Beyaz dut biraz denizaltı

Artık "D" harfiyle başlayan havalı ve teknolojik kelimeler hiçbirimizi heyecanlandırmıyor. Dijitalleşme, Dönüşüm, Data, Dinamizm... Hepsini duyduk, hepsini tükettik. Ruhumuzda bir tokluk değil, garip bir şişkinlik yaptılar.

Sanki koca bir sözlüğün altında kalmış gibiyiz. Oysa insanı "mut" eden, yani mutmain kılan şeyler, o sözlüklerin en gösterişsiz, en sessiz sayfalarında saklıymış.

Mesela Dut. Beyaz gömleğe bulaşmasından korkmadığımız, parmaklarımızı boyayan, dalından yediğimiz o kara dut. Yapay zekânın ürettiği kusursuz, pürüzsüz meyve görselleri değil; eğri büğrü, lekesi çıkmayan ama tadı damağımızda kalan o gerçeklik. Belki de hayatımızdaki en büyük eksiklik D vitamini değil, bu "Doğallık" eksikliğidir.

Sonra Damla Sakızı. Hani o Türk kahvesinin yanında gelen, kokusuyla sizi alıp Ege’nin bir kıyısına, çocukluk yazlarınıza götüren o ferahlık. Bize acı, sentetik reçeteler değil; böyle şifalı, böyle hafızası olan tatlar lazım. Çünkü hafıza, kimliktir. Ve modern dünya bize her gün kimliğimizi unutturacak yeni bir hap yutturmaya çalışıyor.

Ve Denizatı. O devasa gemilerin, gürültülü motorların hüküm sürdüğü sularda; kendi sessiz ritminde süzülen o zarafet. Neden mi? Çünkü herkesin "köpek balığı" gibi yırtıcı olmaya özendiği şu vahşi piyasa düzeninde, denizatı kadar naif kalabilmek büyük bir devrimdir. Akıntıya kaba kuvvetle değil, zarafetle direnir.

Sadelik, en karmaşık olandır

Bize sürekli daha fazlasını, daha büyüğünü, daha hızlısını istememiz gerektiği öğretildi. Daha büyük ev, daha hızlı araba, daha yüksek veri hızı. Oysa mutluluk; bir ağaç gölgesinde, cebindeki telefonun çektiği yerde değil, Dostun çektiği nazda gizliydi.

Gelin bugün o büyük kelimeleri, stratejik planları, küresel analizleri bir kenara bırakalım. Dünyayı kurtarmaya çalışmaktan yorulan omuzlarımız biraz dinlensin.

Belki bir dut ağacının altı, belki bir denizatı... Bize insan olduğumuzu hatırlatacak olan şey, "Data" değil, Dokunmaktır. Hayata, toprağa ve birbirimizin yüreğine.

Ne demişler; Çok bilen değil, çok hisseden yaşar. Siz ne hissetmek isterseniz, hakikat oradadır.