Memleketin aklına kezzap dökmeye yeminli bir güruh peyda oldu, ey ahali! Tesettürlü hanımefendi, kocasının ya da babasının alın teriyle alınmış lüks arabaya binmiş, hop, bir çirkef fırlıyor: “Başörtülü lüks arabaya binemez, protesto ediyorum!” deyip başındaki bezi sıyırıyor, buruş buruş suratını, tarumar olmuş saçlarını teşhir ediyor. Sanki o araba, başörtüsüne lanet okuyan şeytani bir makine!
Bir başkası, imam hutbede Allah’ın kelamını, Kur’an ayetini okuyor, bu da zıplıyor: “Ayet okuyamazsın, bu ne cüret!” diye cıyaklayarak örtüsünü fırlatıyor, iğrençliğini meydanlara seriyor. Sokak köpeklerini toplama yasası mı çıktı? Bir başka itiraz abidesi, “Köpeklere bu zulüm yapılır mı!” diye naralar atarak başörtüsünü yere çalıyor, sakil bez parçasını rüzgâra savuruyor.
Hayırdır, ablalar? Yarın kedi toplama yasası çıkarsa donunuzu mu sıyıracaksınız? Mesela İmamoğlu serbest bırakılmazsa daha nerenizi açacaksınız? Bu kadar beyinsizliğin, bu kadar mankurtluğun kol gezdiği memlekette, bu da çıkar, niye çıkmasın?
Bu ne, lan? Başörtüsü, sizin ucuz tiyatronuzun kostümü mü oldu? Her bokta “protesto ediyorum” diye örtüyü çekip çirkefliğinizi mi teşhir edeceksiniz? Bu, akıl tutulması değil, düpedüz zihinsel çöküş! Sanki başörtüsü, sizin iki gram aklınızın muhafızıymış da, onu sıyırınca özgürlük şaha kalkacak!
Hayır, ulan, kalkan tek şey iğrenç suratlarınız, yolunmuş karga gibi saçlarınız! Lüks arabaya binmiş bir tesettürlü hanım, sana ne? İmam ayet okumuş, sana ne? Köpekler toplanmış, sana ne? Her şeye itiraz, her şeye “başımı açarım” tehdidi! Bu neyin kafası, bu neyin tribi? Kıskançlık mı, haset mi, yoksa düpedüz aklınızın çöldeki kum tanesi kadar olması mı? Söyleyin, ulan, nedir derdiniz?
Tarihe bak, bu zırvalıklar yeni mi? Asla! 19. yüzyılda Avrupa’da, kadınlar oy hakkı isteyince, “Kadın aklı yetmez, mutfakta bulaşık yılasın!” diye böğüren erkek egemen zihniyet, bugünkü bu kevaşelerin dedesi. 1960’larda Vietnam Savaşı’na “barış” diye karşı çıkan hippiler, saçlarını kazıtıp uyuşturucuya gömülürken “özgürlük” narası atıyordu. Hepsi, aynı sığlığın, aynı beyinsizliğin farklı kostümleriydi. Bugünün “başörtüsü sıyırma” tiyatrosu da o zihnin torunu: Farklılık kisvesi altında, iğrenç bir mankurtluk!
Peki, nedir bu işin özü? Bu ablalar protesto falan etmiyor, düpedüz şov yapıyor! “Bana bakın, ben farklıyım!” diye yırtınıyorlar. Ama ne fikir var, ne mantık, ne bir gram akıl! Başörtüsü, onların elinde bir paçavra, neyi sembolize ettiği bile meçhul. Lüks arabaya niye takıyorsun, kevaşe? Çünkü o araba sende yok, için cayır cayır yanıyor! İmam ayet okuyunca niye kuduruyorsun? Çünkü senin o sığ aklın, o ayetlerin derinliğini taşıyamaz! Köpek yasasına niye çemkiriyorsun? Çünkü iki selfie çek oksijen tüpüyle hayvansever pozu vereceksin, o kadar! Bu, protesto değil, ucuz popülizm. Bu, fikir değil, ergen zırvası. Bu, özgürlük değil, iğrenç bir teşhircilik!
Kendilerini “ilerici” sanıyorlar, bir de! Sanki başörtüsünü sıyırınca Nietzsche olacaklar, sanki örtüyü atınca akıl fışkıracak! Hayır, ablacığım, sadece gülünç oluyorsun. Örtüyü çekince ortaya çıkan, ne özgürlük ne fikir; koca bir boşluk! O boşluk öyle bağırıyor ki, duyan kulaklar utançtan kızarıyor. Memleketin aklını kirletiyorsunuz, ey mankurtlar!
Nereye varır bu iş? Yarın, “Metrobüs kalabalık, donumu indiriyorum!” diye sokağa fırlayan çıkar. Ama asıl felaket şu: Bu zihniyet, memleketin ruhunu çürütecek. Aklınızı kullanın, ulan! Fikir üretin, argüman sunun! Yoksa bu buruşuk suratlarla, yolunmuş karga misali ortada dolanırsınız. Kimse alkışlamaz, sadece acır.