Trend

Bakara suresi kaç ayettir?

Bakara suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerim''in 2. suresidir. Bakara suresi Kuranı Kerimin en uzun suresidir. Peki Bakara suresi kaç ayettir? Bakara suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Bakara suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 2. suresi olan Bakara suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...            

Bakara suresi hidayet rehberimiz son mukaddes kitap Kuranı Kerim'in 2. suresidir. Bakara suresi Kuranı Kerimin en uzun suresidir. Peki Bakara suresi kaç ayettir? Bakara suresi okunuşu ve anlamı nasıldır? Bakara suresi Arapça ve Türkçe okunuşu nasıldır? Son mukaddes kitap Kuranın 2. suresi olan Bakara suresine dair detaylı bilgiler haberimizde...

Bakara 1 (Mealleri Karşılaştır): Elif, lam, mim.
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓ

Elif Lam Mîm.

Bakara 2 (Mealleri Karşılaştır): Zalikel kitabu la reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).
ذَٰلِكَ ٱلْكِتَٰبُ لَا رَيْبَ ۛ فِيهِ ۛ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ

Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.

Bakara 3 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne yu'minûne bil gaybi ve yukîmûnes salate ve mimma razaknahum yunfikûn(yunfikûne).
ٱلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِٱلْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَمِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ يُنفِقُونَ

Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

Bakara 4 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne yu'minûne bi ma unzile ileyke ve ma unzile min kablik(kablike) ve bil ahireti hum yûkınûn(yûkınûne).
وَٱلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَآ أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَآ أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ وَبِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.

Bakara 5 (Mealleri Karşılaştır): Ulaike ala huden min rabbihim ve ulaike humul muflihûn(muflihûne).
أُو۟لَٰٓئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ

İşte onlar Rab'lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.

Bakara 6 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne keferû sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu'minûn(yu'minûne).
إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ سَوَآءٌ عَلَيْهِمْ ءَأَنذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ

Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar.

Bakara 7 (Mealleri Karşılaştır): Hatemallahu ala kulûbihim ve ala sem'ıhim, ve ala ebsarihim gışaveh(gışavetun), ve lehum azabun azîm(azîmun).
خَتَمَ ٱللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ ۖ وَعَلَىٰٓ أَبْصَٰرِهِمْ غِشَٰوَةٌ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.

Bakara 8 (Mealleri Karşılaştır): Ve minen nasi men yekûlu amenna billahi ve bil yevmil ahıri ve ma hum bi mu'minîn(mu'minîne).
وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يَقُولُ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَبِٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ وَمَا هُم بِمُؤْمِنِينَ

İnsanlardan, inanmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gününe inandık" diyenler de vardır.

Bakara 9 (Mealleri Karşılaştır): Yuhadiûnallahe vellezîne amenû, ve ma yahdeûne illa enfusehum ve ma yeş'urûn(yeş'urûne).
يُخَٰدِعُونَ ٱللَّهَ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَمَا يَخْدَعُونَ إِلَّآ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَشْعُرُونَ

Bunlar Allah'ı ve mü'minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.

Bakara 10 (Mealleri Karşılaştır): Fî kulûbihim maradun, fe zadehumullahu marada(maradan) ve lehum azabun elîmun bi ma kanû yekzibûn(yekzibûne).
فِى قُلُوبِهِم مَّرَضٌ فَزَادَهُمُ ٱللَّهُ مَرَضًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌۢ بِمَا كَانُوا۟ يَكْذِبُونَ

Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.

Bakara 11 (Mealleri Karşılaştır): Ve iza kîle lehum la tufsidû fîl ardı, kalû innema nahnu muslihûn(muslihûne).
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ قَالُوٓا۟ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler.

Bakara 12 (Mealleri Karşılaştır): E la innehum humul mufsidûne ve lakin la yeş'urûn(yeş'urûne).
أَلَآ إِنَّهُمْ هُمُ ٱلْمُفْسِدُونَ وَلَٰكِن لَّا يَشْعُرُونَ

İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

Bakara 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve iza kîle lehum aminû kema amenen nasu kalû e nu'minu kema amenes sufehau, e la innehum humus sufehau ve lakin la ya'lemûn(ya'lemûne).
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ ءَامِنُوا۟ كَمَآ ءَامَنَ ٱلنَّاسُ قَالُوٓا۟ أَنُؤْمِنُ كَمَآ ءَامَنَ ٱلسُّفَهَآءُ ۗ أَلَآ إِنَّهُمْ هُمُ ٱلسُّفَهَآءُ وَلَٰكِن لَّا يَعْلَمُونَ

Onlara, "İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

Bakara 14 (Mealleri Karşılaştır): Ve iza lekûllezîne amenû kalû amenna, ve iza halev ila şeyatînihim, kalû inna meakum, innema nahnu mustehziûn(mustehziûne).
وَإِذَا لَقُوا۟ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا وَإِذَا خَلَوْا۟ إِلَىٰ شَيَٰطِينِهِمْ قَالُوٓا۟ إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِءُونَ

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, "Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz" derler.

