halakallahus semavati vel arda bil hakk(hakkı), inne fî zalike le ayeten lil mu'minîn(mu'minîne)

45: Utlu ma ûhıye ileyke minel kitabi ve ekımıs salat(salate), innes salate tenha anil fahşai vel munker(munkeri), ve le zikrullahi ekber(ekberu), vallahu ya'lemu ma tasneûn(tasneûne)

46: Ve la tucadilû ehlel kitabi illa billetî hiye ahsenu illellezîne zalemû minhum ve kûlû amenna billezî unzile ileyna ve unzile ileykum ve ilahuna ve ilahukum vahıdun ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne)

47: Ve kezalike enzelna ileykel kitab(kitabe), fellezîne ateyna humul kitabe yu'minûne bih(bihî), ve min haulai men yu'minu bih(bihî), ve ma yechadu bi ayatina illel kafirûn(kafirûne)

48: Ve ma kunte tetlû min kablihî min kitabin ve la tehuttuhu bi yemînike izen lertabel mubtılûn(mubtılûne)

49: Bel huve ayatun beyyinatun fî sudûrillezîne ûtûl ilm(ilme), ve ma yechadu bi ayatina illez zalimûn(zalimûne)

50: Ve kalû lev la unzile aleyhi ayatun min rabbih(rabbihî), kul innemel ayatu indallah(indallahi), ve innema ene nezîrun mubîn(mubînun)

51: E ve lem yekfihim enna enzelna aleykel kitabe yutla aleyhim, inne fî zalike le rahmeten ve zikra li kavmin yu'minûn(yu'minûne)

52: Kul kefa billahi beynî ve beynekum şehîda(şehîden), ya'lemu ma fîs semavati vel ard(ardı), vellezîne amenû bil batılı ve keferû billahi ulaike humul hasirûn(hasirûne)

53: Ve yesta'cilûneke bil azab(azabi), ve lev la ecelun musemmen le caehumul azab(azabu), ve le ye'tiyennehum bagteten ve hum la yeş'urûn(yeş'urûne)

54: Yesta'cilûneke bil azab(azabi), ve inne cehenneme le muhîtatun bil kafirîn(kafirîne)

55: Yevme yagşahumul azabu min fevkıhim ve min tahti erculihim ve yekûlu zûkû ma kuntum ta'melûn(ta'melûne)

56: Ya ıbadıyellezîne amenû inne ardî vasiatun fe iyyaye fa'budûn(a'budûni)

57: Kullu nefsin zaikatul mevti summe ileyna turceûn(turceûne)

58: Vellezîne amenû ve amilûs salihati le nubevviennehum minel cenneti gurafan tecrîmin tahtihel enharu halidîne fîha, ni'me ecrul amilîn(amilîne)

59: Ellezîne saberû ve ala rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne)

60: Ve keeyyin min dabbetin la tahmilu rızkaha allahu yerzukuha ve iyyakum ve huves semîul alîm(alîmu)

61: Ve le in seeltehum men halakas semavati vel arda ve sehhareş şemse vel kamere le yekûlunnallah(yekûlunnallahu), fe enna yu'fekûn(yu'fekûne)

62: Allahu yebsutur rızka li men yeşau min ibadihî ve yakdiru leh(lehu), innallahe bi kulli şey'in alîm(alîmun)

63: Ve le in seeltehum men nezzele mines semai maen fe ahya bihil arda min ba'di mevtiha le yekûlunnallah(yekûlunnallahu), kulil hamdu lillah(lillahi), bel ekseruhum la ya'kılûn(ya'kılûne)

64: Ve ma hazihil hayatud dunya illa lehvun ve laib(laibun), ve inned darel ahırete le hiyel hayevan(hayevanu), lev kanû ya'lemûn(ya'lemûne)

65: Fe iza rakibû fîl fulki deavûllahe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemma neccahum ilel berri iza hum yuşrikûn(yuşrikûne)

66: Li yekfurû bima ateynahum ve li yetemettaû, fe sevfe ya'lemûn(ya'lemûne)

67: E ve lem yerev enna cealna haramen aminen ve yutehattafun nasu min havlihim, e fe bil batılı yu'minûne ve bi ni'metillahi yekfurûn(yekfurûne)

68: Ve men azlemu mimmeniftera alallahi keziben ev kezzebe bil hakkı lemma caeh(caehu), e leyse fî cehenneme mesven lil kafirîn(kafirîne)

69: Vellezîne cahedû fîna le nehdiyennehum subulena ve innallahe le meal muhsinîn(muhsinîne)

ANKEBUT SURESİ ANLAMI

Bismillahirrahmanirrahîm.

1. Elif. Lam. Mim.

2. İnsanlar yalnız inandık demeleri ile bırakılıvereceklerini, kendilerinin imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar?

3. Andolsun ki biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.

4. Yoksa kötülük yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!

5. Kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O işitendir, bilendir.

6. Kim cihad ederse kendi öz nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz ki Allah bütün alemlerden müstağnidir.

7. İman edip salih ameller işleyenlerin kötülüklerini elbette örteriz ve onları yaptıklarının daha güzeli ile mükafatlandırırız.

8. Biz insana anne babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyi sana ortak koşman için seni zorlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dönüşünüz banadır, yaptıklarınızı size bir bir haber veririm.

9. İman edip de salih amel işleyenleri, andolsun ki salihlerin arasına sokarız.

10. İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık." derler. Fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratıldığı zaman, insanların ezasını Allah'ın azabı gibi tutarlar. Rabbinizden bir yardım gelecek olursa, andolsun ki: "Biz de sizinle beraberdik!" derler. Allah herkesin kalbinde olanları daha iyi bilen değil midir?

11. Allah hiç şüphesiz ki iman edenleri de bilir, münafıkları da bilir.

12. Kafirler iman edenlere: "Bizim yolumuza uyun da sizin günahlarınızı biz yüklenelim." derler. Oysa onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekten onlar yalancıdırlar.

13. Onlar kendi yüklerini, kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri taşıyacaklar ve uydurdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

14. Andolsun ki biz Nuh'u kavmine gönderdik, aralarında dokuzyüzelli yıl kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.

15. Fakat biz onu ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu alemlere bir ibret yaptık.

16. İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: "Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır."

17. Siz Allah'ı bırakıp bir takım putlara tapıyorsunuz, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki Allah'ı bırakıp da taptıklarınız şeyler size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın, O'na kulluk edin, O'na şükredin. Hepiniz O'na döndürüleceksiniz.

18. Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygamber'e düşen, yalnız açıkça tebliğ etmektir.

19. Görmediler mi, Allah yaratmaya nasıl başlıyor? Sonra onu nasıl iade ediyor? Şüphesiz ki bu Allah'a pek kolaydır.

20. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın, Allah'ın yaratmaya nasıl başladığına bir bakın! İşte Allah, ahiret hayatını da (aynı şekilde) yaratacaktır. Gerçekten Allah'ın her şeye gücü yeter.

21. O dilediğine azap eder, dilediğine rahmet eder. Hepiniz O'na döndürüleceksiniz.

22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte O'nu aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

23. Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler; işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.

24. Kavminin İbrahim'e cevabı sadece: "Onu öldürün, ya da ateşte yakın!" demelerinden ibaret oldu. Allah onu ateşten kurtardı. Şüphesiz ki bunda iman eden bir kavim için ayetler (ibretler) vardır.

25. Dedi ki: "Siz dünya hayatında birbirinizle dost olduğunuz için, Allah'ı bırakıp bir takım putlar edindiniz. Fakat (o putlara tapmanız dünyada aranızda bir sevgi husule gelmesine sebep olsa bile) daha sonra kıyamet gününde kiminiz kiminize küfür, kiminiz kiminize lanet edecektir. Barınacağınız yer ise ateştir, hiçbir yardımcınız da yoktur."

26. Bunun üzerine Lut ona iman etti. (İbrahim): "Doğrusu ben Rabbime hicret ediyorum. Çünkü O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir." dedi.

27. İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u da bağışladık. Peygamberliği ve kitapları onun soyundan gelenlere verdik. Dünyada onu mükafatlandırdık, şüphesiz ki o ahirette de salihlerdendir.

28. Lut'u da gönderdik. O kavmine şöyle demişti: "Doğrusu siz, daha önce alemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz."

29. "Erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda edepsizce şeyler yapmıyor musunuz?" Kavminin cevabı: "Doğru sözlü isen, bize Allah'ın azabını getir." demek oldu.

30. Dedi ki: "Ey Rabbim! Fesatçı bir kavme karşı bana yardım et!"

31. Vaktaki elçilerimiz İbrahim'e (oğlu olacağına dair) müjde ile geldiklerinde: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim oldular." dediler.

32. (İbrahim): "Amma orada Lut var!" dedi. Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna. O, (azapta) kalacaklar arasındadır.

33. Elçilerimiz Lut'a gelince, Lut onlar hakkında tasalandı, takatten düştü. Ona: "Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız karın müstesna. O, (azapta) kalacaklar arasındadır." dediler.

34. "Biz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmaları sebebiyle gökten feci bir azap indireceğiz."

35. Andolsun ki biz aklını kullanacak kimseler için orada apaçık bir ayet (ibret nişanesi) bırakmışızdır.

36. Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki: "Ey Kavmim! Allah'a kulluk edin. Ahiret gününe umut bağlayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın."

37. Fakat onu yalanladılar. Derken kendilerini müthiş bir sarsıntı yakalayıverdi, yurtlarında dizüstü çökekaldılar.

38. Âd ve Semud'u da helak ettik. Bu, oturdukları yerlerden size belli olmaktadır. Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip, onları doğru yoldan çıkardı. Halbuki kendileri bunu anlayacak durumda idiler, (bakıp ibret alabilirlerdi).

39. Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (helak ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık delillerle geldi, onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar, oysa onlar öne geçebilecek değillerdi.

40. Biz onların her birini günahı ile yakaladık. Kiminin tepesine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini korkunç bir ses, bir çığlık yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik. Kimini de suda boğduk. Onlara Allah zulmetmiyordu, fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

41. Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendisine yuva yapan örümceğin misali gibidir. Halbuki eğer bilseler, evlerin en çürüğü en dayanıksızı örümcek yuvasıdır.

42. Allah, onların kendisinden başka ne gibi şeylere tapındıklarını şüphesiz ki bilir. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir.

43. İşte misaller... Biz onları insanlar için getiriyoruz. Âlim olanlardan başkası onları anlamaz.

44. Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz ki bunda müminler için bir ayet vardır.

45. Resulüm! Kitap'tan sana vahyedileni oku ve namaz kıl! Şüphesiz ki namaz insanı her türlü hayasızlıktan ve fenalıktan alıkoyar. Zikrullah elbette en büyük (ibadet)tir. Allah yaptıklarınızı bilir.

46. Zulmedenleri hariç ehl-i kitap ile ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim ilahımız da sizin ilahınız da birdir. Ve biz yalnız O'na teslim olmuşuzdur."

47. Resulüm! İşte biz böylece sana Kitab'ı indirdik. Kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ederler. Bunlardan da ona iman edenler vardır. Bizim ayetlerimizi ancak kafirler bile bile inkar ederler.

48. Resulüm! Sen bu Kur'an'dan önce bir kitaptan okumuş ve elinde de yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söz söyleyenler elbette şüphelenirlerdi.

49. Kur'an kendilerine ilim verilen insanların kalplerinde parıldayan apaşikar ayetlerdir. Zalimlerden başkası ayetlerimizi inkar etmez.

50. Ve derler ki: "Rabbinden ona ayetler (mucizeler) indirmeli değil miydi?" De ki: "O ayetler (mucizeler) ancak Allah katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım."

51. Kendilerine okunan Kitab'ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Şüphesiz ki iman eden bir kavim için bunda rahmet ve öğüt vardır.

52. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanan ve Allah'ı inkar edenler; işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir."

53. Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir müddet olmasaydı, azap onlara hemen gelirdi. Andolsun ki o, kendileri farkında olmadıkları bir sırada ansızın gelecektir.

54. Onlar senden azabı çarçabuk istiyorlar. Halbuki cehennem kafirleri mutlaka kuşatacaktır.

55. O gün azap onları üstlerinden, ayaklarının altından saracak ve Allah: "Tadın yaptıklarınızın azabını!" diyecektir.

56. Ey iman eden kullarım! Benim arzım geniştir. O halde (nerede güven içinde olacaksanız oraya gidip) yalnız bana kulluk edin.

57. Her insan ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

58. İman edip salih amel işleyenleri elbette altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerinde yerleştiririz. Çalışanların ücreti ne güzeldir!

59. Onlar ki sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.

60. Nice canlılar vardır ki, rızıklarını elde edemezler. Sizin de onların da rızkınızı Allah veriyor. O işitendir, bilendir.

61. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ay'ı musahhar kılan kimdir?" diye sorsan, şüphesiz ki: "Allah'tır!" diyecekler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?

62. Allah, kullarından dilediğine rızkı bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir.

63. Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip de onunla ölümünden sonra yeryüzünü dirilten kimdir?" diye sorsan, şüphesiz ki: "Allah!" diyecekler. De ki: "Hamd Allah'a mahsustur." Onların çoğu akıllarını kullanmazlar.

64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilmiş olsalardı.

65. Gemiye bindikleri zaman dini yalnız O'na has kılarak Allah'a yalvarırlar. Fakat kendilerini karaya çıkararak kurtarınca, bir bakarsın ki hemen şirk koşarlar.

66. Kendilerine verdiğimiz nimetleri inkar etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Yakında bilecekler!

67. Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim Mekke'yi güven verici bir harem yaptığımızı görmediler mi? Onlar hala batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

68. Allah'a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kim vardır? Cehennemde kafirlere barınacak yer mi yok?

69. Bizim uğrumuzda bizim için mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah muhsinlerle beraberdir.