Beş Milyon Dolar — Bir Bilginin Bedeli ve Direnişin Onuru

Bu zor zamanlarda beş milyon doların değeri ne kadardır?
Düşünün: Bir mücahid ya da sıradan bir sivil, bir İsrailli esirin tutulduğu yer hakkında vereceği tek bir bilgi için 5 milyon dolar ödül teklifi alıyor — ve bu teklif 23 ay boyunca geçerli kalıyor.
Binlerce savaşçı, istihbaratçı ve esirlere yardım sağlayan kişiler bu bilgileri biliyordu.
Fakat hiçbiri maddi çıkar uğruna ihbar etmedi.

Mossad başkanının İsrail televizyonunda söylediği söz, aslında yenilginin itirafıydı:

“Bu teklif başka bir millete yapılsaydı, biri babasını ya da en yakın arkadaşını bile ihbar ederdi.”

Oysa bu halkı koruyan iman ve sadakatti.
Bu inanç, düşmanın temellerini sarstı ve onlara, bu topraklardaki varlıklarının, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) örnek alan bir topluluk tarafından tehdit edildiğini hissettirdi.
Onlar, dünyanın geçici menfaatlerini değil; Allah katındaki bağışları, nimetleri ve cennetleri seçtiler.

Direniş, yalnızca bir savaş değil; gasbedilmiş toprağa, yıkılmış eve, sökülmüş zeytin ağacına ve alınmış ekmeğe karşı yükseltilen onur itirazıdır.
Bir taş atmak, bir tarlayı yeniden yeşertmek, bir evini savunmak… Her eylem, bireysel bir direniş gibi görünse de, aslında toplumsal bir bilinç ve kolektif onurun ifadesidir.
Ve bu kolektif bilinç, Gazze’yi evrensel ölçekte bir rol model hâline getiriyor. Küçük bir taş, büyük bir mesajın simgesine dönüşüyor: Direniş, yerelden evrensele taşınabilir.

Buna karşılık, direnişin elinde bulunan İsrailli tutuklulara gösterilen insani muamele dikkat çekicidir: giysileri ütülü, beslenmeleri düzenli, sağlıkları yerindeydi.
Bombardıman altından çıkarılan yirmi esir, burunları bile kanamadan teslim edildi.
Öte yandan, İsrail’in “esirleri alacağız, Hamas’ı tasfiye edeceğiz” şeklindeki hedeflerinden hiçbiri gerçekleşmedi.
Direniş, stratejik bir ters hamle ile planları boşa çıkardı ve süreci tamamen kendi kontrolünde yürüttü.

Bu tablo, disiplinin, sadakatin ve toplumsal bilincin eseridir.
Beş milyon dolarlık ödüllere rağmen kimsenin ihanet etmemesi, hareketin ne kadar derin bir ahlaki temele dayandığını gösterir.
Zaman zaman içerde zayıf unsurlar olsa da, bu yapı adalet ve kararlılıkla kendi bütünlüğünü korumuştur.
İşte bu, Gazze’nin ve direnişin, emperyalizmin ve işgalciliğin sızamadığı son kalelerden biri olduğunu gösterir.

Her toplumda olduğu gibi bu savaşın da en ağır bedelini çocuklar, kadınlar ve yaşlılar ödüyor.
Ama halk, bu bedelin kaynağını biliyor: Siyonizmin baskısı, işkencesi ve gaspları.
Ödenen bedel, zulme sessiz kalmak değil; imanla direnmek ve onuru korumaktır.

Bugün Gazze’deki duruş, sadece yerel bir mücadele değil; bütün bir toplum için ilham verici bir modeldir.
İman, disiplin ve ahlaki sorumlulukla örülen bu yapı, sosyologlara, eğitimcilere ve stratejistlere evrensel bir ders sunmaktadır.

Ve işte asıl zafer burada yatıyor:
Belki şehirleri yıkıldı, belki yolları kapandı, ama onların inancı ve onuru hiçbir zaman teslim olmadı.