Bakara 15 (Mealleri Karşılaştır): Allahu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyanihim ya'mehûn(ya'mehûne).
ٱللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَٰنِهِمْ يَعْمَهُونَ

Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

Bakara 16 (Mealleri Karşılaştır): Ulaikellezîneşterevûd dalalete bil huda, fe ma rabihat ticaretuhum ve ma kanû muhtedîn(muhtedîne).
أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ٱشْتَرَوُا۟ ٱلضَّلَٰلَةَ بِٱلْهُدَىٰ فَمَا رَبِحَت تِّجَٰرَتُهُمْ وَمَا كَانُوا۟ مُهْتَدِينَ

İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kar getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.

Bakara 17 (Mealleri Karşılaştır): Meseluhum ke meselillezistevkade nara(naren), fe lemma edaet ma havlehu zeheballahu bi nûrihim ve terekehum fî zulumatin la yubsirûn(yubsirûne).
مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ ٱلَّذِى ٱسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّآ أَضَآءَتْ مَا حَوْلَهُۥ ذَهَبَ ٱللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَٰتٍ لَّا يُبْصِرُونَ

Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.

Bakara 18 (Mealleri Karşılaştır): Summun bukmun umyun fe hum la yerciûn(yerciûne).
صُمٌّۢ بُكْمٌ عُمْىٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ

Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.

Bakara 19 (Mealleri Karşılaştır): Ev ke sayyibin mines semai fîhi zulumatun ve ra'dun ve berk(berkun), yec'alûne esabiahum fî azanihim mines savaiki hazaral mevt(mevti), vallahu muhîtun bil kafirîn(kafirîne).
أَوْ كَصَيِّبٍ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فِيهِ ظُلُمَٰتٌ وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلُونَ أَصَٰبِعَهُمْ فِىٓ ءَاذَانِهِم مِّنَ ٱلصَّوَٰعِقِ حَذَرَ ٱلْمَوْتِ ۚ وَٱللَّهُ مُحِيطٌۢ بِٱلْكَٰفِرِينَ

Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Bakara 20 (Mealleri Karşılaştır): Yekadul berku yahtafu ebsarehum kullema edae lehum meşev fîhi, ve iza azleme aleyhim kamû ve lev şaellahu le zehebe bi sem'ihim ve ebsarihim innallahe ala kulli şey'in kadîr(kadîrun).
يَكَادُ ٱلْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَٰرَهُمْ ۖ كُلَّمَآ أَضَآءَ لَهُم مَّشَوْا۟ فِيهِ وَإِذَآ أَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا۟ ۚ وَلَوْ شَآءَ ٱللَّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَٰرِهِمْ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ

Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

Bakara 21 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nasu'budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱعْبُدُوا۟ رَبَّكُمُ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız.

Bakara 22 (Mealleri Karşılaştır): Ellezî ceale lekumul arda firaşen ves semae binaa(binaen), ve enzele mines semai maen fe ahrece bihî mines semarati rızkan lekum, fe la tec'alû lillahi endaden ve entum ta'lemûn(ta'lemune).
ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ فِرَٰشًا وَٱلسَّمَآءَ بِنَآءً وَأَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَخْرَجَ بِهِۦ مِنَ ٱلثَّمَرَٰتِ رِزْقًا لَّكُمْ ۖ فَلَا تَجْعَلُوا۟ لِلَّهِ أَندَادًا وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah'a ortaklar koşmayın.

Bakara 23 (Mealleri Karşılaştır): Ve in kuntum fî reybin mimma nezzelna ala abdina fe'tû bi sûretin min mislihî, ved'û şuhedaekum min dûnillahi in kuntum sadıkîn(sadıkîne).
وَإِن كُنتُمْ فِى رَيْبٍ مِّمَّا نَزَّلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا فَأْتُوا۟ بِسُورَةٍ مِّن مِّثْلِهِۦ وَٱدْعُوا۟ شُهَدَآءَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ

Eğer kulumuza (Muhammed'e) indirdiğimiz (Kur'an) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).

Bakara 24 (Mealleri Karşılaştır): Fe in lem tef'alû ve len tef'alû fettekûn narelletî vakûduhan nasu vel hicaratu, uiddet lil kafirîn(kafirîne).
فَإِن لَّمْ تَفْعَلُوا۟ وَلَن تَفْعَلُوا۟ فَٱتَّقُوا۟ ٱلنَّارَ ٱلَّتِى وَقُودُهَا ٱلنَّاسُ وَٱلْحِجَارَةُ ۖ أُعِدَّتْ لِلْكَٰفِرِينَ

Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kafirler için hazırlanmıştır.

Bakara 25 (Mealleri Karşılaştır): Ve beşşirillezîne amenû ve amilûs salihati enne lehum cennatin tecrî min tahtihel enhar(enharu), kullema ruzikû minha min semeretin rızkan kalû hazellezî ruzıkna min kabl(kablu) ve utû bihî muteşabiha(muteşabihan), ve lehum fîha ezvacun mutahharatun ve hum fîha halidûn(halidûne).
وَبَشِّرِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ ۖ كُلَّمَا رُزِقُوا۟ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقًا ۙ قَالُوا۟ هَٰذَا ٱلَّذِى رُزِقْنَا مِن قَبْلُ ۖ وَأُتُوا۟ بِهِۦ مُتَشَٰبِهًا ۖ وَلَهُمْ فِيهَآ أَزْوَٰجٌ مُّطَهَّرَةٌ ۖ وَهُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ

İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Bakara 26 (Mealleri Karşılaştır): İnnallahe la yestahyî en yadribe meselen ma beûdaten fe ma fevkaha fe emmellezîne amenû fe ya'lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne maza eradallahu bi haza mesela(meselen), yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîra(kesîran) ve ma yudıllu bihî illel fasıkîn(fasıkîne).
۞ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَسْتَحْىِۦٓ أَن يَضْرِبَ مَثَلًا مَّا بَعُوضَةً فَمَا فَوْقَهَا ۚ فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ فَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ ۖ وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَيَقُولُونَ مَاذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۘ يُضِلُّ بِهِۦ كَثِيرًا وَيَهْدِى بِهِۦ كَثِيرًا ۚ وَمَا يُضِلُّ بِهِۦٓ إِلَّا ٱلْفَٰسِقِينَ

Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, "Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?" derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

Bakara 27 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne yenkudûne ahdallahi min ba'di mîsakıh(mîsakıhî), ve yaktaûne ma emerallahu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard(ardı) ulaike humul hasirûn(hasirûne).
ٱلَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ ٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ مِيثَٰقِهِۦ وَيَقْطَعُونَ مَآ أَمَرَ ٱللَّهُ بِهِۦٓ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ

Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah'ın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlakî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Bakara 28 (Mealleri Karşılaştır): Keyfe tekfurûne billahi ve kuntum emvaten fe ahyakum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn(turceûne).
كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِٱللَّهِ وَكُنتُمْ أَمْوَٰتًا فَأَحْيَٰكُمْ ۖ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Siz cansız (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getiren) Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O'na döndürüleceksiniz.

Bakara 29 (Mealleri Karşılaştır): Huvellezî halaka lekum ma fîl ardı cemîan summesteva iles semai fe sevvahunne seb'a semavat(semavatin), ve huve bi kulli şey'in alîm(alîmun).
هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ لَكُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ ٱسْتَوَىٰٓ إِلَى ٱلسَّمَآءِ فَسَوَّىٰهُنَّ سَبْعَ سَمَٰوَٰتٍ ۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ

O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök halinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

Bakara 30 (Mealleri Karşılaştır): Ve iz kale rabbuke lil melaiketi innî cailun fîl ardı halîfeh(halîfeten), kalû e tec'alu fîha men yufsidu fîha ve yesfikud dima(dimae), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kale innî a'lemu ma la ta'lemûn(ta'lemûne).
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَٰٓئِكَةِ إِنِّى جَاعِلٌ فِى ٱلْأَرْضِ خَلِيفَةً ۖ قَالُوٓا۟ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ ٱلدِّمَآءَ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ ۖ قَالَ إِنِّىٓ أَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ

Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler. Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti.

Bakara 31 (Mealleri Karşılaştır): Ve alleme ademel esmae kulleha summe aradahum alel melaiketi fe kale enbiûnî bi esmai haulai in kuntum sadikîn(sadikîne).
وَعَلَّمَ ءَادَمَ ٱلْأَسْمَآءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ فَقَالَ أَنۢبِـُٔونِى بِأَسْمَآءِ هَٰٓؤُلَآءِ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ

Allah, Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi.

Bakara 32 (Mealleri Karşılaştır): Kalû subhaneke la ilme lena illa ma allemtena inneke entel alîmul hakîm(hakîmu).
قَالُوا۟ سُبْحَٰنَكَ لَا عِلْمَ لَنَآ إِلَّا مَا عَلَّمْتَنَآ ۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَلِيمُ ٱلْحَكِيمُ

Melekler, "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler.

Bakara 33 (Mealleri Karşılaştır): Kale ya ademu enbi'hum bi esmaihim, fe lemma enbeehum bi esmaihim, kale e lem ekul lekum innî a'lemu gaybes semavati vel ardı ve a'lemu ma tubdûne ve ma kuntum tektumûn(tektumûne).
قَالَ يَٰٓـَٔادَمُ أَنۢبِئْهُم بِأَسْمَآئِهِمْ ۖ فَلَمَّآ أَنۢبَأَهُم بِأَسْمَآئِهِمْ قَالَ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ إِنِّىٓ أَعْلَمُ غَيْبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَأَعْل